Avrupa Birliği (AB) Katılım Sürecinde Ayrımcılıkla Mücadele ve Eşitlik Konferansı, bugün Ankara’da başladı.
İki gün sürecek konferans, TACSO tarafından Kaos GL ve IHOP (İnsan Hakları Ortak Platformu) ile işbirliği içinde düzenleniyor.
AB Türkiye Delegasyonu’ndan Michael A. Rupp’un yaptığı açılış konuşmasının ardından, ayrımcılıkla mücadele ve eşitlik çerçevesinde uluslararası standartlar ve AB politikaları konuşuldu.
Ayrımcılığa karşı AB politikaları
Irkçılığa ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonu’ndan (ECRI) Gün Kut, ECRI’nin ırkçılık ve zenofobiye karşı izleme ve raporlama çalışmalarından bahsederken, sivil izlemenin önemini vurguladı. Raporlama ile ilgili zorluklardan da bahseden Kut, “Raporlar her şeyi içeremez, ama her soruna bir atıf bulabilirsiniz” dedi.
Avrupa Ayrımcılıkla Mücadele alanında Hukuki Uzmanlar Ağı’ndan Isabelle Chopin, AB’nin ayrımcılıkla ilgili direktiflerini ve üye ülkelerin bu direktifleri nasıl uyguladığını anlattı.
UNICEF’ten Severine Jacomy Vite, ayrımcılık ile mücadelede UNICEF'in nasıl bir yöntem izlediğini aktardı. Farklı ayrımcılık türlerine karşı özel önlemler alabilmek için veri toplama çalışmalarının gerekliliğine değindi. Ayrımcılıkla mücadelenin politikalara yansıması için STÖ’lerin ulusal hak enstitüleriyle çalışmasının önemini vurguladı.
Romanya eşitlik biriminden Başbakan'a ayrımcılık cezası
Konferansın ikinci panelinde AB üyelik sürecinde olan ve yeni üye ülkelerde ayrımcılıkla mücadele politikalarının nasıl oluşturulduğu ve uygulandığıyla ilgili deneyimler paylaşıldı.
Romanya Ayrımcılıkla Mücadele Ulusal Konseyi’nden Istvan Haller, ayrımcılığa karşı mevzuatı ve 2012’de kurulan eşitlik biriminin nasıl oluşturulduğunu ve nasıl işlediğini anlattı. Ülkede çok kapsamlı bir ayrımcılık mevzuatı oluşturulduğunu söyledi, "Göz renginiz nedeniyle ayrımcılığa uğradığınızda dahi bu mevzuat sayesinde mücadele edebilirsiniz" dedi.
Mevzuatların yaptırımlar olmadan yeterli olmadığını ifade eden Haller, bütünsel bir yaklaşım için her türlü ayrımcılığı kapsayan tek bir mevzuat ve tek bir eşitlik birimi kurduklarını ve bu birime geniş yetkiler tanındığını ifade etti.
“Mesela Roman bir kadın ayrımcılığa uğradığında ırkçılıkla ilgili birime mi, yoksa cinsiyet eşitsizliğiyle ilgili birime mi gidecek? Bu gibi soruların ardından kapsayıcı tek bir birim oluşturmaya karar verdik.
“Romanya büyük bir ülke ve aslında insanlara yakın olmak gerekiyordu çünkü insanlar sorunlarını çözmek için başkente gelmek zorunda kalmamalı. Ama bütçe sıkıntıları nedeniyle bunu sadece iki yerde gerçekleştirebildik.
“Birimin bağımsızlığı için beş senede bir yönetim kurulu seçimleri yapılıyor. Birim, Meclis’e rapor veriyor. Birimin üyeleri ise hakim yetkilerine sahipler. Ayrımcılık yapanlara cezai yaptırımlar uyguluyoruz.
“Gelen şikayetlerle ilgilenmenin yanısıra tavsiyelerde bulunmak birimin bir diğer işlevi. Önce insanlara anlatmamız, zihniyetleri değiştirmemiz gerekiyor. Kamu çalışanlarına ve topluma ayrımcılığı ve bununla mücadeleyi anlatmak gerekiyor.
“Ayrımcılığa uğrayanların başvurabileceği iki kurum var: mahkemeler ve eşitlik birimi. Eğer bu iki kurum farklı yorumlarda bulunursa, kafa karışıklığı yaşanır. Dolayısıyla bu iki kurum arasında bir denge kurulması gerekiyordu. Ayrımcılıkla ilgili bir davaya bakan mahkemelerin, eşitlik biriminden görüş alma ve ardından verdiği kararı bildirme zorunluluğu var.”
Haller, Romanlar hakkında ayrımcı ifadeler kullanan Başbakan Traian Basescu'nun da Konsey tarafından iki kere para cezasına çarptırıldığını anlattı.
