Geçtiğimiz günlerde Kuzey ve Güney Kıbrıs arasındaki müzakerelerde mülkiyet konusunun ele alındığı yönündeki haber tüm adanın gündemini belirledi.
Kıbrıs sorunu elbette her daim adanın öncelikli gündemi ama müzakerelerin aşama kaydederek mülkiyet konusunda kadar gelmesi son günlerde ilginin daha fazla odaklaşmasına neden oldu.
Görüşlerini aldığımız Kuzey Kıbrıslı gazeteci Serhat İncirli tartışmaların çerçevesini çizerken mülkiyet meselesinde yıllar önce kabul edilmiş hakları hatırlattı: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararları var.
Bu çerçevede mal tazmin komisyonunun kurulduğunu da vurgulayan İncirli bugüne kadar 100 milyon sterlinden fazla tazminat verilerek malların yasal duruma getirildiğini belirtti ve bu konuda farklılık olmadığını söyledi.
“Şu anda müzakerelerde konuşulan da bu aslında. Rumlara denilecek ki gidin, ya iade isteyin, ya tazminat ya da takas yapın.”
İlk söz hakkı
İncirli asıl tartışmanın ilk söz hakkının kimde olacağıyla ilgili olduğuna dikkat çekti: mal sahibinde mi, kullanıcıda mı?
“Türk tarafı yıllar önce mal sahibinin Rumlar olduğunu kabul ediyor.
“Rum tarafının da şu andaki kullanıcının hakkı konusunda tereddütte olduğunu biliyoruz.
“Çünkü Güney Kıbrıs’ta tutucu çevreler özellikle Türkiye’den gelip mal ve mülkleri alanların hakkı olmadığına inanıyor. Bu Türkiye’nin kolonizasyonudur diyorlar.”
Hatalı bakış
İncirli’ye göre, bu “insani açıdan bir bakış” değil.
“Bu bakış 40 yıldır burada oturan ve o evlerde torunları oturan insanların hakkı olup olmadığını düşünmüyor.
“Bu özellikle Türkiye kökenli göçmenler başta olmak üzere Türk tarafı için rahatsızlık verici.”
Karmaşık problemler
Mülkiyet konusunun müzakerelerin en can alıcı sorunlarından biri olması boşuna değil.
Birincisi, çok karmaşık haller alabiliyor.
Serhat İncirli adadan ev almış çok sayıda İngiltereli, Almanyalı ve Rusyalı’yı hatırlattı: Onlar ne olacak?
Sonra da elde ettikleri bilgilere göre tahminini söyledi: Onlar da kullanıcı sayılacak.
İhtilaf olursa
Bir başka örnek…
“Eğer arsanın sahibi Rum gelir de arsasını isterse ama kullanıcı da hayır vermiyorum derse…”
Bu gibi durumlarda mülkiyet komisyonu devreye giriyor ve karar veriyor.
Komisyon üyeleri
Peki, komisyon kimlerden oluşacak? Henüz belli değil. İncirli iki olasılıktan söz edildiğini aktardı.
“Bir Rum, bir Türk, bir yabancı yargıç dendiği gibi üç yabancı yargıç veya uzmandan oluşacağını söyleyen de var.”
Mütekabiliyet
Başvuran kim olursa olsun, sonuçta mülkiyetle ilgili kararlarda üç olasılık var: iade, tazminat ya da takas.
Güney Kıbrıs halkı için geçerli olan her hak Kuzey Kıbrıslılar için de geçerli.
İncirli basit bir örnekle anlattı.
“Mesela benim annemin Rum köyünde mülkü var, gidip isteyebilir.
“Onun karşılığında ya bu tarafta mal verecekler (takas) ya tazminat ödeyecekler veya annem derse ki ‘kimse oturmuyor ben bu malı istiyorum’, o zaman ‘gelin oturun’ diyecekler.”
Eski haklar dert olur mu?
Ancak iş her zaman bu çerçeveyle sınırlı olmayabilir.
“Bir de zamanında eşdeğer verilenler var.
“Ona sayılacağı durumlar olabilir mi? Sayarlarsa, örneğin Türkiye’den gelip 1975’te buraya yerleşip 100 dönüm mal alan, sonra bunu satan insanlar var.
“Şu anda bu malın üzerinde oturan son kullanıcı var, onun hakkı ne olacak?
“Tazminatı kim ödeyecek, bunlar çok karışık…”
Siyasi partiler
Kolay olmayacak dedi Serhat İncirli, ama güçlü bir umutla konuştuğunu da hissettirdi.
Bu umudun nedenlerinden biri iki tarafında kamuoyunun çözümü istiyor olması.
“Rum tarafında da tarihte ilk kez yüzde 30’ar payları bulunan Demokratik Seferberlik Partisi ve komünist AKEL aynı çizgide.
