İsveç’in Malmö kentinde yapılan 5. Avrupa Sosyal Forumu’nda, binlerce küreselleşme karşıtı kapitalizm ve çevre yıkıcılığını protesto ederek “başka bir dünya” istedi.
İsveç’in üçüncü büyük kentinde gerçekleştirilen ; oturumlar, seminerler, tartışmalar, eylemlerle dolu dört günlük Forum, 20 bin küreselleşme karşıtının katıldığı büyük bir mitingle sona erdi.
‘Başka Bir Avrupa Mümkündür” genel sloganı altında yapılan Forum’da, 850 sivil toplum örgütünün inisiyatifi ile 250 seminer ve 400 kültürel aktivite gerçekleştirildi.
6.Avrupa Sosyal Forumu, 2010 yılında İstanbul’da yapılacak.
Oturumlar…
200’ü aşkın oturumun hepsini tek tek özetlemek, sınırlı bir metinde neredeyse imkansız. O yüzden çok ilgi gören birkaçından söz etmek gerek.
“Anadilin Kullanımı ve Kendi Kaderini Tayin Etme Hakkı” başlıklı oturuma, İspanya’nın özerk bölgesi olan Bask’tan, Türkiye’de Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerden ve Fransa’nın sorunlu kesimi Korsika’dan birer temsilci katıldı.
Temel olarak anadilin kullanımı, anadil-kültür ilişkisi, birey olarak var olmanın işlendiği oturumlarda, başta Türkiye’de olmak üzere halen dünyanın dört bir yanında yasaklı dillerin bulunduğu vurgulandı ve bu minval yasakların sömürge anlayışıyla eş değer olduğu belirtildi.
“Irak-Savaş, İşgal, Direniş ve Ortadoğu’da Emperyalist Eylemler” başlıklı oturum, Türkiye’den Ufuk Uras ve Sabahat Tuncel, Irak Parlamentosu, Fransa’nın Briton Bölgesi, İspanya’nın Katalan ve Bask bölgelerinden vekillerin katılımıyla gerçekleşti.
Özellikle Ortadoğu’nun insanlığın yazılı tarihinden beri işgal, direniş ve savaşlarla boğuştuğu kaydedilen oturumda, ABD’nin Irak’ı işgalinin Ortadoğu’ya hakim olma isteğinin sonucu olduğu konusunda görüş birliğine varıldı.
“Suya Erişim Hakkı” başlıklı oturuma Türkiye ve Avrupa’dan su alanında çalışan STK temsilcileri katıldı.
Mevcut su kaynaklarının dökümünün yapıldığı oturumda, Avrupa ve Kuzey Amerika’da bir insanın sadece ‘içtiği temiz su’ miktarının günlük ortalama 3 litre iken, diğer bölgelerde özellikle Afrika kıtasında bu oranın en çok 0.5 litreye kadar düştüğü kaydedildi.
Dünya çayında suya erişimdeki adaletsizliğin vurgulandığı oturumda, çözüm önerileri tartışıldı.
“Barajlar” başlıklı oturumda da, başta Türkiye olmak üzere Pakistan, Hindistan ve Kolombiya’daki baraj politikaları tartışıldı.
Hasankeyf ve Munzur örneklerinin detaylı olarak işlendiği oturumda, barajların insanlık tarihine hizmetten ziyade politik çıkarlar doğrultusunda amaçlandığı kaydedildi.
Miting...
Avrupa Sosyal Forumu, her yıl olduğu gibi bu yıl da kapanışını, binlerce kişinin katıldığı büyük bir mitingle yaptı.
Önce Rosengard'da “Kapitalizme ve çevre yıkımına karşı, başka bir dünya mümkündür” sloganı altında yaklaşık 7 bin kişi yürüyüşe başladı.
7,5 kilometre süren yürüyüşte, “Emperyalizme , ırkçılığa ve kapitalizme karşı mücadelede birleşelim”, “ABD Irak’tan çık” yazılı dövizleri taşındı.
