IMF Türkiyeye Büyümeyi Unutturuyor
"Son 8 yılının yarısı küçülme ile geçen Türkiye'nin ertelenemez acillikte büyümeye ihtiyacı var. Bugün Türkiye toplumu için, görülmedik boyutlardaki işsizliği azaltmak, hanelere giren geliri bir ölçüde artırabilmek , yoksulluğu frenleyebilmek için acil büyüme gerekiyor" diyen Sönmez, bianet'e şu yanıtları verdi:
* Yeni bir niyet mektubu ile 2004'e kadar uzanan yeni bir istikrar programına başlıyoruz. Bu program neler öngörüyor?
Mustafa Sönmez: 1998 yılından bugüne IMF ile uygulanan programların yarattığı ortak bir sonuç var: Düşük büyüme. Türkiye, 2004'e kadar IMF ile götüreceği bu programda da aynı kadere boyun eğdirildi.
IMF ile Yakın İzleme Anlaşması'nın yapıldığı 1998 yılı da dahil edildiğinde, Türkiye'nin son 4 yılının ekonomik büyüme ortalaması sıfırın altında, yani negatiftir.. 1994 sonrasına bakıldığında ise 8 yılın 4 yılı ekonomik daralma yılları olup, bunun 3 yılının dip noktası (yüksek oranlarda) sıfırın altında yani negatiftir.
Özetle, IMF yönetimi altında Türkiye ekonomisi gerilemiş, büyümeyi unutmuş, bu perspektifini yitirmiştir. Kasım 2000 krizi sonrasındaki yüzde 9'luk ekonomik küçülme ise, son yarım yüzyılın en kötü performansına işaret eder. Bu koşullarda, yeni IMF niyet mektubunda 2002 için açıklanan yüzde 3'lük, izleyen iki yıl için de yüzde 5'lik büyüme hedefi inandırıcı değil. Zira, hem faiz dışı kamu harcamaları hâlâ önemli ölçüde kısılmak isteniyor hem de özel talebin dahi kısılması yönünde politikalar yeni niyet mektubunda yer alıyor.Ve buna rağmen, siz ille de yüksek büyüme diyorsunuz...
Son 8 yılının yarısı küçülme ile geçen Türkiye'nin ertelenemez acillikte büyümeye ihtiyacı var. Bugün Türkiye toplumu için, görülmedik boyutlardaki işsizliği azaltmak, hanelere giren geliri bir ölçüde artırabilmek , yoksulluğu frenleyebilmek için acil büyüme gerekiyor Türkiye'ye. Hem de en az yıllık yüzde 7-8 oranında büyüme.. Dolayısıyla, her tür gelecek perspektifinde "büyüme" sürecin odağında yer almalı.
Gelin görün ki, toplumun acil beklentileriyle IMF'nin öncelikleri örtüşmüyor. 2004'e kadar dizayn edilen yeni programda da önemli olan büyümeden önce, "istikrar", daha doğrusu öncelikle borçları ödeyebilmek.
* IMF Programı, neleri hedefliyor?
* IMF ile stand By anlaşması, "2002-04 Dönemine İlişkin Strateji ve Hedefler"ı şöyle sıralıyor:
* "Programımız, ekonomiyi olası krizlere karşı güvenceye almayı ve enflasyonist olmayan sürdürülebilir bir büyümenin temellerini atmayı hedeflemektedir. İlk olarak, program ekonominin şoklara karşı dayanıklılığını artıracak ve olası krizlere karşı kırılganlığını azaltacaktır. Bunu sağlamak için:
i) Dalgalı döviz kuru rejimi uygulamasına devam edilecek ve enflasyonda önemli bir düşüş sağlanması için enflasyon hedeflemesi uygulanacaktır.
ii) Banka yeniden yapılandırmalarına hız verilecektir,
iii) Sağlıklı bir kamu borç pozisyonu sağlanacaktır.
İkinci olarak, program, Türkiye'nin büyüme potansiyelini artırmaya yönelik temel yapısal refomlar içerecektir. Bu amaçları gerçekleştirmek, aynı zamanda Türkiye'nin AB üyeliği hedefine yaklaşmasına da yardım edecektir. "
* Bunların tercümesi nasıl yapılabilir?
