Planın Olmadığı Yerde Israf Var
Bolu İl Gelişme Planı'nın 'Kurumsal ve Yönetsel Yapı' projesini, proje yürütücülerinden, Abant İzzet Baysal Üniversitesi (AİBÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) Kamu Yönetimi Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. M. Kemal Öke yorumladı.
Öke, il gelişim planları ile ilgili şunları söyledi;
* Sorunların; yeniden yapılanmayı sağlayarak farklı bir kamu yönetimi ortaya koymak, yurttaşla devlet arasında güvene dayalı bir sosyal mutabakat sağlamakla çözümlenebilir.
* Türkiye'de, devletin vatandaşa bakışı negatiftir. Devlet, vatandaşına her türlü muzurluğu yapan bir adam gözüyle bakıyor. Bir kooperatif kurarken 40 tane imza alınır, bir şirket kurarken 40 kapı tıklanır, bir bakkal dükkanı açarken de 10 ayrı yerde imza istenir. Bu devletin, vatandaşına güvenmemesinden kaynaklanıyor.
İl Gelişim Planı Türkiye İçin Bir Şans
*"Merkezden mi yönetilelim, yerel yönetim mi ağır bassın" tartışmaları hala sürüyor. Bu tartışmalar, artık 100 sene geride kaldı. Yerel yönetimlere güvenmek ve merkezin yetkilerini devretmek zorundayız. Başka çıkış yok.
* Bolu İl Gelişim Planı'yla başlayan bu çalışmalar, Türkiye için bir şans , şansın bir başlangıcı olabilir. Bunun üzerine ciddiyetle eğilmek gerekir.
* Ne acıdır ki, Bolu'da gerek sivil toplum örgütlerinde, gerekse kamuda böyle bir canlılık, bir heves, yönetim sürecine, karar alma süreçlerine girme, müdahale etme gibi bir isteği göremiyoruz.
Türkiye 100 Yıl Geriden Geliyor
* Bugüne kadar, Avrupa Birliği'nin değişik komisyonlarında, kurumlarında, toplantılarında bulundum. Oralardaki yapı ve yönetim anlayışının, Türkiye'dekiyle en ufak bir benzeyen yanı yok. Türkiye, sanki 100 yıl geriden geliyor.
*Biz, tebaa zihniyetinden kurtulup, yurttaş-vatandaş zihniyetine ulaşamamış bir toplum yapısına sahibiz.
* Batının, 200 yıl önce kat ettiği mesafeleri kat edebilmek için, bir azim, bir çaba, bir hedef, bir program ortaya koyamıyoruz.
Türkiye'yi, AB'nin Balkonuna Bile Sokmazlar
* Avrupa Birliği'ne girebilmek için, her şeyi siyasi ve ekonomik kriterler üzerine odaklıyoruz. Ancak, bunlar kadar önemli olan sosyal kriterler de var.
* Siyasi ve ekonomik kriterlerin yerine getirilmesi halinde, Avrupa Birliği sosyal kriterlerimiz nerede diyecek. Bu işsiz yapısıyla, tarım sektörünün yapısıyla, bu milli gelirin dağılımıyla Türkiye'yi değil Avrupa Birliği'nin kapısından içeri, balkonuna bile sokmazlar.
* Böyle bir gelir dağılımı bozukluğu, hiçbir Avrupa ülkesinde yok. Bu kadar işsizin, bu kadar umutsuz insanın, bu kadar fuzuli bir eğitim sisteminin, sokağa işsiz yetiştiren bir eğitim sisteminin olduğu bir Avrupa ülkesi yok.
Türkiye'nin Eğitim Durumu İçler Acısı
* Avrupa Birliği ülkelerinde rasyonellik var,oradaki insanların 40 yıl sonrasının planlarını yapıyorlar.
* Avrupa Birliği ülkeleri, 30 yıl sonra kaç tane Ziraat Mühendisi,kaç tane Kimya Mühendisi,kaç tane Bilgisayar Mühendisi,kaç tane Kamu Yöneticisine ihtiyacım var diyerek bunların planlarını yapıyor, üniversite programlarını da buna göre dizayn ediyorlar. Türkiye'de böyle bir anlayış yok.
* Birtakım siyasiler, 'size üniversite açayım mı?'diyerek gerekli olup olmadığına bakılmaksızın dağa, taşa üniversiteler açtı. Bunların bir kısmı şeriatın kucağına atıldı, bir kısmı da işsiz yetiştiren kurum haline geldi. Türkiye'nin eğitimin durumu içler acısı.
*Üniversite mezunları, diplomalarını aldıktan sonra sokakta işsiz dolaşıyorlar. Mühendis olma vasfını kazanmış birine, hadi sen garsonluk yap, bulaşıkçılık yap demeye ne hakkımız var?
Planın Olmadığı Yerde Çapaçul Toplum Olur
*Dünyanın hiçbir yerinde, plansız bir adım atılmaz. Plan bunları değiştirmek ve yeni birtakım şeyleri yapılandırmak için bir fırsat. Kamu sektöründe de özel sektörde de bu böyledir. Planın olmadığı yerde bir kaynak israfı vardır. Planın olmadığı yerde, çapaçul bir toplum, çapaçul bir yönetim vardır.
* Ekonomik ve siyasi kriterlerle enflasyon ile borsanın peşine takılmış, bunların dışına da çıkamıyoruz. Bir tane Kemal Derviş değil, 8-10 tane Kemal Derviş olsa Türkiye'nin bu toplumsal yapısını bir yerlere getiremez.
Türkiye, 150 Yıldır Aynı Yerde Debeleniyor
*Mustafa Fazıl Paşa, 150 sene önce Padişaha yazdığı mektupta, 'Sarayın kapısından ahlak, dürüstlük, fazilet, liyakat giremiyor. Tebaada eğitim yok. Eğitimsiz bir toplum yürümez. Bu Osmanlı İmparatorluğu çöker'demekle, sanki 150 sene önce Türkiye'nin bu günkü durumunu anlatmış.
* 150 sene önceki Osmanlı İmparatorluğu'nun konumunu, Türkiye'nin bu günkü yapısıyla karşılaştırırsanız değişen hiçbir şey yok. Cumhuriyet ve Milli Kurtuluş Mücadelelerini bir kenara bırakacak olursak, Türkiye 150 yıldır aynı yerde debelenip duruyor.
* 1960'lı yıllarda ekonomik açıdan İtalya ve Japonya ile mukayese edilebilir büyüklükte olan Türkiye, bugün ekonomik büyüme anlamında bu ülkelerle yan yana bile getirilemez.
* Avrupa Birliği'ne aday olan 13 ülkeden, aralarında Bulgaristan'ın da bulunduğu 12 tanesi yakın zamanda birliğe katılacaklar. Beğenmediğimiz Bulgaristan, Romanya, Slovenya ve Macaristan , Türkiye'yi fersah fersah geçmiş durumda.(ÇM)