Agos dergisi Genel Yayın Yönetmeni olan Hırant Dink, Tuzla Ermeni Çocuk Kampı'nın yaşamındaki yerini ve bıraktığı izleri böyle aktarıyor.
"Tuzla Ermeni Çocuk Kampı; Bir El Koyma Öyküsü" : İnsan Hakları Derneği'nin Irkçılığa ve Ayrımcılığa Karşı Komisyonu, 14-22 Aralık 1996'da açtığı Serginin adı buydu. Artık bu öykünün "kitabı" da var.
Öykü, İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyonu tarafından yayınlanan "Tuzla Ermeni Çocuk Kampı; Bir El Koyma Öyküsü" adlı kitapta anlatıldı. Kitabın önsözü yazar Orhan Pamuk tarafından yazıldı. Pamuk, "Bu kitapta anlatılan içler acısı hikaye hepimizin utancı olmalı. Bu öykünün arkasında 'Türkleştirme' denilen bir siyaset yatıyor" diyor. Kitap, Simurg Kitabevi ve İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi'nde satılıyor.
1962 yılında Ermeni Protestan Kilisesi'nce satın alınarak, üstüne Ermeni Çocuk Kampı kurulan; ancak 1984'te Kilisenin elinden alınan ve şimdilerde
otopark olarak değerlendirilen Tuzla'daki Kampın öyküsünü yansıtan kitabın en ilginç bölümlerinden biri Hırant Dink'in anlatımları.
Tuzla Çocuk Kampı'nın inşaatında bizzat çalışan ve orada büyüyen Dink, kimsesiz Ermeni çocuklarının üç yıl şafak vakti kalkıp , gece yarılarına kadar çalışarak tamamladığı kampın kapatılışıyla yaşadığı hayal kırıklığını aktarıyor:
"Orada yetişmiş 1500 çocuğun alınterinin üstüne oturdular. Bizlerin çocuk emeğini gaspettiler ".
Agos dergisi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink "Orayı tekrar yoksul ya da özürlü çocuklar için bir yetimhane yapsalardı, hakkımı helal ederdim, ama bu şekilde emeğimi helal etmiyorum " diyor.
Dink'in "Tuzla Ermeni Çocuk Kampı" kitabındaki yazısı ise şöyle sonlanıyor;
"Ve artık bizim yarattığımız 'Tuzla Yoksul Çocuk Kampı'mız, bizim 'Atlantis uygarlığımız' şimdi bir harabe..."
Kampın Öyküsü
"Tuzla Ermeni Çocuk Kampı; Bir El Koyma Öyküsü" adlı kitapta, kampın öyküsü ve kapatılışı şöyle anlatılıyor;
"Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi'nin 1950'li yıllarda Anadolu'dan gelen kimsesiz ya da yoksul Ermeni çocukların kalması için kullanılan alt katı, her geçen gün artan çocuk sayısı için yetersiz kalır .
"Ermeni Kilisesi, sayısı gittikçe artan ve yazları kilisenin kalın duvarları ve küçük bahçesinde sıkılan çocuklar için yazlık bir arazi almaya karar verdi .
"Ermeni Kilisesi 1962 yılı Kasım'ında Tuzla'daki arsayı Tuzlalı Sait Durmaz'dan satın alarak, kilise adına tescil ettirdi . Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Valiliğin verdiği özel izin belgeleriyle, tüm işlemler yetkili mercilerin onayıyla yapıldı .
Kampı kimsesiz çocuklar yaptı
"Bundan sonra 8 ile 12 yaş arasındaki30 çocuk kampın inşaasında çalışmaya başladı. İlk yaz kurdukları çadırlarda kalarak inşaata ve ağaç ekimine başlayan çocuklar, yıllarca yazları Tuzla'daki kampa giderek inşaata kaldıkları yerden devam ettiler .
Sonunda, çocukların ve öğretmelerin kalacakları odalar, çalışma ve yemek salonları ve bahçeleriyle yazları kalabilecekleri bir yetimhane yaptılar.
Bu yetimhanede yaklaşık 1500 çocuk büyüdü. Yıllar, spor, yüzme, dersler, bahçe işleri ve pek çok faaliyetle geçti.
Tapunun iptali istendi
"1979'a gelindiğinde Vakıflar Genel Müdürlüğü, Kartal 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne başvurarak, Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi Vakfı'nın elindeki tapunun iptal edilmesini ve eski sahibine verilmesini istedi .
Kamp ellerinden alındı
"Dört yıl süren dava sonunda, mahkeme kamp arazisinin Vakfın elinden alınıp, eski sahibine verilmesine karar verdi. Böylece Sait Durmaz, 1962 yılında boş olarak sattığı araziyi, beş kuruş ödemeden üstünde kurulu kamp tesisleriyle birlikte geri aldı.
"Ermeni Protestan Kilisesi Vakfı, yıllar önce her türlü yasal işlemi yerine getirerek satın aldığı malı, sanki çalınmış gibi, eski sahibine iade etmek sorunda bırakıldı."
Azınlık kurumlarının mülk edinmeleri yasaklandı
Mahkeme, bu kararı 1974 tarihli Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararının şu gerekçesine dayandırmıştı:
"Türk olmayanların meydana getirdikleri tüzel kişiliklerin taşınmaz mal edinmeleri yasaklanmıştır. Çünkü tüzel kişiler gerçek kişilere oranla daha güçlü oldukları için, bunların taşınmaz mal edinmelerinin kısıtlanmamış olması halinde, devletin çeşitli tehlikelerle karşılaşacağı ve türlü sakıncalar doğabileceği açıktır. Bu nedenle de karşılıklı olmak şartıyla yabancı Gerçek Kişilerin Türkiye'de satın alma veya miras yolu ile taşınmaz mal edinmeleri mümkün kılınmış olduğu halde, Tüzel Kişiler bundan yoksun bırakılmışlardır."
Azınlık kurumlarının tüm mülkleri ellerinden alındı
1974 Yargıtay kararıyla birlikte, azınlık vakıflarının tümü, 1936'dan sonra edindikleri mülkler eski sahiplerine ya da Milli Emlak'a devredildi. ve azınlık vakıflarının mülk edinmeleri yasaklandı.