Kuzey Kıbrıs Türk yönetiminin kurucusu Rauf Denktaş'ın hayatını kaybetmesinin ardından görüştüğümüz Lefke Avrupa Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Mehmet Hasgüler, Denktaş'ın milliyetçilik ve çözüme motive olma konularında negatif bir figür olduğu ancak Kıbrıs'ta sorunun sadece Denktaş'a indirgenemeyeceği görüşünde.
Hasgüler, 22-24 Ocak'ta Amerika Birleşik Devleri'nde (ABD) yapılacak Kıbrıs zirvesinin sonucunda sorunların çözümü açısından sürpriz gelişmelerin olabileceğini söyledi.
Demagojiden uzak siyaset lazım
Kuzey Kıbrıs'ta Türkiye'nin Kıbrıs politikaları ve Denktaş'ın ölümü nasıl karşılandı? İnsanların hissiyatları ne yönde?
Denktaş yeri kolay doldurulacak biri değil. Bugün bunu sokaklardaki kalabalıktan anlamak mümkün. Denktaş gibi bir figür kendisinden sonra Kuzey Kıbrıs'ta iki cumhurbaşkanı daha gördü. Bence bir liderin toplumuna bırakabileceği en büyük miras demokrasidir. Denktaş'ın yokluğu hissedilir ama bu boşluk bir sorun oluşturmaz.
Denktaş'ın geçmişine baktığımızda Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT) gibi yapılanmalar var. Acaba geçmişte milliyetçilik söylemlerine sarılmaktansa Kıbrıslılık ortak paydasında buluşulsa sorunlar daha kolay aşılmaz mıydı?
Denktaş milliyetçilik meselesiyle ilgili, çözüme motive olma meselesiyle ilgili çok negatif bir figür. Ancak Denktaş iktidarken Kuzey Kıbrıslılar çözüm yanlısı bir tavır ortaya koydu.
Denktaş'la sınırlı bir sorun değil. Bence Kuzey ve Güney'de siyasetin yeniden ele alınması gerekiyor. Şu an ikili statüko var. Denktaş'ın TMT gibi yanlış oluşumlarda mesuliyeti vardır. Ancak sorunları tek bir kişi ile sınırlandırmak doğru değil.
Kuzey Kıbrıs'ta demokratik anlamda değişim ve dönüşüm yaşanıyor. Ancak bu dönüşümü ortaya koyacak siyasi parti ortada yok.
Denktaş milliyetçilik üzerinden demagoji yaptı, Talat ise Avrupa Birliği (AB) üzerinden demagoji yaptı. Burada sorun demagogların çıkmayacağı bir siyasal yaklaşım biçimi belirlemektir.
Çözümü 12 Eylül engelledi
2004'e geri dönecek olursak Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Annan Planı'nı desteklerken, birleşik Kıbrıs'ı savunurken karşısında en önemli rakibi Denktaş'tı. Bugün Denktaş için Türkiye'de yas ilan ediliyor ve hükümet yetkililerinden "iki devlet, iki millet" söylemleri yükseliyor. Bu değişimi nasıl okumak lazım?
Türkiye'de halkın mevcut siyasetçileri reddedişi AKP'nin ortaya çıkışını sağlarken Kıbrıs'ta Denktaş'ın sembolize ettiği statüko halk tarafından reddedildi.
Bu aslında AKP ile ilgili değildi. 2004'ten önce 1977'de Denktaş-Makarios, 1979'da ise Denktaş-Kyprianou Doruk anlaşmaları yapıldı.
Türkiye 12 Eylül'e koşar adım giderken Kıbrıs'ta Federal Kıbrıs'ın kurulması ve sınırların kalkması için anlaşmalar imzalandı. Bu aşamada Kıbrıs sorunu çözülmek üzereydi. Ancak 12 Eylül darbesi Denktaş'ı yeni darbe rejimine intibak etme durumunda bıraktı.
12 Eylül rejimine intibak eden Denktaş ve Türkiye'deki başarısız koalisyon hükümetleri ile Kuzey Kıbrıs'ta yeni bir kuşak oluştu.
Annan Planı'nda Rumlar "hayır" diyeceği için AKP'nin "evet"i desteklediği ve bu sayede AB yolunu açmayı planladığı yönünde yaygın bir kanı var. Siz buna katılıyor musunuz?
Öyle söyleyenler var. Ben öyle olmadığını düşünüyorum. Çok açık şekilde Genelkurmay Başkanı'nın bile "Kalbimiz farklı, aklımız farklı" dediğini hatırlıyorum.
Ancak burada esas önemli olan halkın üçte ikisinin Annan Planı doğrultusunda oy vermiş olmasıdır. Bu bir çözüm arayışını ve değişim arzusunu gösteriyordu.
Kıbrıs 24 Nisan 2004'le beraber 2001'de başlayan dönüşüm sürecini de yavaş yavaş terk etmeye başladı. Güney Kıbrıs'ın bundan bir hafta sonra tek başına AB'ye üye olmasından itibaren baktığımızda da Türkiye 2005'te AB'den müzakere tarihi aldı.
Ardından da izolasyonları 26 Nisan 2004'te kaldıracağını söyleyen Avrupa Komisyonu bu izolasyonları kaldırmadı.
Annan Planı oylamasında Kuzey çözüme dönük bir irade ortaya koydu. Güney'in çözüme motive edilmesi gerekiyor.
Şimdi niçin söylem değişikliği oldu? Birleşik Kıbrıs'tan bugün nasıl oldu da Ergenekon diyebileceğimiz bir çizgide siyaset yürütülmeye başlandı?
Ben şu an AKP'nin Kıbrıs konusunda önceki siyasetçilerin söylemlerine sarıldığından emin değilim. Şu an bir geçiş süreciyle intibak süreci yaşanıyor.
Söylem olarak Kıbrıs sorununda atalet var gibi işaretler var ama kanaatimce yapılması gereken Güney'i motive edecek bir şey yapılması lazım.
Türkiye Temmuz'a kadar çözüm istiyor
Güneyin motive edilmesi durumunda Türkiye birleşik Kıbrıs için mücadele etmeye devam edecek mi, yoksa şu anki gibi iki ayrı devlet iki ayrı millet söylemini mi sürdürecek?
Türkiye'nin Kıbrıs'ta şu an ki durumun devam etmeyeceğini düşünerek hareket ettiğini varsayarak konuşuyorum. 22-24 Ocak tarihlerinde New York'ta yapılacak olan Kıbrıs zirvesini çok önemsiyorum.
Türkiye'nin de Güney Kıbrıs AB Dönem Başkanı olmadan önce nihai çözüm arzu ettiği kanaatindeyim.
22-24 Ocak'taki zirvenin bir takım sürprizler getirebileceğini, bu sürprizlerin uluslararası bir Kıbrıs Konferansı'na dönebileceğini ve bu konferansının da Annan Planı benzeri bir referandum sürecini başlatacağını tahmin ediyorum.
Bugün baktığımızda Denktaş'ın politikalarını nasıl değerlendirebiliriz? Denktaş şunu şöyle yapsaydı bu Kıbrıs sorunu çok daha kolay çözülebilirdi diyebiliyor musunuz?
Denktaş bir konferansta Rumlarla neden geçinemeyeceğimizi anlatıyordu. Fakat ben kendisine hayatı boyunca Rumlar ve Yunanistanlılarla neden ve nasıl geçinemeyeceğimizi anlattığını söyledim.
Denktaş 7 milyarlık dünya ile nasıl geçineceğimiz konusunda hiç motive olmadı. Denktaş'ın en büyük hatası buydu. (EKN)