“AKEL iki partinin farkları olduğunu ama mevcut müzakereleri çok desteklediklerini söylüyor.
Kuzey Kıbrıs
“Türk tarafında da kesin ‘evet’ çıkar gibi bir hava var.
“Ulusal Birlik Partisi ile Cumhuriyetçi Türk Partisi hükümet kurdu. Şu anda 50 üyeli parlamentoda 39 sandalyeyle koalisyon ortaklıkları var.”
Tepki gösterenler
Ya bu çoğunluğun dışındakiler; İncirli Kuzey’deki tepkileri anlatırken onlara dikkat çekmeyi de ihmal etmedi.
“Kamuoyu tepkileri Kuzey’de 2004’te olduğu gibi. Annan Planı taraftarları bir tarafta, karşıtları diğer tarafta.
“Bunun ideolojik bir yapılaşma karşılığı da var. Aşırı sağcı, milliyetçi tutucular var, onlar her tür anlaşmaya karşı: İki bölgelilik sulandırılacak, garantiler sulandırılacak, Türkiye’den gelen vatandaşlarımız geri gidecek diye bağırıyorlar.
“Ama öyle bir şey yok. Hem Birleşmiş Milletler temsilcisi hem her iki tarafın liderleri öyle bir şey yok diyor.”
Yerleşik korkular
Hem İncirli’nin anlattıkları hem basına yansıyanlara bakınca adada çözüm için gerekli toplumsal ortam sağlanıyor gibi gözüküyor, ancak yılların getirdiği yerleşik korkuları unutmamak gerek.
“Kıbrıslılar arasında (Kuzey ve Güney) 180 derece fark var.
“Kıbrıslı Rumlar yaşadıkları tecrübelerden dolayı bir tek Türk askerini tehdit kabul ediyor.
“Kıbrıslı Türkler de Türk askeri olmazsa 1963-74 arasında dönme korkusu yaşıyor hala.”
Türkiye'nin tavrı
Bu korkulara rağmen genel olarak çözüm için bir toplumsal kabulün ağırlığını vurguladı ısrarla İncirli. Ancak burada bırakmadı sözü, gerçekçi bir saptamada bulundu.
“Kıbrıslı Rumlar’ın bir görüşü var ki ben de ona katılıyorum: anahtar Türkiye’dedir.
“Türkiye hadi çözelim dediği anda burada kimse Türkiye’ye karşı ayağa kalkmaz, kalkamaz.
“3-5 aşırı sağcı var gerçi, onlar da yıllardır sırtlarını Türkiye’ye dayıyor, eğer Türkiye hükümeti ‘yeter, biz bıktık, bunca zamandır bu kadar parayı harcıyoruz hiçbir şey olduğu yok’ derse, ‘bizim orada İngilizler gibi iki tane üssümüz olsun yeter’ denirse buradaki o sağcılar itiraz edemez.”
Erdoğan’ın sözleri
Konu sonunda kaçınılmaz olarak Türkiye’nin tavrına gelince Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yakın zamanda Kuzey Kıbrıs’a yaptığı ziyareti de anmak gerekti.
Serhat İncirli önce Erdoğan'ın Akıncı için ‘ağzından çıkanı kulağı duysun’ dediğini, ama adaya geldiğinde bir terslik gözlemlemediklerini anlattı.
Sonra göz kırpar gibi yorumladı.
“Bir de Erdoğan burada yaptığı konuşmada, dili mi sürçtü ne oldu, ‘vatan bölünmez’ gibi laflar etti.
“Türk tarafı Kıbrıs’ı 1958’den beri bölmek için uğraşıyor.
“Bölünmez dediğine göre, demek ki Erdoğan’ın tavrı federal bir birleşmeden yana.
“Bence Türkiye çıkarlarının bu doğrultuda olduğuna ikna edilmiş durumdadır.
“Çünkü Türkiye’nin uğraşacak çok şeyi var. Kıbrıs’la uğraşmasının anlamı olacağını sanmıyorum.”
Türkiye’den Kıbrıs’a çözüm süreci
Adadaki çözüm sürecine Türkiye’deki çözüm sürecinin nasıl yansıyabileceğiyle ilgili sorumuza da yanıtı netti İncirli’nin…
“Kıbrıs sorununun çözümü konusunda Türkiye’deki demokratikleşme ve sivilleşme sürecinin kopmuş olması bize göre büyük bir dezavantaj.
“Kürt sorununu çözmüş bir Türkiye’nin Kıbrıs sorununu çözme süresi bana göre parmak şıklatma süreci kadardır.
“Daha fazla insan hakları ve daha çok demokrasi, Türkiye’nin kendi içindeki farklı halkların uyumlu bir şekilde yaşamasını görmesi Kıbrıs sorununun çözümüne katkıda bulunur.
“Ama şimdi savaş ortamı olumsuz etkileyecek.” (YY)