Adana'nın Pozantı ilçesindeki M tipi cezaevinde çocukların cinsel şiddetle karşı karşıya olduğu öne sürüldü. Siyasi nedenlerle cezaevine giren çocukların, adli mahkumlarla aynı koğuşa konulduğu ve cinsel istismara maruz bırakıldığı iddia ediliyor.
Pozantı Cezaevi daha önceki yıllarda yine çocuklara yönelik kötü uygulamalarla gündeme gelmişti.
Evrensel gazetesinin Dicle Haber Ajansı muhabiri Zeynep Kuriş'in özel haberine dayanarak yer verdiği habere göre Pozantı Cezaevi'nde 4 ay kalan H.K. (15) adlı çocuk, "Bazı arkadaşlarımıza adli tutuklular tarafından defalarca tecavüz edildi. Bazen zorla pantolonlarımızı indirmeye çalışıyorlardı. Yaşadıklarımız anlatılır gibi değil" dedi.
H.K. (15), konulduğu B-4 koğuşunda tüm tutukluların adli olduğunu ifade etti. Yanlarında kalan çocukların birçoğunun cinayet, hırsızlık ve uyuşturucu kullanmaktan tutuklu bulunduklarını vurgulayan H.K., söz konusu cezaevinde defalarca tecavüz ve taciz olaylarına tanıklık ettiklerini belirtti. H.K., "Bazı arkadaşlarımıza adli tutuklular tarafından defalarca tecavüz edildi. Bazen zorla pantolonlarımızı indirmeye çalışıyorlardı. Yaşadıklarımız anlatılır gibi değil" şeklinde iddialarda bulundu.
"Bayrağı öpmediğimizde dövüyorlardı"
Ş.A. (17) isimli çocuk ise, mahallelerinde bir sokak eyleminin olduğunu ve polislerce o gün yakalandığını belirterek, polis tarafından darp edildiğini iddia etti. Kendisine ajanlık yapması yönünde dayatmaların yapıldığını öne süren Ş.A., "Niçin? Niye? Kimin ismini istiyorlar anlamadım" dedi. Daha sonra tutuklanarak Pozantı Cezaevi'ne gönderildiğini kaydeden Ş.A., "Orada çok kötü şeyler yaşadım. Adliler, boğazımıza ip takıp sıkıyorlardı. Bizi dövüyorlardı. Terörist olduğumu söyleyip öpmemiz için yüzümüze bayrak uzatıyorlardı. Öpmek istemediğinde ise yine dövüyorlardı" iddialarında bulundu.
Koğuşta sabah 5-6 gibi erken saatlerinde uyandırılarak temizlik yapmak zorunda bırakıldıklarını belirten Ş.A., yaşadıklarının etkisinden halen kurtulamadığını ifade etti. Serbest bırakıldıktan sonra da birçok arkadaşının normal yaşamlarına dönemediğini belirten Ş.A., "Arkadaşlarımız bize katılmaya utanıyorlar. Çünkü yaşadıklarını unutamıyorlar" dedi.
Cezaevi idaresine defalarca söz konusu uygulamalara ilişkin bilgi verdiklerini, ancak cezaevi idaresinin sessizliğini koruduğunu vurgulayan Ş.A., Pozantı Cezaevi'nde iki ay kaldığını ve bir ay önce tahliye edildiğini söyledi. Ş.A., "Koğuşlarımızı değiştirmeleri yönünde taleplerimiz oluyor ama, taleplerimiz cevapsız bırakılıyordu" dedi.
"Bizi en fazla cinsel istismar zorluyordu"
A.K. (17) ise, iş çıkışı evine doğru gittiğini o sırada bir grup gösterici ile polisler arasında kargaşa yaşandığını belirterek, yaşanan kargaşada atılan gaz bombası nedeni ile gözlerinin yandığını ve can havliyle kendini en yakındaki eve attığını ifade etti. O sırada polisin eve girerek kendisini evin damına çıkardığını ve burada kafasına puşi bağlayarak fotoğraflarını çektiğini iddia eden A.K., polislerin kendisine, "Sen eylemcisin" dediğini ifade etti. Daha sonra polis aracına bindirildiğini ve burada kafasına dipçikle vurulduğunu öne süren A.K, daha sonra çeşitli suçlamalarla tutuklanarak Pozantı Cezaevi'ne gönderildiğini söyledi.