Sırbistan, ceza değil önerilerle ilerliyor
Sırbistan Eşitlik Koruma Komiserliği’nden Ljiljana Loncar, AB’ye üyelik sürecinde olan ülkenin anayasasında doğrudan ve dolaylı ayrımcılığa karşı birçok düzenleme olduğunu söylerken, ayrımcılığın engellenmesine yönelik yasa ile Eşitlik Koruma Komiserliği’nin kurulduğunu anlattı.
Komiserliğin finansmanının devlet bütçesinden sağlandığını söyleyen Loncar, bütçe kısıtlamalarının çalışmaların sürekliliğini etkileyebildiğini, bu ndenle çeşitli fon alternatifleri aradıklarından bahsetti.
Loncar, komiserliğin cezai yaptırımlar değil, tavsiye kararlarıyla çalıştığını söyledi, işleyişi şöyle anlattı:
“Ücretsiz hizmet veriyoruz. Komisyona herkes başvurabiliyor, tüzel kişiler, STÖ’ler, hak kuruluşları, bireyler... Bir şikayet geldiğinde, tüm taraflarla görüşüyoruz. Sivil toplum temsilcileriyle arabulucu olarak çalışıyoruz. Değerlendirmenin 90 gün içinde sonuçlanması gerekiyor. Ayrımcılığı yapan tarafa öneriler veriyoruz ve 30 gün içinde harekete geçmesini bekliyoruz. Aksi takdirde ikinci bir uyarı yapıyoruz. Ayrımcılığı devam ettirirse, bunu bir ihlal olarak değerlendiriyoruz.
“Her sene Meclis’e rapor sunuyoruz. Hükümet de bu ayrımcılığa karşı uygulamanın takipçisi olarak görev yapıyor. Her ne kadar yasalarımız olsa da bunun yürütmesi ayrı bir konu.
“Eşitlik Birimleri Avrupa Ağı üyeliğimizi çok önemsiyoruz çünkü burada tecrübe paylaşımı söz konusu. Kapasitemiz hala tam değil. Kültürel bakış açılarını değiştirmeye çalışıyoruz ve bu çok zor bir çalışma.”
Türkiye’de olmayan ayrımcılık yasağı
IHOP’tan Feray Salman ise Türkiye’de olmayan ayrımcılık yasasını ve bu yasanın taslağına dair sivil toplum çalışmalarını ve hükümet müdahalelerini anlattı.
IHOP’un 2008’den beri ayrımcılıkla mücadele yasa taslağı için çalıştığını söyleyen Salman, sivil toplumla müzakerelerin ardından taslağın kamu idaresine sunulduğunu, ancak kamudan çıkan yasa tasarısının eksik ve sivil toplumun memnun kalmadığı bir hale getirildiğini belirtti.
Türkiye’de Anayasa, Türk Ceza Kanunu, İş Kanunu, Engelliler Hakkında Kanun, Siyasi Partiler Kanunu ve Milli Eğitim Kanunu’nda ayrımcılıkla ilgili maddeleri tek tek ele alan Salman, ayrımcılıkla mücadeleyi kapsayan tek kanunun Engelliler Hakkında Kanun olduğunu vurguadı.
Diğer kanunların ayrımcılıkla ilgili muğlak, dolayısıyla uygulanamayacak maddeler içerdiğini söyleyen Salman şöyle konuştu:
“Yasalarda tanımlar ya yok ya da çok muğlak. Tanımlar olmadığı için TCK’nın en az kullanılan maddesi ayrımcılık yasağını içeren 122. Maddesi. Bunun temel nedeni ise Türkiye’de ayrımcılığın olmadığını iddia eden ve yaygınlaştırılmış bir anlayış olması.
“Türkiye, BM’nin Irk Ayrımcılı Komitesi’ne yazdığı raporda, ‘Türkiye’de ayrımcılık yapılmaz, herkes eşittir, Türk toplumu toleranslıdır’ diye cümlelere yer verilmişti.
“Bir diğer sorun, anayasada iç hukuktan üstün olduğu söylenen uluslararası sözleşmelerin uygulanmaması ve yasalara aktarılmaması. Bu nedenle, yasalarla uluslararası sözleşmeler arasındaki çelişkileri ortaya çıkarma görevi mağdurlara ve avukatlara düşüyor; ve çok az hakim bu çelişkiyi tartışmaya açıyor. Oysa ki Türkiye dokuz BM sözleşmesinden sekizini onayladı. Bu sözleşmelerin her birinde ayrımcılık yasaklanıyor.”
Salman, kadının kendi soyadını kullanmadı ve din dersi gibi konularda AİHM ve AYM kararlarına rağmen yasların değişmediğini hatırlattı.
Konferans, AB’den sivil toplum örgütlerinin deneyimlerini anlatmasıyla devam edecek. (ÇT)