Geçen sene Newroz kutlamalarına katıldığım için 13 Nisanda tutuklanmıştım. Bir hafta kadar önce de tahliye oldum. Bu süre içinde TODİ'nin sergilediği dayanışma küçük hücremizi coşkuyla dolduruyordu. TODİ'lilerin tüm bunları teşekkür için değil savunduğu fikirler uğruna yaptığını bilsek de ufak bir teşekkür boynumuzun borcudur.
Gecen sene 13 Nisanda Taksim' de saat 16.00'da oturma eylemimiz vardı. Tutuklu arkadaşlarımızla dayanışmak için orada olacaktık. O zamanlar tutuklu öğrenci sayısı 600 idi -şimdi 800'ün üzerinde- Bizde t-shirtler yaptırma kararı almıştık üzerinde 601-602... yazılı olan. Velhasıl eylemimizi yapamadık. Taksimde değil Beşiktaş'taydık ben içeride sizler dışarıda. Eylem günü ve saatiyle eş zamanlı olarak 13 Nisanda saat 16.00 sularında tutuklanarak ceza evine gönderiliyordum. T-shirtlere gerek kalmadı. 601. olarak arkadaşlarımın yanına gitmiş oldum.
İçerideki dayanışma, komünal hayat görülmeye değer. Bir de yoğun bir şekilde süren savaş. Belki de o savaş bizi ayakta tutan. Eğitimimize devam etmek istiyoruz. Nakil ücreti karşımıza çıkıyor. Toplanıp ücreti bir araya getiriyoruz, sınavlarımıza katılıyoruz. Hepimiz gidemesek de bir arkadaşımızı yolluyoruz okula. 1000 lira para istiyorlar bizden, hepimiz gidemiyoruz haliyle. Tutuksuz yargılansak öğrenci akbili ile 1 liraya gideceğimiz yere 1000 lira para istiyorlar! İşin özü: Gitme okuluna diyorlar. Ama unutuyorlar... Onların her dediğini yapsak zaten orada olmayacağımızı, tutsak olmayacağımızı unutuyorlar. Biz de her gün havalandırmada volta atacak değiliz ya, birimiz, hepimizin yerine çıkıyor Hergele Meydanına.. Kollarında Jandarma... Eren diyor ki: " 'Polis Defol, Üniversiteler Bizimdir' diyorduk kendi elimizle okula askeri soktuk..." Öğrencilerin o kampüste ring arabasının ne işi olduğunu sorgulaması bile, muktedirlerin ne kadar az ömrünün kaldığının göstergesi.
İnsanlık dışı tecrit dayatılıyor. Yıkıp geçiyoruz. Koridorda bir arkadaşımızı görüyoruz, selam vermek yasak, bırakalım "merhaba"yı ufak bir jestin bile önüne geçmek için 4-5 gardiyan önüne diziliyor. Ama savaş sürüyor. Hücreye dönüyoruz, "top"umuzu hazırlayıp içine notumuzu yerleştiriyoruz: "Seni çok iyi gördüm yoldaş, umarım sağlığın, keyfin yerindedir." Notu topa sarıyoruz bantla, sonra adres üzerine "C97'den C103'e Hat boyu selamlar..." Duygularımız, 8 metrelik duvarları aşa aşa ilerliyor. Koydukları tecridi yıka yıka ilerliyor. Bir de komünizme, özgürlüğe olan inancımız bilimsel muhtevaya kavuşuyor. Polisin kurduğu tezgâh sonucu içeride olduğumuzu bildiğimizden oradaki süreyi en verimli şekilde geçirmek için elimizden geleni yapıyoruz. Dışarıdaki koşturmaca yüzünden belki 5 senemizi alacak okumalar 9 ayda tamamlanıyor. İçerisi devasa bir akademi. Tabi bunu görüyorlar. Mahkememizden 2 gün önce elimize karar tutanağı tutuşturdular. Yargıtay, Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Cezaevinin hücrelerde azami 10 kitap bulundurma kararını onaylamış. Gerekçe: Güvenlik! 10 kitap. Sadece bir makale yazsak asgari 8 kitabı kaynakça olarak kullanmak gerek. Birde bunun romanı, şiiri var. 10 Kitap dayatması işkencenin dik alası. Şimdi de amaç o devasa akademiyi yok etmek. Ama savaş sürecek. İçeride, dışarıda bu kararı uygulatmamak için direneceğiz. Açtıkları her cephenin karşısında dimdik duracağız. İşte bu savaş bizi ayakta tutan, onların her hamlesini boşa düşürecek iradeyi yaratan. Egemenler kendi mezar kazıcılarını üretiyorlar orada.
