Maltepe Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Mehmet Bozok, Eleştirel Erkeklik İncelemeleri İnisiyatifi’nden ve aynı zamanda Eylül ayında İzmir’de düzenlenecek olan 1. Uluslararası Erkekler ve Erkeklikler Konferansı’nın da bilim kurulunda yer alıyor. Bundan sonra adına daha sık rastlayacağımızı düşündüğüm Mehmet Bozok, Türkiye’de erkeklik inşası çalışmaları ve erkek haklarına dair sorularımızı yanıtladı…
Temeli feminizime dayanıyor
Kadın hakları ve kapsamındaki kavramlara henüz alışmışken, nereden çıktı erkeklik inşası, erkek hakları?
Feminizm, kadınların toplumda ezilmelerini, baskı görmelerini, kadına yönelik şiddeti, kadınların erkeklerden daha düşük ücretlerle çalışmak zorunda bırakılmasını, kadınlara erkekler ile eşit muamele edilmemesi gibi birçok şeyi eleştiren bir toplumsal hareket. Feminizm, kadınlar ve erkeklerin eşit olduğunu savunur. Bu fikir doğrultusunda mücadele verir. Ve kadınların yeterli olmasa da çok önemli kazanımlar elde etmesini sağladı.
Erkeklik ile ilgili tartışmalar da buradan çıktı. Kadınların içinde bulundukları durumun sorumlusu erkek egemen toplumdur. Erkekler feminizmin yarattığı uyanış ile birlikte kendilerini sorgulamaya ve kadınları ezmelerinin ahlaki olmadığını görmeye başladılar. Buradan da bizim bugün “eleştirel erkeklik incelemeleri” dediğimiz alan ortaya çıktı. Bu alan erkekliğin kadın-erkek eşitliği doğrultusunda nasıl değişebileceğini inceler.
Ancak burada çok önemli bir fark var. Feminizmin ve kadın hakları hareketlerinin aksine, erkekliğin eleştirisini yaparken erkeklerin bir hak talebi söz konusu değil. Çünkü zaten toplumun her alanında egemen konumda olan erkekler. Ve bu toplumda maalesef her gün karşımıza çıkan şiddete, baskılara, eşitsizliğe yol açıyor. Bu durumda erkeklerin ancak bunun eleştirisini yapması ahlaki bir tavır olabilir.
Maskülinizmi savunmuyoruz
Maskülinizm ve erkek inşası aynı paralelde midir? Erkekliğin yeniden inşasını savunanlar aynı zamanda erkek haklarını da savunmuş olur mu?
Öncelikle bir kavramı düzeltmek gerekiyor. “Maskülinizm”, bizde maçoluğa tekabül eden bir şey. Ben Türkçeye “erkeklikçilik” diye çeviriyorum. Bunun karşılığı da anti-feminizm veya kadın düşmanlığı. Dolayısıyla da kabul edilebilir bir şey değil.
Erkeklik kültürlere göre şekilleniyor
“Erkekliğin inşası” fikri ise bambaşka bir şey. Tıpkı kadınlık gibi erkeklik de biyolojik değil, toplumsal ve kültürel. Biz buna “toplumsal cinsiyet” diyoruz. Aynı şekilde erkeklik de ezelden beri aynı değildir, zaman içinde değişir ve de kültürden kültüre farklılık gösterir. Şöyle düşünün, Kayseri’de erkeklerin davranışları, erkek olmak adına yapıp ettikleri, mesela Adana’dakinden veya Trabzon’dakinden farklıdır. Benzer bir biçimde, bundan elli yıl önce erkeklerin yapıp ettikleriyle bugünküler de birbirinden çok farklı.
Hani erkekler “babalarımızdan farklı erkekleriz” derler ya. Bu da öyle. Erkekler çocukluktan itibaren “erkek olmayı”, nasıl davranırlarsa erkek olarak kabul göreceklerini öğrenirler. Sünnet olurlar, askere giderler, arkadaşlarıyla kavga ederler, sokakta kadınlara laf atarlar, futbol maçlarında küfür ederler, evde babalarının annelerini dövdüğünü, ev işlerini sadece evdeki kadınların yaptığını görürler… Ve daha birçok şey… Bunlar hep erkek olmayı öğrenmenin parçasıdır.
