Aralarında eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, gazeteciler Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan, emekli Tuğgeneraller Veli Küçük ile Levent Ersöz ve İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek'in de bulunduğu 65'i tutuklu 274 sanıklı Ergenekon davasının 255. duruşmasında "Deniz" ismini kullanan gizli tanığın Şemdin Sakık olduğu anlaşıldı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin baktığı davanın bugün görülen duruşmasında mahkeme heyeti başkanı Hasan Hüseyin Özese'nin, duruşmada gizli tanık "Deniz"in dinleneceğini belirtmesi üstüne gizli tanık kimliğini açıklamak istediğini, sesi ve görüntüsü bozulmadan ifade verebileceğini söyledi. Mahkeme heyetinin talebi kabul etmesinin ardından gizli tanık adını açıkladı.
ntvmsnbc'nin haberine göre, açık kimliğiyle ilk ifadesini veren Sakık, sözlerine Abdullah Öcalan ile aralarında silahlı mücadeleye yönelik tartışma yaşandığını anlatarak başladı.
Silahlı mücadelenin çıkmaza girdiğini Öcalan'a söylediğini ve bu yüzden çıkan tartışma nedeniyle örgütten ayrıldığını anlatan Sakık, kaçtıktan bir süre sonra ise yakalandığını söyledi.
Gazetecileri suçladığı iddia edilmişti
"Parmaksız Zeki" kod adlı eski PKK liderlerinden Şemdin Sakık, 15 Mart 1998'de PKK'den ayrılıp peşmergelere sığındıktan sonra 13 Nisan 1998'de Kuzey Irak'ta Duhok kentine düzenlenen bir askeri operasyonla yakalanarak Türkiye'ye getirildi.
Sakık, Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) tarafından "devletin hakimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya yönelik eylemler yapmak" suçundan yargılandı ve idam cezasına çarptırıldı. Cezası idamın kaldırılmasından sonra müebbet hapse çevrildi.
Şemdin Sakık'ın yakalandıktan sonra verdiği sorgu ifadesinde "PKK'den para alıp yazı yazıyorlar" diye Cengiz Çandar, Mehmet Ali Birand, Ahmet Altan, Mehmet Altan, Akın Birdal'ı suçladığı iddia edilmişti.
Ancak daha sonra Sakık'ın ifadesinde bu suçlamaların yer almadığı, söz konusu ifadelerin askerler tarafından kaleme alındığı anlaşılmıştı.
"33 askerin ölümü planlı"
CNNTürk'ün haberine göre, Şemdin Sakık mahkemede yaptığı konuşmada, Bingöl'de 1993'de 33 askerin öldürülmesine ilişkin, olayın kendi üstüne yığıldığını söyledi.
"Devlet benim o dönemde Kulp kırsalında olduğumu biliyordu. Ruh halimi bile biliyordu. Benim hakkımda, istihbarat almış, 'Yeşil ile ilgisi var' dediler.
"O dönem örgüt tek taraflı ateşkes ilan etmişti. Devlet de bu ateşkesi bozmak için her gün operasyon yapıyordu. Karakol basmak, büyük eylem yapmak imkanı yoktu. Kimlik sorma, yol kesme, mayın döşeme gibi eylemler yapıyorduk.
"Askere yol kesme yapıldı. Götürelim mi, vuralım mı tartışması yapıldı. Güvenlik kuvvetleri olay yerine gidince ikisi öldürülüyor. Ayaküstü karar veriliyor. Kimi öldürülüyor kimini de yanlarında götürüyorlar.
"Ancak örgüt liderinin eylem yapın talimatına karşın bu askerler tedbirsiz yola çıkarılmıştır. Neden tedbir alınmadı. Bu planlanmış bir şeydir. Ben bu olayda insani olarak sorumluluk kabul ediyorum. Her gün telsizleri dinleyen, nerede ne kadar kişi olduğumuzu bilen, 200 kişi olduğumuzu bilen güvenlik güçleri, bu taburu çıkarırken, eylem yapılacağını bildiği halde neden tedbir almadılar?
"1993, 12 Eylül'den daha kanlıydı"
Bu dönemde Eşref Bitlis, Cem Ersever ve Turgut Özal gibi kilit noktaları tutan isimlerin tavsiye edildiğini söyleyen Sakık, güçlü bir savaş için devletin bahane yaratmaya çalıştığını belirtti.
"Tek başına 33 asker olsaydı 'kazadır' derdik. Kana susamış timin işidir, derdik. Ama bu zincirin halkasıydı. Savaş talimatı da aynı yıla denk geldi. 1993'te gerçek anlamıyla 12 Eylül'den daha kanlı daha köklü, daha korkunç bir darbe oldu.
"İki yıl önce Kürt açılımı ortaya attılar. İnsanlar da umutlanmıştı. ABD, Zübeyir Aydar, Murat Karayılan, Rıza Altun'u uyuşturucu kaçakçısı olarak listeye aldı. Bu da demek oluyor ki siz hangi ülkeye giderseniz gidin tutuklanacaksınız. Siz silah bırakırsanız sizi yargılarım demektir bu. Onlar da silaha yeniden sarıldılar. Çünkü ABD'nin düşmanı olanın yaşayacak yeri yok."
Yalçın Küçük-Öcalan ilişkisi
"Örgütten 1. Komutan olarak ayrıldım. Örgüt liderine en yakın olması gereken isimlerden bir tanesiydim. Ancak benim Abdullah Öcalan ile bütün konuşmalarımı toplarsanız Yalçın Küçük'ün bir kere konuşması kadar olmaz.
"Yalçın Küçük, Türkiye ve Avrupa'daki gelişmeler hakkında Abdullah Öcalan'ı bilgilendiriyordu. Yalçın Küçük, Avrupa'da örgüt faaliyetinin içindeydi. Öcalan'a istihbarat getiriyordu.
"Doğu Perinçek'in, Öcalan'ı ziyaretinden sonra örgüt militanı sayısında patlama oldu. Perinçek'in Öcalan ile ilişkisi ne ise Yalçın Küçük'ün ilişkisi daha fazlaydı. Bize silahlı eğitim veriyordu. İkinci başkanımız mı, diye düşünüyorduk. (EKN)