İstanbul Barosu üyesi Av. Seda Akço, çocukların cinsel istismarı ile ilgili tasarı halindeki düzenlemeleri değerlendirdi.
“Tasarı uygulama açısından bakıldığından sadece bir tek durumda cezayı arttırıyor, gerçek ihtiyaçları dikkate almıyor. Getirdiği düzenleme ile hem suç tanımlarını hem de öngörülen cezaları çocuk istismarcıları lehine değiştiriyor.”
Türk Ceza Kanunu ve Başka Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 12.5.2014 tarihliyasa tasarısı Meclis’te komisyondan geçti.
Tasarı çocukların cinsel istismarı ile ilgili düzenlemeler içeriyor.
Seda Akço tasarının çocukların cinsel istismarıyla ilgili bölümünü değerlendirirken mevcut yasada çocukların cinsel istismarı suçunun, çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranışı kapsadığını hatırlatarak bu tanımın doğruluğunu vurguladı.
“Bu çok doğru bir tanım ve 2005 yılındaki düzenlemenin en ilerici yanıydı. Ancak, düzenlemenin tamamı için aynı şeyi söylemek mümkün değildi.”
Neden, ne gibi sorunlar var?
Bu düzenleme esas olarak 15 yaşından küçük çocukları kapsıyordu; 15 yaşından büyük çocuklar bakımından eylemin cinsel istismar sayılması için cebir ve şiddet kullanılması gerekiyordu.
Failin kim olduğuna bakılmaksızın cebir, şiddet gibi iradeyi sakatlayan hallerin aranması 15 yaşını doldurmuş çocuklar bakımından ensest suçlarının veya öğretmen gibi çocuk üzerinde nüfus sahibi yetişkinlerden çocuğa yönelen suçlamaların cinsel istismar kapsamı dışında kalmasına neden oldu.
15 yaşını dolduran çocuklar bakımından cebir ve şiddet içermeyen literature göre cinsel istismar kabul edilen cinsel davranışlar kanuna göre “çocukla rızaya dayalı cinsel ilişki” suçu olarak tanımlanmaktaydı.
Bu da uygulamada, ensest veya çocuk üzerinde nüfus sahibi kimsenin ya da birden fazla yetişkin sanığın çocuğu istismar ettiği olaylarda faillerin kaçış yolu oldu ve kamuoyu vicdanını yaraladı.
Mevcut kanun üzerine çocuğun ruh sağlığının bozulmasıyla ilgili bir tartışma vardı…
Kanun cinsel istismar sonucunda çocuğun ruh sağlığının bozulması halinde cezanın arttırılmasını öngörüyordu. Uygulamada sorun yaratan konulardan biri de buydu.
Bu düzenleme her ne kadar eleştiriliyorsa da uygulamaya önemli bir katkısı oldu, fizik bulguların yanında ruh sağlığı ile ilgili bulguların da dikkate alınmasını sağladı.
Eskiden bu yönde delillerin mahkemelerce kabul görmesi pek de mümkün olamıyordu. Ancak, birbiri ile çelişkili raporların sunulması, ruh sağlığı bozulmamıştır raporlarının olay çocuğun ruh sağlığını hiç etkilememiştir biçiminde algılanması ve asıl olarak da alanın uzmanlarının yaşı küçük çocuklarda ruh sağlığının bozulmasını tespit konusunda yaşadıkları zorluklar itirazlara neden oldu.
Mevcut kanunda başka öne çıkan bir sorun var mıydı?
Yaşıtlar arası rızaya dayalı cinsel davranışlara ilişkin bir istisna olmadığı için çocukların kendi aralarındaki eylemler ile yetişkinden çocuğa yönelik eylemleri ayırt etme olanağı yoktu. Bu da uygulamada çocukların zarar görmesine neden oluyordu.
Çocuklar ağır cezalara maruz kalırken, yetişkinlerin rızaya dayalı cinsel ilişki düzenlemesinden yararlanarak çok az ceza almaları ve hatta yetişkinlerin eylemlerinin cezasız kalması, asimetrik bir görünüm oluşturuyordu.
Bu sorunlar üzerinden gidersek yeni yasada temel olarak neler gözetilmeli?
Üç değişiklik gerekiyor.
Birincisi, yaşıtlar arasında rızaya dayalı cinsel davranışların her türünün kapsam dışına çıkarılması.
İkincisi, çocuğun cinsel istismarı suçunun 18 yaşına kadar bütün çocukları kapsayacak biçimde düzenlenmesi.
Diğeri de ruh sağlığının bozulmasına ilişkin ağırlaştırıcı sebebin konunun uzmanları ile birlikte düzenlenmesi.
Bu talepler 2005 yılında kanun düzenlenirken hem Adalet Bakanlığı’na hem TBMM’ne iletildi. Sonrasında da birçok çalışma yapıldı.
Bunlardan biri de Kocaeli Üniversitesi ve Kocaeli Barosu işbirliğinde gerçekleştirildi. Hazırlanan öneriler gene aynı biçimde ilgililere sunuldu.
Bugün sunulan tasarı bu talepleri karşılıyor mu?
Hiçbirini içermiyor. Üstelik tasarı çocukların cinsel istismarı suçlarının cezaları artıyor sloganı altında cezaları da azaltıyor.
Dahası birçok çocuk istismarı biçimini istismar suçu kapsamı dışına çıkarıyor.. Bu durum cezaların azaltılmasından daha da tehlikeli.
En sorunlu noktaları vurgulamak gerekirse…
TCK 103. maddesi her tür cinsel davranışı, çocuğun cinsel istismarı olarak kabul ediyor ve aynı biçimde cezalandırılmasını öngörüyor.