İşte bu nedenle, bizler erkeklikler üzerine çalışmalar yürüten bilim insanları olarak, erkekliğin bir “toplumsal inşa” olduğunu söylüyoruz. Erkekliğin bu şekilde inşa edilmesi önce kadınlar, eşcinseller ve translar, sonra da toplumun geneli için çok vahim sonuçlar doğuruyor. Dolayısıyla da erkekliğin başka türlü, kadın-erkek eşitliği doğrultusunda inşa edilmesi gerektiğini savunuyoruz. Daha iyi bir toplum için erkeklerin erkek egemenliğinden vazgeçmesi gerekli.
Bu çalışmalar dünyada ne zaman başladı, burada ne zaman başladı, yine geriden mi seyrediyoruz?
Erkeklik üzerine çalışmalar batıda ilk kez 1970’lerin sonlarında gündeme geldi ve 1980’lerle büyük bir hız kazandı. Bizdeyse erkeklik üzerine ilk çalışmalar 1990’ların sonlarında yapılmaya başlandı. Elbette biraz önce de söylediğim gibi, bunun feminizmin toplumdaki etkisiyle çok önemli bir bağlantısı var. Ancak şu an giderek zenginleşen bir tartışma alanı haline gelmiş durumda.
Kadın, eşcinsel ve trans haklarını da savunuyoruz
Eleştirel Erkeklik İncelemeleri İnisiyatifi'nin temel problemi nedir, erkeklerin sorunlarını Türkiye'de hangi başlıklar altında topluyorsunuz?
Eleştirel Erkeklik İncelemeleri İnisiyatifi, Türkiye’den ve dünyanın farklı yerlerinden akademisyenlerin 2012’de bir araya gelerek bu alandaki çalışmaları geliştirmek amacıyla kurduğumuz bir oluşum. Aramızda erkekler kadar kadın akademisyenler de var. Bu alanda erkeklerin yanı sıra kadınların da yer alması batıda da bizde de çok benzer. Masculinities Journal (Erkeklikler Dergisi) adında internetten erişilebilen bir bilimsel dergi yayımlıyoruz.
Farklı illerde atölye çalışmaları gerçekleştiriyoruz. Şimdiye kadar Trabzon, İstanbul ve Ankara’da atölyeler yaptık. 11-13 Eylül’de de İzmir’de uluslararası bir bilimsel sempozyum gerçekleştireceğiz. Eleştirel Erkeklik İncelemeleri İnisiyatifi’nden farklı akademisyenlerin ortak derdi kadın-erkek eşitsizliği içinde ve erkek egemen toplumda erkeklerin rolünü ortaya koyan eleştirel çalışmaların desteklenmesi. Bizler kadınların, eşcinsellerin ve transların uğradıkları baskıları eleştiren akademik çalışmaları destekleyen bir grubuz.
Bu bağlamda erkek egemenliğinin kadınların yanı sıra erkeklere de zararlar verdiği, onların da mutsuz olmasına yol açtığı açık. Ben kendi adıma, kadınlar uğradıkları baskılar nedeniyle mutsuz yaşamlar sürerken erkeklerin mutlu olmaları imkansız; en önemli sorunun bu olduğunu düşünüyorum.
Öte yandan, erkeklerin hep güçlü görünmek zorunda olmaları, sürekli erkekliklerini ispat etmeye dönük meydan okumalarla karşılaşmaları, şiddet uygulamalarından dolayı sık sık yaralanmaları, duygularını ifade etmede zorlanmaları, çocuklarına ve eşlerine sevgilerini gösterememeleri de cabası. Erkekler, erkek olmanın kadınlardan, eşcinsellerden ve translardan daha üstün olmak anlamına gelmediğini anlamaları gerekiyor.
Feminizmden çok şey öğrendik
Anlaşılan o ki, bütün bu sorunları insan hakları bağlamında değerlendiriyorsunuz, feministlerden bu anlamda ayrılıyor musunuz, birleşiyor musunuz? Feministler sizin söylemlerinizi nasıl karşılıyor? Biz medya mensupları çok severiz ya, bu iş bir çatışmaya falan dönüşür mü acaba?
