Fukara ölümü
Geldim, geliyorum demez.
Ya bir kuşluk vakti, ya akşamüstü,
Ya da seher, mahmurlukta...
Ahmet Arif
Hıdır Ali Genç, İsmail Sarıtaş, Bilal Bal, Cengiz Bilgi, Murat Usta, Menderes Meşe, Vahdet Biçer, Cengiz Tatoğlu, Ferdi Kara ve Tahir Kara…
Mecidiyeköy'de Torunlar GYO'nun Ali Sami Yen Stadı'nın arazisine yaptığı Torun Center projesinde asansörün 32’nci kattan zemine çakılmasıyla iki gün önce hayatlarını kaybettiler.
Soma'daki maden faciası işin fıtratında var olmuştu, bugün ise ''sektörel kaza'' oldu. Bu olay da tıpkı Soma, Davutpaşa gibi münferit bir vaka olmaktan öteye gidemedi. Zaten bu ülkede iş cinayeti yaşanmaz ki! Bunu çevik kuvvetin ambulanstan önce kaza yerine gelmesinden, korunan kısmın işçiler değil, patronlar olmasından anlayabiliriz.
Türkiye'de insan hayatı ucuz, iş güvenliğini sağlamak pahalı. İşçi güvenliğini "iş" güvenliği olarak değiştiren bu sistem, ülkenin güvenliğini baret takmaktan ibaret sanıyor. Şirket sahibi işçilerin mesaiden sonra içeride olmalarına anlam veremezken, projesinde inşaatın erken bitirilmesi ve firmanın kârını artırabilmesi için İstanbul Valiliği, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından gece-gündüz çalışma izninin çıkartılmasını anlam kıstası çerçevesinde görmüyor.
On değil de bir işçi ölseydi bugün ne kadar haber niteliği taşırdı? Türkiye'de bir olayın dikkat çekmesi için sayı önemli tabi! Bir kişi ölse bugün kimse konuşmayacaktı bile keza Soma'da öyle. Hatta daha geçen hafta yine bir maden ocağında bir madenci hayatını kaybetti. Kaç kişi biliyor? Kaç kişi duydu?
Diyeceğim o ki acıyı bile sayıya bağlamışız. Hoş kaybımız on değil 10 bin de olsa arkasından bir Fatiha okuyup unutmaya başlıyoruz. En azından devletin başındakiler bunu yapmamızı söylüyor. Sistemin seriye bağladığı cinayetlere kaza süsü vermeye, şehit edebiyatı yaparak toplumsal tepkiyi bastırmaya devam ediyoruz. Soma'da da aynısı olmadı mı? ''Şehit'' dediler madencilere o kadar samimi bir beyanat ki, ölen işçileri anıp bu kazaya sebep olan firmayı protesto etmek için toplanan halka gaz ve TOMA ile müdahale edecek kadar samimi!
Şimdi ne olacak diye sormanın anlamını yitirdiği bu cinnet ortamında ne olacağını hepimiz biliyoruz aslında.
Üç gün sonra üzeri örtülür,
Beş gün sonra unutulur,
On gün sonra tekrar işçiler aynı şartta çalışmaya başlar.
Dokuz ay sonra medyada 'İstanbul'un yeni yaşam merkezinde yerinizi almak için geç kalmayın' diye reklamlar döner.
Peki geçenler hatırlar mı orada ölen işçileri ve oranın bir rezidans değil çok katlı bir tabut olduğunu. (RDY/HK)
rojda duygu Yeşilgöz, gazeteci, anti militarist, hümanist. idealist, optimist. Kadın çalışmaları alanında çalışmalar yaptı. |