Tasarıda ise TCK 103. maddesinin çocuk yararını öngören, çocuğa yönelik her türlü cinsel davranışın, çocuğun cinsel yönden istismarı olarak kabul eden yaklaşımı istismarcı lehine değiştiriliyor.
Örnek verir misiniz?
Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişi yürürlükteki kanuna göre 3 yıldan 8 yıla kadar hapis cezası ile yargılanırken bu ceza 8 yıldan 15 yıla çıkarılıyor, ancak hemen arkasından eylemi “ani hareket ile yapan” kişi diye daha önce olmayan bir istisna getirilerek cezanın alt sınırı 4, üst sınırı 8 yıla indiriliyor.
Ani hareket gerekçesi de açıklanmamış, ancak bütün sanıkların bundan nasıl yararlanabileceği tahmin edilebilir...
Özetle, uygulamada bu hükmün yansıması yetişkinlerden çocuklara yönelik cinsel istismar eyleminin bir kere olduğu bütün durumlarda, sadece suçun basit hali için cezanın alt sınırı 1 yıl arttırılmış olacak ve bunun pozitif etkisini hissetmek bile mümkün olmayacak.
Tasarıda cinsel tacize ilişkin bir farklılaşma var, nedir ve sonuçları ne olabilir?
Tasarı vücut bütünlüğüne dokunmadan gerçekleşen cinsel istismar davranışlarını da cinsel istismar tanımı dışına çıkarıyor, cinsel taciz diye niteliyor ve failin 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası istemi ile yargılanmasını öngörüyor.
Yürülükteki yasa çocuklar için taciz niteliğindeki eylemi de cinsel istismar olarak kabul etmekteydi. Bu da şu demektir; vücut dokunulmazlığının ihlal edildiğine dair fiziksel bulguların tespit edilmediği veya suçun çocuğa dokunmadan işlendiği hallerde failler herhangi bir ciddi ceza tehdidi ile karşılaşmayacaklar.
Ensestle ilgili düzenlemede problem var mı?
Ensest ve çocuk üzerindeki nüfusun kullanılması halleri suçun nitelikli halidir ve 18 yaşına kadar bütün çocukları kapsaması gerekir. Oysa tasarıda sadece 15 yaşından küçükler bakımından çocuğun cinsel istismarı suçlaması kapsamında yer alıyor.
Bu durumda 14 yaşındaki kızını istismar eden baba 12 yıldan 22,5 yıla kadar cezalandırılma talebi ile yargılanırken, çocuk 16 yaşında ise baba 6 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası istemi ile yargılanacak.
Bu ayrımın ensest ve nüfus sahibi kimselerden çocuklara yönelen cinsel istismar eylemlerinden çocukları koruma yükümlülüğü dikkate alındığında açıklanması mümkün değil.
Cezaların miktarına dair ne söylenebilir?
Yürülükteki ceza kanununun eylemin basit hali için öngördüğü ceza 3 yıldan 8 yıla kadar. Tasarı ise aynı eylem için 8 yıldan 15 yıla kadar ceza öngörüyor.
Ancak ruh sağlığı bozulması halindeki ağırlaştırıcı koşul uygulandığında yürürlükteki ceza kanununa göre uygulanacak ceza 15 yıldan az olmazken, tasarıya göre 8 yıl olabilecek.
Üstelik ruh sağlığının bozulmasını ağırlaştırıcı sebep sayan düzenleme kalktığında, fiziksel bulgular dışındaki bulgular ve ruh sağlığı ile ilgili raporlar mahkemelerce hiç dikkate alınmayabilir.
Oysa cinsel istismar davalarının en önemli delilleri ruh sağlığı incelemesi sürecinde elde ediliyor. Bir başka deyişle, bu değişiklik delilsizlik sebebiyle de cezasızlığa neden olacaktır.
Cezaların ağırlaştığı iddiasının kesin olarak gerçekleştiği bir nokta yok mu?
15 yaşından küçük çocuklar bakımından vücuda organ ve cisim sokulması suretiyle suçun işlenmesi halinde yürülükteki kanun 8 yıldan 15 yıla kadar ceza uygulanmasını öngörürken, tasarı 16 yıldan az olmamasını öngörüyor. Bu durum gerçekten cezaların ağırlaştırıldığı tek haldir.
Bu tasarı, sorunu cezaları arttırarak çözme eğiliminde olanların neden yanlış yolda olduğunu göstermek için iyi bir örnektir.
Çocuğun cinsel istismarı suçunun basit halinin cezasının alt sınırını 3 yıldan 8 yıla çıkarınca, kanun koyucu hemen bir başka kaygıya kapılıyor, “eyvah, bu durumda da sanıklar bakımından durum çok ağırlaşacak ve bu da toplumda tepkiye neden olacak.” O zaman da akla hemen bazı fiilleri bu kapsam dışına çıkarmak geliyor.
Ne oldu şimdi? Kaş yaparen göz çıkarmadık mı? Daha ağır ceza vereceğiz derken, düpedüz çocuğun cinsel istismarı niteliğinde olan eylemleri bu tanım dışına çıkardık ve adına taciz dedik.
Hem kavramsal olarak çocuk koruma açısından vahim bir hata yapıyoruz hem de bu eylemlerin önemli bir kısmı için cezaları çok düşürüyor ve tutuklama gibi, ceza muhakemesi hukukunun koruma tedbirleri gibi bazı uygulamaları da devre dışı bırakıyoruz.
Söylenebilecek şey şu: çocukları istismardan korumak isteyenler lütfen ceza hukuku dışındaki sorumluluklarınızı hatırlayın ve onların üzerinde durun.
Aksi takdirde, ceza kanunu üzerindeki oynamalar hem zaman kaybettirecek hem de sonuç vermeyecektir. (YY)