Bir akademik çalışma alanı olarak eleştirel erkeklik incelemeleri feminizmden çok şey öğrendi. Açıkçası bu alanın başlangıcını feministlerin erkeklere yönelik getirdikleri eleştirilere borçluyuz. Bizi feministler uyandırdı ve bu alanın ortaya çıkmasının önünü açtı. Feministler kadınların toplum içinde uğradıkları baskıların sorumlusunun erkekler olduğunu ve bunun hiç de kabul edilebilir bir şey olmadığını bizlere gösterdiler. Bizler de erkekler üzerine yapmakta olduğumuz çalışmalarda benzer bir yaklaşım izleyerek, feminizmle el ele ve ittifak içinde ilerliyoruz.
Feministler erkeklik incelemelerine başlangıçta kuşkuyla yaklaştılar. Bu batıda da bizde de böyle. Düşünün… Kadınları ezen erkekler şimdi bir anda erkekliği eleştireceğim diye ortaya çıkıyor. Bir anlamda bir samimiyet testi söz konusu. Ancak bizler her defasında, sabırla feminizmle aynı doğrultuda şeyler söylediğimizi vurguladık. Bizler erkeklerin erkek egemenliğinden vazgeçmesi gerektiğini savunduk. Yaptığımız çalışmaları ve söylediklerimizin davranışlarımızla çelişmediğini gördükçe feministlerin de bizi git gide daha fazla kabul ettiğini görüyorum. Başlangıçta bize müstehzi bir biçimde yaklaşan feminist arkadaşlarımızla bugün birlikte etkinlikler gerçekleştirebiliyoruz. Bizim adımıza çok olumlu bir gelişme bu.
Bilinçli erkekler söylemlerimizi onaylıyor
Erkek haklarını savunmanızı erkekler nasıl karşılıyor? Söyleyemediklerimizi söylüyorsunuz falan mı diyorlar?
Erkekler, ataerkilliğin, erkek egemenliğinin onlara sağladığı avantajlardan en fazla yararlanan kesim. Bizler erkekliği eleştiren sözler söyleyince, bir grup erkek, “erkekliğin elinden gideceği” gibi bir yanılsamayla, aslında sahip olduğu egemenliğin ellerinden gideceğini düşünüyor ve gayet saldırgan tavırlar sergiliyor, hakaretler ediyor. Oysaki erkeklik biyolojik değil, toplumsal olduğu için “erkekliğin elden gitmesi” gibi bir durum söz konusu değil; bilakis daha mutlu olacak erkekler. Öte taraftan, bu durumun farkına varan, bilinçlenmeye başlayan diğer bir grup daha var. Erkekliğin erkeklere zarar verdiğini görüyorlar. İşte onlar sizin de dediğiniz gibi “söyleyemediklerimizi söylüyorsunuz” diyorlar ve kendi çabalarıyla değişmeye çalışıyorlar.
Erkekler artık değişime gönüllü
Kayseri sokaklarında bu konuyla ilgili röportaj yaptık, öne çıkan başlıklar şunlar: Kadınlar bizim yüzümüzden problem yaşıyor olabilir ama bizim de problemlerimiz var ve hep güçlü görünmek zorunda olduğumuz için söyleyemiyoruz, söylemeyi gururumuza yediremiyoruz. Bir başka ön plana çıkan konu da, askerlikten çok mustaripler. Muhafazakarlığı ile bilinen bir kentte, bu işin bilim tarafıyla uğraşan biri olarak öne çıkan başlıkları ne şekilde değerlendiriyorsunuz?
Erkekler itiraf etmek istemeseler de aslında erkekliğin toplum içinde egemenlik sahibi olmak karşılığında kendilerine çok ağır bedeller ödettiğinin farkındalar diye düşünüyorum. Aslında alttan alta kadınlara yaşattıkları kabusun hiç de doğru olmadığını hissediyorlar. Erkeklerin değişmek konusunda irade göstermeleri lazım. (SK/AS)
* Söyleşi ilk olarak Kayseri Meydan gazetesinde yayınlandı.