Yürüyüş sonunda Malmö’deki buluşma alanında toplanan kalabalık 20 bin kişiyi buldu.
Dört günlük Forum süresinde, İsveç’in bu küçük, sakin kenti, hiç alışık olmadığı bir hareketliliğe tanık oldu.
Dünyanın dört bir yanından gelen yüzlerce kişi, pek çok yürüyüş ve miting, gösteri, ve konserle kentin sokaklarına taştı, zaman zaman yollara ‘el koydu’, kimi zaman kendilerini engellemek isteyen polisle çatıştı.
Peki başka bir dünya mümkün müdür?
Vahşi kapitalist uygulamalar sonucu çevre yıkımının giderek hızlandığı, dünya çapında ekonomik krizlerin arttığı bir ortamda; Almanya’daki ırkçılık ve İslam karşıtı yürüyüşlerin gölgesinde bir forum daha geçti.
Ancak, başta Avrupa olmak üzere dünyanın dört yanından, özellikle Latin Amerika’dan gelen temsilcilerin katılımıyla gerçekleşen 5. Avrupa Sosyal Forum’unda, yazık ki dünya solunun içerisinde bulunduğu marjinal, lokal, milliyetçi, dar ve hatta sekter yaklaşımlarından dolayı bir sinerji yaratılamadı.
Malmö’de özellikle Türkiye’den gelen sol örgütlerle Kürt hareketi arasındaki çelişkiler bir kez daha gün yüzüne çıktı.
Ne Kürt hareketi Türkiye halklarını kucaklayabilecek söylemler geliştirdi ne de sol gruplar mevcut iktidar eksenlerinden bağımsız bir politika ortaya koyabildi.
Türkiye solu, Kürt sorunu noktasında bir kez daha nasyo-sosyalizm’de ısrar etti.
Bu manzara, Irak’taki ABD işgalinin artık zıvanadan çıktığı ve Türkiye’nin çevresindeki ‘ emperyalist duvarların’ yükseldiği bir dönemde, dünyadaki sol örgütlerin ortak bir dil yaratmaları zorunluluğunu bir kez daha ortaya çıkardı.
Bu dili yaratabilmek için aslında koşullar uygun.
Çünkü ABD İmparatorlukları sistemin yapısal krizinin farkında ve bunu aşabilmek için yeniden örgütlenmeye çalışıyor.
Irak işgali ve AB’nin Rusya karşısında Gürcistan’ı desteklemesi bu yeniden örgütlenme çabasının ve ve kendini zamanın ruhuna ve hızına göre şekillenişin somut görüntüleri…
Ancak, dünya sol hareketleri alternatif getirmeyen söylem ve politikalarla, hâlâ zamanın ruhu ve hızının epeyce gerisinde.
İşte tam da bu noktada ‘dünyanın muhaliflerini bir araya getiren sosyal forumlar, koşullar çerçevesinde yeniden şekillendirmek için ciddi bir şans.
Farklı ülke, kültür ve yaşama/mücadele biçimlerinden gelen birey ve örgütlerin, üzerinde uzlaşılan ortak paydalar temelinde yapacağı tartışma ve beyin fırtınalarının kazandıracağı ivme, oluşturacağı motivasyon ya da kazanılacak sinerji küçümsenmemeli.
Sosyal Forum’un çözüm için sihirli bir değnek olmadığının farkında olmakla beraber, deneyimlerin aktarılması ve çözüm eksenli alternatif politikaların üretileceği bir platforma dönüşmesi ‘atla deve’ değil…
Özetle, 5. Sosyal Forum’da bir fırsat daha kaçtı. Yine de, 2010’da İstanbul’da olacak 6. Forum’da, ceplerimizde insanca yaşam ve ‘kadim sorunlara çözüm’e dair umutlarımızla görüşmek üzere…
(MS/EZÖ)