Guardian’dan Ruth Michaelson, Suriye’deki kadın hakları aktivistleriyle HTŞ’nin iç savaş sırasında yaptığı hak ihlallerini ve yeni geçiş hükümeti olduğu sırada Suriye’de kadınlara yönelik politikaların belirsizliğini konuştu.
Michaelson’ın haberini bianet için Eda Canımana özetleyerek Türkçe’ye çevirdi.
"Amacım kadınları karar alıcı olmaları için eğitmek"
Feminist aktivist Ghalia Rahhal, İdlib’deki “mavi bina” ile yaşadığı deneyimi anlatıyor. Bu bina, Hayat Tahrir el-Şam’ın (HTŞ) sivil toplum kuruluşlarını denetlediği bir merkezdi. Üç yıl önce, HTŞ'nin İdlib'deki yönetimi; kadın hakları örgütlerine çocuk evlilikleri, siyaset ve toplumsal cinsiyet eşitliği gibi konuları ele almayı yasaklıyordu. Ancak Rahhal, memleketi Kafranbel’de bir suikast girişiminden sağ kurtulmuş bir feminist ve Halep’te oğlunun kaybetmiş bir anne olarak HTŞ’nin o dönemdeki baskılarından korkmadı.
Her şeye rağmen Rahhal, HTŞ ile açık diyalog kurmaktan çekinmedi. Onu sorgulayan yetkililere “Kadınlara bu şeyleri öğrettiğimiz için neden kızıyorsunuz?” diye sordu, “Amacım bu kadınları size karşı savaşmaları için eğitmek değil; karar alıcı olmaları için eğitmek. Örneğin tamamen kadınlardan oluşan bir mülteci kampını bir erkeğin yönetmesi mantıksız olur” dedi.
Rahhal, iç savaş sırasında yaptığı gizli eğitimlerle kadınları gelecekteki liderlik rolleri için hazırlayarak demokratik bir geçiş hayal ediyordu. Bu, Beşar Esad’ın Moskova’ya kaçması ve HTŞ’nin Suriye’de fiili otorite haline gelmesiyle beklenmedik bir şekilde mümkün oldu. İronik bir şekilde, HTŞ artık kadınların güçlendirilmesi gibi bir zamanlar karşı çıktığı bazı kavramları destekler gibi görünüyor. Ancak yeni hükümetin politikaları, özellikle kadın hakları konusundaki belirsizliklerini koruyor.
Esad'ın yönetimini sona erdiren isyanın öncüsü olan İslamcı grup HTŞ, artık Suriye'de fiili otorite durumunda. Ancak tuhaf bir şekilde bir zamanlar Rahhal’in Suriye'nin kanlı iç savaşından etkilenen kadınlara öğrettiği fikirlerin bir çoğunu destekler gibi görünmeye başladı.
Yeni hükümetin kadınlarla ilgili olarak nasıl bir yönetim izleyeceği konusunda henüz bir netlik yok. Buna rağmen, birçok kişi bu anı sınırsız fırsatlarla dolu olarak görüyor ve insanlar, hayatları üzerinde daha fazla kontrol isteyen herhangi bir yeni otoriteye karşı çıkmaya hazır olduklarını söylüyorlar. Rahhal gibi bazıları ise, HTŞ’nin atamalarından oluşan geçici otoritenin ülkedeki kadınlar üzerinde, önceden sınırlı bir dağınık bölgeyi yönettikleri zamandaki kadar etkili bir baskı kuramayacağını düşünüyor.
Bir yandan, HTŞ’nin bu zamana kadar yaptığı atamaları hep tartışma yarattı. Obaida Arnout’un, kadınların belirli işler için uygun olmadığını söylediği ve Aisha el-Dibs’in “farklı” düşüncelere sahip sivil toplum kuruluşlarına yer vermeyeceğini belirttiği açıklamalar yoğun tepki topladı. Tepkiler sonucunda, Maysaa Sabrine Suriye Merkez Bankası’nın ilk kadın başkanı olarak atandı. Rahhal, bu değişikliklerin HTŞ’nin eleştirilere yanıtı olarak yapıldığını, gerçek bir reform olmadığını düşünüyor.
"Gerçekten mi değişiyor yoksa siyasi çıkar için mi?"
Rahhal, HTŞ’nin Jabhat el-Nusra olarak bilindiği dönemdeki şiddet eylemlerini hatırlayarak iyimser görünen gelişmeler karşısında temkinli. Bu gelişmeleri “yüzeysel” olarak değerlendiren Rahhal, hak savunuculuğuna Berlin’den devam ediyor.
Rahhal için, HTŞ tarafından 3 yıl önce “mavi binada” sorgulanmasından bu yana kadın hakları örgütlerine karşı baskı hiç azalmadı. Rahhal, HTŞ’nin yaptığı stratejik atamaları şöyle değerlendiriyor:
“Genel olarak HTŞ’ye güvenmiyorum, çünkü gerçekten değişiyorlar mı yoksa değiştiklerini mi iddia ediyorlar henüz bilmiyorum. İdeolojik olarak mı değişiyor gibi görünüyorlar, yoksa siyasi çıkar için mi?”
İdlib’de Delal Albesh, kadınlara mesleki eğitim sunan bir merkez yönetiyor. HTŞ’nin baskısının kayıtlı örgütlere karşı hafiflediğini belirten Albesh, Türkiye’nin güneyinde ve Suriye’nin kuzeyinde olan Şubat 2023 depreminden sonra çalışma alanlarını genişleterek kadınların sorumluluklarını artırdığını söyledi.
Suriye’de sivil savunma örgütü Beyaz Miğferler üyesi Amina Albesh ise kadınların toplumsal rollerinin arttığını düşünüyor:
“Geçtiğimiz 14 yılda pek çok kadın hem partnerlerini kaybetti hem de zor şartlar altında çok çalıştı. İdlib’de yaşayan kadınların yaklaşık yüzde 70’i ailesini geçindirmek için çalışıyordu. Yorgunlar. Ancak kadınların ne yapıp ne yapamayacağını söyleyen her türlü açıklamaya karşıyız. Biz kelimenin tam anlamıyla her şeyi yapabileceğimizi kanıtladık.”
(EC)