Canın içindeki can Munzur'a ilk kelepçe vuruldu. Tunceli Mazgirt Köprüsü mevkisinde inşa edilen ve Tunceli şehir merkezinin içine kadar uzanan Uzunçayır Barajı'nda 17 Ağustos'ta su tutulmaya başlandı. Çevre Kanunu'na göre hazırlanması gereken Çevresel Etki Değerlendirme Raporu hazırlanmadan ve yapılması zorunlu olan arıtma tesisleri yapılmadan.
Türkiye'de bir şehir merkezinin içinde yapılan ilk baraj Uzunçayır Barajı. Ve bu kentte maalesef bir atık su arıtma tesisi yok. Bu durum şehri yaşanmaz hale getirecek. Bu konuda hazırlanmış bir çevresel etki değerlendirme çalışması da yok. Bu barajın su altında bırakacağı alanlarda Dersimlilerin (Tuncelililer) inancı olan Alevilik açısından önemli ibadet alanları bulunmakta Gola Çetu (Gola Xızıri) gibi. Bu sebeplerle Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda da bulunduk.
2009 Dersim tarihinde şimdiden bir milat olarak yerini almıştır. 1937-38 Dersim tedip ve tenkil harekatı Dersimlilere neyi hatırlatıyorsa 2009 "Dersim Doğa Jenosidi" de Dersimlilerce o çerçevede ele alınmıştır, alınacaktır. Zira Dersim'de Uzunçayır Barajı su tutmaya başladığında bir doğa jenosidi başlamış olmaktadır.
Barajlara karşı Dersim intifadası
17 Ağustos günü bir grup insanla Uzunçayır Barajı'nın gövdesinin bulunduğu yere giderek baraj gövdesinin üzerine çıktık. Ve simgesel olarak baraj gövdesini taşladık. Taşlamaktaki amaç Munzur'da "Barajlara karşı Dersim intifadasını" başlatmaktı. Evet 17 Ağustos'ta bir grup insan Munzur'un esaretinin ilk anlarına tanıklık ettik. Aslında bir tanığın esaretine tanıklıktı tanıklığımız. Munzur bu coğrafyada nice katliamlara, sürgünlere, acılara tanıklık etmiş bir tanık çünkü.
Aynı zamanda da o Dersim'e direngenlik ruhu aşılamış, analar çocuklarına onun adını vermiş, Dersimliler onun üzerine yemin etmiş, onu kutsal bilmiş. Munzur Dersim'in hafızası, tarihi, inancı, geleceği olmuş yani...
O gün tanıklığımız sadece Munzur'un esaretine dair değildi elbette. Dersimin tarihsizleştirilmesi,geleceksizleştirilmesi planına dairdi de... Tarih boyunca hep yürürlükte olan plana tanıklıktı yani...
Devlet, 1937-38 tedip ve tenkil harekatıyla 1990'lı yılların ortalarında köy boşaltmalarla yapamadığını suyla yapmak istiyor. Doğanın bile özel savaş yöntemlerine alet edildiği bir sürecin tanığı da olduk. Amaç belli bölgeyi haritadan silmek. Kürtlerin demokratik hak ve talepleri söz konusu olduğunda "bir çakıl taşı bile vermeyiz" hamaseti yapanlar bir çakıl taşından sonsuz defa daha fazla önemli olan ve bu ülkenin, insanlığın doğal bir mirası niteliğindeki Munzur'a kıymakta hiçbir sakınca görmüyorlar. Ya Dersim ve Munzur bu ülkenin bir parçası olarak algılanmıyor ya da Dersim ve Munzur geçmişte olduğu gibi "tenkil edilmesi gereken" olarak görülüyor.
Tarih boyunca özgür akan ve Dersimlilerin kutsalı olan Munzur'un Uzunçayır Barajı'na hapsedilmesi ne Dersimlilerce ne de Munzur'ca affedilecek.
Başka barajlar da var
Munzurdaki diğer baraj planlarına değinmeden önce belirtmekte yarar var. Dersim'deki Harçik (Pülümür) Çayı üzerinde de yapımı kararlaştırılan barajlar var, hatta birinin ihale işlemleri yapıldı bile. Peri Suyu üzerinde halihazırda yapılan barajlar var ve bu su üzerinde yapımı kararlaştırılan bir baraj daha var. Dersim neredeyse bir adaya dönüştürülecek...
Yine belirtmek gerekir ki bir adaya dönüştürülmek istenen Dersim'de -Ottowa Sözleşmesi gereğince Birleşmiş Milletler'e 2004 yılında sunulmuş resmi bir rapora göre- 10 bin 557 adet antipersonel kara mayını döşeli.
Türkiye'de iç güvenlik amacıyla en çok mayının bulunduğu kent Tunceli yani. Tüm bu veriler açıklıkla amacı gösteriyor. Dersimlilere yaşam alanı bırakmamak. Dersim açısından sinsi bir tasfiye planı her zamanki gibi yürürlükte...
Munzur Vadisi'nde yapımı kararlaştırılan diğer barajların durumuna gelince... Bu konuyu daha evvelden de bianet okurlarıyla paylaşmıştık, ama hatırlatmakta yarar var.
Munzur Vadisi Milli Parkı içerisinde bulunan alanda halihazırda Konaktepe Barajı, Konaktepe I, II hidroelektrik santralleri (HES) etüt ve sondaj çalışmaları yapılıyor.