Bir de bizi dışarıda kılanlar var. Bizi o tabutluklara gömmelerine müsaade etmeyen güzel insanlar. TODİ'nin varlığı içerideki motivasyondan, diğer öğrencilerle irtibatlarımıza, hatta savunmalarımızda kullandığımız argümanlara kadar her yerde en etkin şekilde hissediliyordu. Bu inisiyatifi sahiplenen, muhtevasının farkında olan tüm arkadaşlarımla şimdi birlikte hareket edecek olmak beni heyecanlandırıyor.
Duruşma günü tüm iğrençlikler ortaya saçılıyor. Aldıkları gizlilik kararları, planladıkları senaryolar hepsi ortaya dökülüyor. Tabi kendiliğinden değil sizlerin ve içeridekilerin mücadelesiyle. 18 Martta yaşananlar üzerinden yargılanıyoruz, etrafa maddi zarar vermişiz... Ama hakkımızda mala zarar vermekten kovuşturmaya yer yok kararı var. Herhangi bir tespit yok. Bulgu yok. 18 Martta olanlar üç satırlık bir paragraf. Geçmişimiz ve siyasi kimliğimiz ise yüzlerce sayfa. Örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına faaliyet yürütüyormuşum. Kendi örgütüm var neden başka örgütlerin faaliyetini yürüteyim anlayamıyorum. Ama o gün anladım. Çünkü onlar örgüt üyesi olmamakla beraber örgüt adına faaliyet yürütüyorlar. AKP'ye üye olmadan AKP faaliyeti yürütüyor, AKP'nin iktidarını korumanın ve pekiştirmenin mücadelesini veriyor. Kendi içinde bulunduğu durumun zavallılığını bu suçu başkalarının üzerine atarak örtmeye çalışıyor. Pensilvanya'dan aldığı talimatı uygulamanın verdiği ezikliği bizleri Kandil'den talimat almakla suçlayarak yok edeceğini sanıyor.
Ama yanılıyor. Çünkü o sırada dışarıdaki coşku salona yansıyordu. Salon kapısı açıktı ve yoğun bir sirkülasyon vardı. Tüm arkadaşlarımızı, dostlarımızı gördük. O moralle savunmalar harlandı. Savcı sindikçe sindi. Yerin dibine girdi. Kadir savcıya "AKP'nin kirli oyunlarının aletisin!" dediğinde suratını görmeliydiniz. Buna itiraz ederken sesi bile çıkmıyordu. En son cübbesini çıkarırken gördüm. Birkaç güne istifa edip işportacı falan olur sanıyorum.
Daha sonra tahliye haberi geldi. Aileler ve arkadaşlarla kavuşma anları... Tahliyeye sevinmek mümkün değil çünkü Duygu'yu, Mehmet'i, Sinem'i, Emine'yi alamadan çıktık. Şimdi sıra onları oradan almak da! Elimizden geleni ardımıza koymayacağız. Bu soruşturmalar hukuka değil siyasi kimliklere dönük. Bizler Türkiye sosyalistlerine yer altını, Kürdistan devrimcilerine kırsal alanı dayatmalarına müsaade etmeyeceğiz. Halkımızla birlikte açık meşru siyasetimizi kampüslerde, mahallelerde, sokaklarda yaymaya, üretmeye devam edeceğiz. Egemenlerin korkularına korku ekleyeceğiz.
Tüm tutsak öğrencilerle özgürce buluşmak umuduyla... (YCY/HK)
* Yiğit Can Yirmibeş, Marmara Üniversitesi İnsan Kaynakları Yüksek Lisans öğrencisiyken 10 Nisan 2012 sabahı saat 06.00'da yapılan Newroz operasyonuyla gözaltına alındı, 13 Nisan günü tutuklandı. 17 Ocak günü yapılan duruşmaya kadar Tekirdağ 2 No'lu F tipinde yattı. Bianet'in, TODİ ile ortaklaşa hazırladığı "Meçhul Öğrenci Postası" dizisinde mektubu yayınlanmıştı.