Çocuğu olmayan bir adam masal anlatmayı bilir mi sizce. Yakın zamana dek ne masal anlatacak çocuklarım ne de böylesine bir masalım vardı. Yaşamın tahmin edilmesi mümkün olmayan mucizeleri ikisini de bahşetti sanki peşpeşe. Biraz sonra bu satırlarda anlatılacak olanlar tamamen gerçektir; kişiler ve olaylar da tamamen asıllarına uygundur.
Bu masal bir gece kendisine hayran bırakan küçük gözleri ve tatlı rehaveti ile yatağına giden nazlı bir çocuğun Gezistan adlı düş ülkesinde yaşadıklarından ibarettir.
Bizim ailenin, annesinin ikliminde doğmuş imbat esintili minik mensubu düşler aleminde gözlerini bir çapulcuböceği olarak açar. Ruhunda isyankâr bir hafiflik, bedeninde gökkuşağının eteklerine sığmayan tüm canlı renkler vardır; söz söylemek istediğinde sesi nameli, baktığında gözleri pamukşeker gibi hülyalıdır. Minik ayaklarında uçarı bir sürat; kollarından muhteşem bir güç vardır. Etrafında hiç tanımadığı ama her hallerinden onların da aynı familyadan olduğu belli böcekler canhıraş bir şekilde bir oraya bir buraya koşturmaktadır. Bizimkisi epey bir süre afallar hatta korkar; ne yeni bedenini biliyordur ne de hangi ülkeye yolunun düştüğünü. Karnaval havası ile mücadele tutkusu aynı ülkenin topraklarındadır sanki.
Gezistan’da Direniş
Heyecanla bakınırken etrafa çapulcuböceklerinin yaptığı bir masal evi görür; ürkek ama meraklı yaklaşır çiçeklerden damlı haneye. Orada kendi gibi bir çapulcuböceği hararetli hararetli bir şeyler anlatmaktadır. Ağır adımlarla yanına gider ve utana sıkıla sorar “Bedenim niye böyle?” “Ben neredeyim?” “Neler oluyor burada?” “Buradaki telaş neyin nesi?” Bu soruları işiten diğer çapulcuböcekleri de hemen gelip halka yaparlar etrafında ve başlarlar birbir olup bitenleri anlatmaya.
Aralarından biri önce “hoş geldin ülkemize” der; “burada hepimiz farklı, hepimiz eşitiz”. Renkli vücudun ve enerjinle geldiğine göre sen de direnişe destek için yanımızdasın. Memleketimizin adı Gezistan; bizler hükümdarın “çapulcu” dediği; telalarlını “marjinaller bunlar” diye gezdirdiği heterojen bir kitleyiz Biz şu görkemli ağaçların altında yaşam alanlarımızı ve geleceğimizi korumak için bir araya geldik. Yeni bir dünya kuruyoruz özgürlüklerimizi ve tonu başka makamı başka seslerimizi boğmaya çalışanlara karşı. Bizimkisi boş gözlerle bakar iyi de niye, ne oldu da bu kadar çok çapulcuböceği toplandı bir araya?
Cıvıl cıvıl sesleriyle cevaplar peşpeşe gelir çapulcuböceklerinden. Gezistan’ı da içine alan bir ülkeye daha çoğu küçükken öfkeli bir adam hükümdar seçilmiş; başlarda farklı böceklerle uzlaşma aramış; öyle çok gaddar falan da değilmiş. Hatta çapulcuböceklerinin abileri ablalarının bir kısmı bu hükümdarı ikide bir yönetime müdahale eden haki böceklere haddini bildirdiği için de desteklemiş. Zira o haki böcekler önceleri defalarca gencecik böcekleri zehirleyip öldürmüş; kırmızı toprakları erozyona uğratmış.
Fakat zamanla bu hükümdar kendisini eleştiren her canlıyı hedef alan bir tirana dönüşmeye başlamış. Önce sırtlarında binbir renk taşıyan böceklerin her birini aynı koyu renge boyamak istemiş; alanlarına göz dikmiş; yediklerine içtiklerine müdahale etmiş; hatta müstakbel doğacak çapulcuböceklerinin sayısını bile kendisi belirlemek istemiş.
“Astığım astık kestiğim kestik” bir adama dönüşen hükümdar; benim sözümü dinlemeyenlere burada nefes alacak yer yok’u göstermeye başlamış. Bir gün tutmuş şimdi Gezistan olan ülkedeki ağaçları söküp oraya haki beton yığını yapmaya karar vermiş. İşte o gün çapulcuböcekleri kendiliklerinden Gezistan’a akıp burada yeni bir dünya kurmaya başlamış.