Yine Tunceli şehir merkezinin hemen yanıbaşında yapılması kararlaştırılan ve yine Munzur Vadisi Milli Parkı'nın bir bölümünü de içine alan Bozkaya Barajı'nın ihale işlemleri tamamlanmıştır ve etüt ve sondaj çalışmaları yapılmaktadır.
Munzur Vadisi Milli Parkı içerisinde bulunan alanlarda yapılması düşünülen Akyayık, Kaletepe Barajları ise master plan içindedir.
Munzur Milli Parkı florasında 1.518 çeşitli bitki kayıtlı olup,bunlardan 43 çeşidi Munzur Vadisi'ne, 227 çeşidi Türkiye'ye endemik türlerden oluşmaktadır. Munzur Milli Parkı faunasında bulunan çengel boynuzlu keçi, bezuvar isimli dağ keçisi, ur kekliği, kırmızı benekli alabalık vadiye has türlerdendir.
Vadi doğal sit alanı olsaydı...
Hukuksal olarak "Tabii sit", "ilginç özellik ve güzelliklere sahip olan ve ender bulunan korunması gerekli alanları ve taşınmaz tabiat varlıklarını (...) ifade eder" diye tanımlanıyor.
Munzur Vadisi ilginç özellik ve güzellikleri ile ve ender bulunan bir doğa alanı olması ile doğal sit statüsünde olması gereken bir alandır. Munzur Vadisi'nin doğal sit alanı ilan edilmesi için idare mahkemesinde açtığımız dava devam etmekte. Şunu da belirtelim ki aleyhine dava açtığımız Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı Elazığ Müze Müdürlüğü 2001 yılında hazırladığı bir raporda Munzur Vadisi'nin 1. derce doğal sit alanı olarak tespit ve tescil edilmesi gerektiğini belirtmekte. Bu raporu da mahkemeye delil olarak sunduk.
Hukuksal olarak doğal sit alanı statüsü doğa koruma statüleri içerisinde en üstün doğa koruma statüsüdür. Keza,doğal sit alanı statüsü Milli Park statüsünden de daha üstün bir doğa koruma statüsüdür.
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma hukukuna göre doğal sit alanlarında "kesinlikle hiçbir şekilde" baraj, hidro elektrik santrali yapılamamaktadır. Nitekim Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu'nun 19 Haziran 2007 tarihli "Doğal (Tabii) Sitler, Koruma ve Kullanma Koşulları"na dair kararından da, bu husus açıkça anlaşılmaktadır. Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu'nun 20 Eylül 2002 tarihli iki kararında doğal sit alanlarında enerji santralleri yapılamayacağı açıklıkla belirtilmiştir.
Belirtmekte fayda vardır ki milli park statüsü maalesef baraj ve HES yapımına engel teşkil etmiyor. Yürürlükteki Milli Parklar Kanunu "kamu yararı açısından vazgeçilmez ve kesin bir zorunluluk" bulunduğunda milli park alanlarında "yapı ve tesis" kurulabilmesine olanak veriyor. Ve fakat Munzur Vadisi Milli Parkı doğal sit alanı ilan edilmiş olsaydı, kesinlikle baraj projeleri hayata geçirilemeyecekti.
Nitekim Karadeniz Bölgesi'nde bulunan Fırtına Vadisi'nde hidroelektrik santralleri yapımına dair projeler yapılmış ve bu projeler kapsamında inşai çalışmalara başlanmışken Fırtına Vadisi'nin doğal sit alanı ilan edilmesiyle bu projeler iptal edilmiştir. Keza Rize'nin Fındıklı ilçesinde hidroelektrik santralleri yapılması planlanan Çağlayan Vadisi de yakın denilebilecek bir tarihte doğal sit alanı olarak tespit ve tescil edilmiştir. Ve bu durum bahsi geçen vadiye dokunulmazlık statüsü kazandırmıştır.
Evet yine söylüyoruz Munzur Vadisi Milli Parkı 1. derece doğal sit alanı olarak tespit ve tescil edilmelidir. Munzur Vadisi'nde yapımı kararlaştırılan barajlara karşı tek hukuksal perspektif ve mücadele hattı budur.
Munzur'un kurtuluşunun yolu,vadinin doğal sit alanı olarak tespit ve tescil edilmesidir.
Bu yıl dokuzuncusu düzenlenen Munzur Kültür ve Doğa Festivali'nin teması da önerimiz ve bu önerinin festival bileşenlerince de kâbul edilmesi üzerine "Tarihimiz, Geleceğimiz, Özgürlüğümüz Munzur 1. Derece Doğal Sit Alanı İlan Edilsin" olmuştur. On binlerce insan bu temayı festivalde haykırmıştır. Munzur Dersim'in DNA'sıdır. Bu sese kulak verilmelidir.
Bugün hüzün günü ve nostalji günü değil elbet. Gün topyekûn mücadele günü olmalıdır. Dersimin ve Munzur'un ruhu bunu gerektirir... Tüm Dersimliler ve Dersim, Munzur dostları bu barajlara karşı etkili bir şekilde mücadele etmelidirler.
Dersimliler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin başlangıç bölümünde belirtilen meşru "başkaldırı haklarını" barajlara karşı kullanmalıdırlar. Aksi durum tarihimize geleceğimize ihanet olacaktır.
Dersim ya barajlara karşı etkili bir mücadele ortaya koyup tarih yazacak ya da pasif kalıp tarih olacaktır. (BY/TK)
* Barış Yıldırım, avukat, İHD Tunceli Temsilcisi.