Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı kadına yönelik şiddetle mücadelede toplumun bilinçlendirilmesine yönelik bir işbirliği protokolü imzaladı.
Bakan Fatma Şahin, Diyanet İşleri Başkanlığı'nda düzenlenen imza töreninde, kadına yönelik şiddet ve cinayetlere dinin yanlış yorumlanmış halinin referans gösterildiğini, Diyanet'le birlikte bu algıyı kırmaya çalışacaklarını belirtti.
"Biz yüzde 99'u Müslüman, demokratik, laik, sosyal hukuk devleti olan, dünyada eşi benzeri olmayan ülkeyiz. O yüzden bugün modern dünyanın yaşadığı birçok sorunu da ülkemiz beraberinde yaşamaktadır" diyen Şahin, "Hz. Muhammed'in Veda Hutbesi'nde Birleşmiş Milletler Evrensel Beyannamesi'nden çok daha ileri hükümlerle insanlar arasında her türlü ayrımcılıkla birlikte cinsiyet ayrımcılığının da bulunmadığının belirtildiğini" de söyledi.
Şahin sözlerine, "Katı gelenek ve göreneklerin dinimizin üzerine geçtiği, yalancı hadislerle gerçek hadislerin karıştırıldığı durumları gördük. İşte bu yüzden Diyanet İşleri Başkanlığının hayata dokunması bunu bir aydınlatma projesine dönüştürülmesi gerekiyor" diye devam etti.
Protokolde kadının adı yok
İmzalanan protokolde iki kurumun işbirliği yapacağı hususlardan bazıları şöyle:
* Aile ile ilgili problemleri tespit ederek bu problemlerin çözümü amacıyla; ailelere yönelik eğitim, danışmanlık ve sosyal hizmet modelleri geliştirmek, bu modellerin uygulamasına yönelik öneriler ortaya koymak ve aile eğitimi ve danışmanlığının içeriğinin belirlenmesinde ortak çalışmalar yapmak.
* Türk aile yapısının karakteristik özelliklerini ortaya koymak, bu yapıda meydana gelen değişimleri tespit ederek toplumsal etkilerini belirlemek amacıyla yurtiçinde ve yurtdışında araştırma, yayın ve değerlendirme konularını belirlemek ve bu alanda çalışan Bakanlık ve Başkanlık personeline yönelik ortaklaşa yapılacak eğitim programları hazırlamak.
* Aile bireylerinin sorumluluk bilinci kazanmalarını ve karşılaştıkları olay ve olgulara sağlıklı tepkiler verebilmelerini sağlamak amacıyla onları psikolojik, sosyolojik, ekonomik, hukuki kültürel ve dini konularda bilgilendirecek, dinin yanlışı onaylayıcı bir referans olarak kullanılmasını önleyecek, aile değerlerinin korunması, ailede rol paylaşımı, aile içi şiddet, çocuk yetiştirme, ev ekonomisi gibi konularda bilgilendirme ve eğitim faaliyetlerini yürütecek görevliler için eğitim programları düzenleyerek uygulamak.
* Ailelerin çocukları ile sağlıklı ilişki kurmaları, koruyucu ailelik, çocuk hakları, çocuk ihmal ve istismarının önlenmesi, çocukların suça yöneltilmemeleri, çocukların sokakta çalıştırılmamaları, sokakta bekleyen tehlikeler, çocukların küçük yaşta evlendirilmemeleri, töre cinayetleri, kadının insan haklarının geliştirilmesi, kadına karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi, sorun çözme kapasitelerinin arttırılması gibi konularda toplumda bilinç ve duyarlılığın arttırılması amacıyla çeşitli faaliyetler yapmak.
* Bakanlığa bağlı kuruluşlarda öncelikle millî ve dinî günler olmak üzere çeşitli zamanlarda ahlakî, dinî ve millî duyguları geliştirmeye yönelik ortak faaliyetler yapmak.
* Protokolün amaçları doğrultusunda televizyon ve radyo programları yapmak; sosyokültürel içerikli kampanyalar açmak; konferans, panel, sempozyum, seminer vb. toplantılar düzenlemek.
"Sorunlar Veda Hutbesiyle değil, hukukla çözülür"
İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği Koordinatörü ve Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği Başkanı avukat Nazan Moroğlu, sorunların dine dayalı motiflerle çözülmeye çalışılmasıyla kadın haklarında ilerleme kaydedilemeyeceğini söyledi.
"Bu protokol, bakanlığın adı doğru konulmadıkça doğru başlangıç ve olumlu gelişmeler yapılamayacağını gösteriyor. Kadının eğitimde, siyasette, çalışma yaşamında ve aile içinde yaşadığı sorunların çözümünün yolu eğitim, sosyal devlet anlayışıyla destek, bilgilendirme ve bilinçlendirmeden geçtiği halde, sadece dini açıdan Diyanet'le çalışmaların başlatılmış olması, bakanlığın adından silindiği gibi kadınların sorunlarının da görmezden gelindiği anlamına geliyor.
"Bakanın 'biz yüzde 99'u müslüman, demokratik laik sosyal hukuk devletiyiz' demesinin ardından, modern dünyanın yaşadığı sorunların çözümünü Veda hutbesiyle değil, uluslararası sözleşmeler, anayasa ve ilgili hukuki düzenlemeler açısından ele almasını beklerdik.
"Kadının sorununu sadece aile içindeymiş gibi düşünerek, sosyal değişimi de dine dayalı motfilerle verirsek, kadın haklarında ilerleme kaydedilemeyeceği de görülecektir."
"Önemli olan nasıl uygulanacağı"
Amargi Kadın Akademisi'nden avukat Yasemin Öz, protokolde olumlu noktaların olduğunu ancak önemli olanın protokolde ne yazdığı değil, nasıl uygulanacağı olduğunu belirtiyor.
"Kadını aileden bağımsız algılama meselesini sürekli örtbas etmeye çalışıyorlar ve aileyi heteroseksüellik üzerinden kuruyorlar. Ama protokolde olumlu şeyler de var.
"Bir yandan kendi muhafazakarlıklarını korumaya, bir yandan uluslararası standartlara uygun şeyler yapmaya çalışıyorlar. Bir süredir Diyanet çalışanlarına toplumsal cinsiyet dersleri veriliyor. Bunların olması gerektiğini düşünüyorum. Sonuçta toplumun büyük bir çoğunluğu dine inanıyor ve kanaat önderlerinin söylediği şeylerden etkileniyorlar. O yüzden ataerkillikten arınmaları, kadınların sıkıntılarını öğrenmeleri yararlı olacak.
"Ama bunu nasıl yapıcaklar? Kadın protokole yazılan cümlelerden mi ibaret kalacak yoksa gerçekten birşey mi yapacaklar? Tek başına değil ama yapılan bir sürü şey içinde bunun da olmasını anlamlı buluyorum. Önemli olan protokole ne yazdıklarından çok, nasıl uygulayacakları."(ÇT)