Barış Bildirisi’ne imza attıkları gerekçesiyle Kocaeli Üniversitesi'nden ihraç edilen 19 akademisyenin kurduğu Kocaeli Dayanışma Akademisi (KODA), derslerine devam ediyor.
Akademi’nin dokuzuncu dersini Prof. Dr. Ümit Biçer verdi.
"Kayıplar, Toplu Mezarlar ve Hakikat arayışı” başlıklı dersi veren Prof. Dr. Ümit Biçer, "Hakikati arıyorsak öteki dediğimizin hikayesini de dinlemeliyiz. Bizim en çok dinlemeye ihtiyacımız var" diye konuştu.
"Ölüler tüm insanlar için önemli"
Aynı zamanda adli tıp uzmanı olan Biçer, derse, “İnsan türü, ölüsünü gömen tür olarak diğer canlılardan farklı bir konumda. Ölüler adli tıpçılar için önemli ama biz tüm insanlar için önemlidir aslında. İlk insanlarda mekanlar ölülere de ev sahipliği yapıyor, ölüler mağaralarda yaşanılan mekanlarda saklanıyor” diye giriş yaptı.
O zaman otoritelerin ölülerin üzerinde hüküm sürme duygusunun başladığını belirten Biçer, “Günümüze bakarsak bu resmi daha da iyi görürüz. Ölümler üzerinde hüküm sürmek otoritelerin diğerleri üzerinde güç kurmasına neden oluyor” dedi.
“Hangi katliamın yasını tutabildik?”
Kendilerinin de içinde bulunduğu Barış İçin Akademisyenler’in imza kampanyasına da değinen Biçer, “Biz imza attık, bölgede de ölülerin gömülmemesi, ölülerin ailelere verilmemesi vardı. Keza 15 Temmuz sonrası yapılan hainler mezarlığı gibi. Ölüler üzerinden güç kurma durumu” ifadelerini kullandı.
Judith Butler’in, “Yası tutulamayan hayat hayat değildir” sözüne de atıfta bulunan Biçer, “Toplumun ağıt yakmasının, matem tutmasının engellenmesi onların aslında yaşamasını istememektir. Üzerinde yaşadığımız toprağı düşünün. Hangi katliamların yasını tutabildik? Ardından travmalar yaşadık, onları aşma şansımız olmadı. O yüzden geleceksizliğimiz bundan. Ve bu duygulardan kurtulmak için en önemli şey hatırlamak. Bu aynı zamanda otoriteye karşı bir duruştur” diye konuştu.
“Ötekinin de hikayesini dinlemeliyiz”
Zorla kaybetme pratiğinin Nazi Almanya’sında görüldüğünü dile getiren biçer, kaybetme işlemini o gün bu gündür bütün otoriter rejimlerde görüldüğünü vurguladı.
Geride kalanların dönüp dönüp ilerleyemeyen bir tarihte yaşadığını belirtti:
“Arjantin’de Plaza de Mayo Anneleri önemlidir geride kalanlar açısından. ‘Unutma, unutturma’ diyerek yola çıktılar. Türkiye’de de Cumartesi Anneleri geride kalanlar için bir dayanaktır, çocuklarına sahip çıktılar. Ama anneler tek başına kalmamalı, sonuç almak için yan yana olmalıyız. Bugünlerde de başka saldırılar altındayız, bizim birbirimize dokunmamız, dayanışmamız bu saldırılar karşısında önemlidir. Hakikati arıyorsak öteki dediğimizin hikâyesini de dinlemeliyiz. Bizim en çok dinlemeye ihtiyacımız var.”
Ders, Ümit Biçer’in sunumunun ardından soru cevapla devam etti. Öte yandan önümüzdeki dersi akademiden ihraç edilmeyen iki öğretim üyesi verecek. 21 Aralık Çarşamba günü saat 17.00’de yine Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen)Sen toplantı salonunda Aslı Kayhan, “Dayanışma: Sınıf Kültürünü Oluşturan Güzergâhlar” konusunu konuşacak. Ömer Furkan Özdemir ise, “Mitolojiden Gerçeğe Ateşi Çalmak: Akademinin Sınıfsal İşlevi” üzerinde duracak. (DÇ/BK)
KODA dersleri:
Yrd. Doç. Dr. Mehmet Ruhi Demiray: Sartre'ı Anlatmanın Tam Zamanıydı
Prof. Onur Hamzaoğlu: Ama Biz Araştırmalarımıza Devam Ettik
Doç. Dr. Aynur Özuğurlu: Bizler Öfkesini Kuşanmış Kadınlarız