Bir haftaya yakın Adana'daydık. Hava çok sıcak, otel lobileri çok kalabalık, klimalar çok açıktı. Yaza hasta girmek için birebir yani. Adana Belediyesi tarafından düzenlenen Adana Altın Koza Film Festivali'nin 16.sına gittik, festivalin 40. yılını Naim Dilmener ile kutladık, geldik.
Nasıl oluyor demeyin, oluyor. Festival çeşitli darbeler! nedeniyle bir durup bir başlıyor, 1969'da başlayan festival 40 yaşına 16 yılla giriyor. Bir hafta süren festivalde Adana'da ne kadar müthiş bir sinema izleyicisi olduğunu hep birlikte görmüş olduk. Hemen hemen bütün seanslar doluydu, üstelik seanslardan sonra gerçekleştirilen söyleşilere de herkes katıldı, kimse salondan çıkmadı, üstelik de çok iyi sorular soruldu.
16. yıl Altın Koza için müthiş bir yıl oldu bence. Öncelikle yarışma filmleri son zamanların en genç ve en güçlü listelerinden birini oluşturuyordu. İstanbul Film Festivali'nden en iyi film ödülüyle dönen Aslı Özge'nin İstanbul üzerinden hayatları anlattığı Köprüdekiler'i, Pelin Esmer'in İstanbul Film Festivali'nde Jurii Özel Ödülü alan ve pek çok uluslararası yarışmaya davet edilen, bir koleksiyoncuyu merkeze aldığı 11'e 10 Kala'sı, Mahmut Fazıl Coşkun'un Rotterdam'dan Altın Kaplan ile dönen, rahibeyle müezzin aşkı Uzak İhtimal'i, iki küçük çocuğun annesiz kalmasının ardından başlarına gelenleri anlatan, Atalay Taşdiken'in Mommo'su, aldığı ödüllerin yanı sıra anlattığı hikayeyle çok uzun yıllar zihinlerde yer edecek olan, Orhan Eskiköy ve Özgür Doğan'ın İki Dil Bir Bavul'u, Yeşim Ustaoğlu'nun akıp giden öyküsü Pandora'nın Kutusu, Tayfun Pirselimoğlu'nun ilk kez Adana'da izleyici ile buluşan Pus'u, Murat Düzgünoğlu'nun sevimli Bitlis öyküsü Hayatın Tuzu, deneyimli sinemacı Erden Kıral'ın Vicdan'ı, Semih Kaplanoğlu'nun Süt'ü, Hasan Ali Toptaş'ın müthiş kitabından uyarlanan, Ümit Ünal'ın Gölgesizler'i ve Cemal Şan'ın 8 gün üçlemesinden Dilber'in Sekiz Günü yarışmadaki filmlerdi.
Kadın sinemacılar, genç ekipler, yeni bir sinema
Bu yarışma listesinin çoğunu genç sinemacılar oluşturuyor. Çoğunun ilk ya da bilemediniz ikinci filmleri. Üstelik tamamı da güçlü filmler. Ciddi öyküleri olan, arkasında iyi bir sinema dili saklı, anlatacak hikayelerini tam da kişisel yerlerden anlatmayı başaran iddialı filmler. Bu listenin bence en müthiş tarafı ise 12 filmden 3'ünü kadınların yapmış olması.
Yüzde 25 de bir şey mi diyebilirsiniz ama buralara Handan İpekçi ve Yeşim Ustaoğlu'nun uzun zamandır süren yanlızlıklarından geldik. Üstelik hem Pelin Esmer hem de Aslı Özge yenilikçi ve dert anlatan sinema dilleriyle oldukça etkileyici filmler yapan, filmleri dünya festivallerini dolaşan, laf aramızda gelen festival yarışma davetlerinden bazılarını tarih çakışmaları nedeniyle reddetmek zorunda kalan sinemacılar.
Altın Koza'da juri de bu iddialı listeye yakışacak nitelikteydi bu arada. Cannes Film Festivali jürisinden daha yeni dönen Nuri Bilge Ceylan'ın başkanlığındaki juride Özgü Namal'dan Tül Akbal Sualp'e, Özcan Alper'den Meltem Cumbul'a, Füruzan'dan Mazlum Çimen'e, Uğur İçbak'a, Bulut Aras'a sağlam bir liste vardı. 9 kişilik jüri kararlarını belli ki zor verdi. Ödül gecesi geldiğinde bunu hep birlikte gördük zaten.
Bir rahibeyle bir müezzin, Görkem Yeltan ve Nadir Sarıbacak
Cumartesi gecesi Adana'da gerçekleştirilen ödül töreni alışık olduğumuz festival törenlerine benzemiyordu. Nuri Bilge Ceylan ödülleri açıklamak için sahneye çıktı ve tören bitene kadar da sahneden ayrılmadı.
Toplam 17 dalda ödül dağıtılan festivalin ilk sürprizi Nuri Bilge Ceylan'dan ve görüntü yönetmeni Uğur İçbak'tan geldi. Jüri en iyi laboratuar ödülünü dijital çağda, bir film için bir çok farklı laboratuar kullanılırken gereksiz bulduğunu açıkladı ve ödülü vermediklerini, dahası bir daha da verilmemesi gerektiğini düşündüklerini söylediler. Böylece ilk ödül verilmemiş oldu.