Hükümdar bu hür ve güzel ülkeye hiç tahammül edememiş; zaten ona göre çapulcuböcekleri azınlıktaymış; hükümdarı seven “uslu” böcekleri hiçe sayarlarmış. Sonra birgün sabaha karşı gözü dönmüş tiran başlamış Gezistan’da çapulcuböceklerinin evlerini yakıp yıkmaya; onları ülkenin dışına atmaya.
İşte o gün birden yeni çapulcuböcekleri ortaya çıkmış tüm cesaretleriyle. Sesleri, desenleri farklıymış ama hedefleri aynıymış: Gezistan’ı geri istiyorlarmış. Tiran boş durur mu hamamböceklerini yardıma çağırmış; bir kısmın sırtını boyayıp çapulcuböceklerinin arasına katmış. Kuytu köşelere kokusu çıkardan böcek yemleri yerleştirmiş; ülkenin haber yapan cırcır böcekleri onları yiyip iyice şişmiş; sesleri yükselmiş ama gözleri kör olmuş. Çapulcuböceklerinin mücadelesini, direnişini görmemiş.
BOMA (böceksel olaylara müdahale aracı) ve böcek spreyleri ile başlamış taarruza. İnsafsızca, hunharca, gaddarca saldırmış tiranın böcekleri çapulcuböceklerine… Ama yılmamışlar, dayanmışlar, büyümüşler, güçlenmişler. Kendilerini hizaya sokmaya çalışan, akıl veren ağabeylerine, ablalarına nanik yapmışlar; “hadi oradan” demişler. Kahkaha böcekleriyle yeni bir mücadele ruhu yaratmışlar.
Bizim çapulcuböceği duydukları karşısında hayretlere düşmüş. Daha önce eşi benzerini ne büyüklerinden ne de arkadaşlarından duymuşmuş. Sonrasında başlamış Gezistan sokaklarında dolaşmaya. Bir bakmış orada bir köşede çapulcuböceklerine yemek hazırlayanlar, herkes istediğini alıyor ama para veren yok. Tüm çapulcuböcekleri birbirine yardım ediyor; kütüphane kuruyor; bostan’a toprak-su taşıyor revirde yaralanan böcekler tedavi ediliyor.
Bizim çapulcuböceği de tutmaya başlamış bir işin ucundan. Yaprakların harita yüzlü damarları arasından erzak ve ilaç taşımış, spreyle sarhoş olmuş çapulcuböceklerin antenlerini yıkamış; kopan ayaklarını yerine dikmiş. Daha önce hissetmediği kadar özgür ve bir o kadar mutluymuş. Sanki hükümdarların ebeveyn dilinden kurtulurken kendini buluyormuş; yaşam başka anlamlıymış artık.
O gece çapulcuböcekleri Gezistan’da uyurken birden yine tiranın adamları saldırmış; ilk kez böylesine bir acı hissetmiş içinde; ölecek sanmış. Ama sonra hemen yardımına koşmuş adını bile bilmediği çapulcuböcekleri; toplanmışlar bir araya korumuşlar yine ülkelerini. Sonra bir bakmışlar sadece Gezistan’deaki değil tüm dünyadaki çapulcuböecekleri birleşiyor. Yalanböceklerini, talanböceklerini püskürtüyor. Bulundukları her yeri Gezistan yapıyor. Yıkmıyor yapıyor, öldürmüyor can veriyor, hesap yapmıyor anı yaşatıyor. Evet belki tiranlar hiç bitmeyecek ama artık istedikleri gibi at koşturamayacaklar bu ormanda.
Hiçbir şey Eskisi Gibi Olmayacak Anne
Bizim düşlerin kahramanı çapulcuböceği kırmızı pijamalarıyla gözlerini açtığında yatağında bulmuş kendini; mısra mısra bakan annesi başında; Güven abisi yamacında. Gözlerinde sanki tüm mevsimlerin çiçekleri açmış. O gün başka bir sabahmış; direne direne kazanmışlar ülkelerini ve bizimkisi yaşam alanına sahip çıkmanın gururu ile kalkmış sıcak yatağından…
Biliyor musun anne artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak demiş; biz ebeveynlerimiz olmadan yeni bir masal yazdık; bunu bizden dinleyeceksiniz. Öyle bir masal ki kötü kalpli kralı var; askerleri var ama prensi, prensesi, şövalyesi yok; tüm çapulcuböcekleri birer kahraman. (GGÖ/EKN)