Pozantı'da kendilerini en fazla zorlayan sorunun cinsel istismar olduğunu belirten A.K., daha bir çok sorunla boğuştuklarını ifade etti. "Adli suçlular geceleri arkadaşlarımızı zorla yataklarına çağırıyorlardı. Gözümüzün önünde arkadaşlarımızın kafasını kırıyorlardı. Ama cezaevi idaresi her zaman konuyu örtbas etmeye çalıştı" diye konuştu.
"Başkasının başına gelmiş gibi anlatıyorlar"
Akdeniz Belediyesi Kadın Danışmanlık Merkezi'nde pratisyen hekim olarak çalışan Didem Gediz Gelegen Türkmen ise İHD'ye başvuran ve Pozantı Cezaevi'nde kendilerine baskı ve şiddet uygulandığını söyleyen çocuklarla ilgili görüşmeler yaptıklarını ve bu amaçla etkinlikler düzenlediklerini ifade etti.
2011 Haziran ayında Ankara Çocuk Hakları Platformu'nun "Çocuk ve Adalet" adlı projesi kapsamında Mersin'e ziyaret ettiklerini belirten Türkmen, birçok çocukla tanışma fırsatı bulduğunu ve araştırmalar kapsamında yapılan görüşmelerde cinsel istismara varan baskı ve şiddete maruz kalan çocukları dinlediklerini sözlerine ekledi. Türkmen çocukların cinsel istismarı anlatırken, hep bir başkasının başına gelmiş gibi anlattığına dikkat çekerek, "Öyle ayrıntılar söylüyorlardı ki anlattıklarının kendisinin yaşadığı anlaşılıyordu" dedi.
"Herkes bu davanın takipçisi olmalı"
Türkmen "Pozantı Cezaevi çocukları" olarak adlandırdığı çocukların kendilerini ifade etmekte zorlandıklarını ve yaşadıklarının ne kadar ağır şeyler olduğunu, dayanışmaya ve desteklenmeye ne kadar ihtiyaç duyduklarını ama bir yandan da hem dünyaya hem de insanlara güvenmediklerini fark ettiklerini aktardı.
Türkmen Türkiye İnsan Hakları Vakfı'nın gözaltı ve cezaevi deneyimi nedeni ile özellikle eğitimi sekteye uğrayan çocuklar için yürüttüğü psiko-sosyal destek programı çerçevesinde belli çocuklarla görüşmelerinin devam ettiğini ifade etti. O görüşmeler sırasında çocukların kendilerini daha açık bir şekilde ifade etmeye başladığını belirten Türkmen, "Örneğin çocuklardan bir tanesi, çok küçük yaştaki bir çocuğun koğuş sorumlusu tarafından zorla yatağına alındığını, onun çığlıklarını duymamak için kulaklarını kapattığını anlattı. Bunların hepsi ruhlarında derin yaralar bırakacak olaylardı ve çocukların hem birbirileriyle ilişkilerini hem de dünya ile ilişkilerini derinden yaralayan meselelerdi" dedi.
Çocukların yaşadıklarını aileleri ile paylaşmakta dahi sıkıntı yaşadıklarını belirten Türkmen, bu anlamda çocukların kimliklerinin teşhir edilmeden anonim çalışmalar yapılabileceğini ifade etti. "Cezaevinde olup bitenlerden haberdar olan herkes artık bu davanın bir takipçisi olmalı. Devlet çocuk suçluluğunu engellemek istiyorsa, çocukların isyanını önlemek istiyorsa, bunun yolu karakol kurmaktan geçmiyor. Travma yaratan mekanların travmaya uğrayanların lehine yeniden düzenlenmesi gerekir. Mahallelere karakollar kurmak yerine çocukların kendilerini geliştirebilecekleri yerler kursunlar."
Zeynep Kuriş haberinde bu iddiaları hakkında görüş almak için telefonla ulaştığı Pozantı Cezaevi 'nin ikinci müdürünün, iddiaları yalanlayarak, "Bu tür ithamlarda sürekli bulunuluyor. Asılsızdır" dediğini de belirtti. (HK)