Nuri Bilge Ceylan devamında verilen 16 dalda, 19 ödülün tamamını jüri açıklamalarını ve kendi görüşlerini seyirciyle paylaşarak açıkladı. İtiraf etmeliyim ki, yarışan filmlerin sadece ikisini görmemiş biri olarak, Ceylan'ın açıklamalarını ödül gerekçelendirmekten çok ötede, bir sinema dersi gibi, bir master class gibi algıladım. Bütün o konuşmanın bir yerde basılmasını çok isterim.
En iyi kadın oyuncu, en iyi erkek oyuncu ve en iyi yönetmen ödülleri benim de çok sevdiğim, çok iyi bir ilk filme gitti. Mahmut Fazıl Coşkun'un yönettiği Uzak İhtimal'e. Bir müezzinle (Nadir Sarıbacak) bir rahibenin (Görkem Yeltan) uzak bir ihtimal olan aşkını anlatan filmde hem Nadir Sarıbacak hem de Görkem Yeltan aldıkları ödülleri sonuna kadar hakediyorlar. Sarıbacak Tophane Camiinin gerçekten müezzini olsa olur yani, ben şaşırmam. Yeltan'ın da aynı şekilde...
Neden Adana'da Yılmaz Güney Müzesi yok?
Bütün ödüller açıklandıktan sonra sıra Yılmaz Güney ödülüne geldi. Yılmaz Güney Ödülü Altın Koza'nın en önemli ikinci ödülü ama en iyi ikinci film ödülü değil. Bunu kaçırmamak lazım. Zaten bana sorarsanız Altın Koza Film Festivali'nin büyük ödülünün adı "Yılmaz Güney" olmalı ya neyse...
Nuri Bilge Ceylan da zaten en çarpıcı konuşmayı Yılmaz Güney ödülünü açıklarken yaptı. Yılmaz Güney'in dünya sinemasına etkisinden söz etti, dünyadaki diğer sinemacıları nasıl etkilediğini anlattı, kendisinin de etkilediğinden bahsetti ve dünyadaki örneklerini de söyleyerek Adana'da bir Yılmaz Güney Müzesi olmamasının ne fena, ne eksik bir şey olduğunu söyledi.
Tam ön sıramda oturan Adana Belediye Başkanı Aytaç Durak'ın yüz ifadesinden bu fikri nasıl karşıladığını anlamaya çalıştım ama anlayamadım.
Tabi insan bu son derece doğru öneriyi hemen kabul edip, gelecek sene Altın Koza'ya en azından inşaatı başlamış bir müze hayal ediyor ama, bakalım...
Adana'da taksiyle giderken taksicilerin bazı sokakları gösterip "bakın burası Yılmaz Güney'in halasının evi" diyecek kadar meseleye hakim olduklarını, Adanalı bir Yılmaz Güney benzerinin - kortejde vardı, gerçekten olağanüstü benziyor- duyduğumuz kadarıyla hayattaki asıl işinin bu benzerlik olduğunu düşünürseniz, önerinin şehir tarafından da ne kadar iyi karşılanacağını hayal edebilirsiniz.
İki Dil Bir Bavul: Kaçırmayın!
Sıra Yılmaz Güney ödülünü kazanan filmi açıklamaya geldiğinde Nuri Bilge Ceylan "bu ödül Yılmaz Güney sinemasını takip eden bir dile gitmeliydi. Jürinin bütün üyelerinin bu film konusunda hemfikir olduğunu söylemek isterim" dedi ve İki Dil Bir Bavul'un adını anons etti. Ardından da "hepinizden bu çok etkileyici filmi sonbaharda gösterime girdiğinde izlemenizi rica ediyorum" dedi. İki Dil Bir Bavul Siyad ödülünü de aldı.
Bir Türk öğretmenin, Urfa'da bir Kürt köyünde hiç Kürtçe bilmeden, hiç Türkçe bilmeyen çocuklarla karşılaşmasını ve birlikte geçirdikleri ilk yılı anlatan İki Dil Bir Bavul, bence Türkiye'de son yıllarda çekilmiş en çarpıcı iki üç filmden birisi. Müthiş naif bir yerden Türkiye'nin Kürt meselesini bu kadar iyi anlatmak, harcı bu kadar iyi karmak ve vicdanı bu kadar iyi ortalamak herkese nasip olmaz.
Özgür Doğan ve Orhan Eskiköy bunu başarmışlar. Ben de Nuri Bilge Ceylan ile hemfikirim, film vizyona girdiğinde mutlaka ama mutlaka gidin ve görün...
Sıra büyük ödüle geldiğinde ise bu kez jürinin 5'e 4 kararsız kaldığını öğrendik. Öyle olunca iki filme ödül vermek daha doğru gelmiş, ki bence de doğru olan bu. Büyük ödül Aslı Özge'nin Köprüdekiler'ine ve Pelin Esmer'in 11'e 10 Kala'sına gitti. Çok da iyi oldu. İki kadın yönetmen büyük ödülü paylaşmış oldu...
Bu dağılımın belki de tek kötü tarafı her iki filmin de Altın Koza'da büyük ödül aldıkları için, yönetmelik gereği Antalya Altın Portakal Ulusal Yarışma'ya katılamayacak olmaları...
Sonuç olarak müthiş Adana seyircisiyle, güçlü jürisiyle ve yarışan iyi filmleriyle, Altın Koza bu yıl çok iyiydi. Darısı gelecek yılların başına...(ÇM/EÜ)