* Program, Kemal Derviş'in kamuoyuna açıkladığı gibi, "şimdi sıra istihdamda, yani büyümede" demiyor. Önce, makro dengelerde istikrar ve krize dayanıklılık,diyor. Çünkü, bugüne kadar dövizde, bankacılıkta ve diğer alanlarda yapılanlardan hiç mi hiç emin değiller.
Türkiye'nin acil ihtiyacı, büyüme, dolayısıyla istihdam, dolayısıyla kayıp hane gelirlerinin telafisi. Ama, IMF programı için bunlar aynı önceliğe sahip değil. Hatta hiç acil değil.
IMF'ye verilen niyet mektubu diyor ki;
"Program, 2002 yılı için önceliği, finansal ve makroekonomik istikrarı sağlamak ve yapısal reformlarda daha da ilerleme kaydetmeye veriyor. Bu amaca yönelik olarak, GSMH'nın yüzde 6.5'i düzeyindeki iddialı faiz dışı fazla hedefine ulaşılması temin edilecektir. Sağlanılacak faiz dışı fazla ile birlikte, uygulanacak aktif ve esnek borç yönetimi stratejisi, kamu borcunun çevrilebilmesini kolaylaştıracaktır. "
Açıklaması şudur bu paragrafın: Kamu küçültülecek, borç ödenecektir. Kamuyu küçültmek ise, sosyal devlet harcamalarını azaltmak, kamu personelini, emekliliklerle, tensikatlarla azaltmakla, maaşları, geçmiş enflasyonu dikkate alarak değil, yeni hedefe göre ayarlayıp yontmakla olacaktır. Bunun sonucunda kamu hizmetinin nicel ve nitel boyutları azalırmış, binlerce insan işsizler ordusuna katılırmış, ne gam!...
Türkiye'nin büyümeye ihtiyacı var. Ama IMF programı önce "enflasyonla mücadele" diyor da başka bir şey demiyor.
Bu, nasıl yer alıyor mektupta?
* Şöyle deniliyor niyet mektubunda:
"Şubat ayında Türk Lirası'nın dalgalanmaya bırakılması sonrası, 2001 yılında yaşanan yüksek devalüasyon ve 11 Eylül şoku bu yılki TÜFE enflasyonunu yüzde 68.5 seviyesine yükseltmiş olmakla birlikte, 2002 yılında para politikası, yüzde 35 enflasyon hedefi ile uyumlu olacaktır."
* Yüzde 35 enflasyon mümkün mü?
* Daha Ocak ayında yüzde 5.3 enflasyon yaşamış bir Türkiye'nin 2002 yılını yüzde 35 ile kapatması ham hayalden başka bir şey değil. Ama bu yüzde 35, ücretleri, maaşları, tarım fiyatlarını, emekli maaşlarını, asgari ücreti tırpanlamanın rendesi olacak. Nitekim, mektubun bir yerinde bunu hemen ifade ediyorlar:
"Dalgalı döviz kuru rejimi uygulaması altında enflasyon hedeflemesine geçilecektir. Bu uygulama orta dönemli bir enflasyonu düşürme yolunun önceden ilan edilmesini içermektedir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) para politikasını, enflasyonun 2002 yılında yüzde 35, 2003 yılında yüzde 20 ve 2004 yılında yüzde 12 seviyesi ile sınırlı tutacak şekilde idare edecektir. Bu hedeflere ulaşılabilmesini teminen, hükümet program süresinde, ücret ve fiyatların geçmiş döneme endekslenmesi uygulamasının kaldırılması için kararlı adımlar atacaktır."
Özetle, IMF'nin dizayn ettiği 2004'e kadarki program, "önce büyüme" değil, "önce istikrar, önce borç ödemesi" hedefinde ısrar ediyor. 2001'de yaşanan yüzde 8.5 küçülmenin ardından 2002'de ancak yüzde 3'lük bir büyüme hedefi koyabiliyor. Ama bir yandan da kamu ve özel harcamaları dizginlediği için yüzde 3'lük büyümenin bile hangi taleple gerçekleşeceği sorusunun cevabını boş bırakıyor. (NU)