"Nasıl, Amasya'nın elması, Afyon'un kaymağı, Sivas'ın kangalı, Antep'in baklavası, Malatya'nın kayısısı varsa Mardin'in de taklacı güvercini var" diyen Veysi Toparlı, Mardin'in en önde gelen güvercin sevdalılarından.
Günde en az altı saatini yüzlerce güvercinine antrenman yaptırarak geçiren Toparlı, bugüne kadar tek güvercinini dahi satmamış. "Merak parayla satılır mı?" diyen Toparlı, çocuklarına güvercin sevgisi aşılamaktan kaçınmış; kendisi gibi "güvercin hastası" olmalarını istememiş. Kâbusu ise atmacalar ve güvercinlerinin oyuna dalıp takla sayısını abartmaları...
"Güvercin deyince akla ilk Mardin ve Urfa gelir"
Urfa'nın posta güvercinlerine karşı Mardin'in taklacı güvercinleri nam salmış. Her ne kadar Mardin'de insanların yarıdan fazlasının güvercin merakı olsa da, "güvercin" dendi mi bütün yolların tek bir adrese çıktığını fark etmemiz fazla uzun sürmedi:
Mardin'in Teker Mahallesi'nin 35 yıllık muhtarı Toparlı, aynı zamanda Mardin Güvercinleri Koruma ve Yaşatma Derneği Başkanı. 400'den fazla güvercini var.
Mardin Çarşı'da Toparlı ile buluştuktan sonra yine Çarşı'da bulunan muhtarlığın yolunu tuttuk. Toparlı'nın kümeslerinden sadece bir tanesinin bulunduğu muhtarlığın damına çıktığımızda önümüzde Ulu Camii, arkamızda Zinciriye Medresesi manzarasıyla süslü, klasik Mardin kartpostallarının tam içindeymişiz gibi hissettik kendimizi. İşte sohbetimiz bu keyifli manzara eşliğinde gerçekleşti.
Strese karşı güvercin
Altı yaşından beri haşır neşir olduğu güvercinlere duyduğu sevginin kendisine iki yıl önce 105 yaşında vefat eden babasından geçtiğini söylüyor Toparlı. Ona göre babasının 105 yaşına kadar gayet sağlıklı şekilde yaşamasının yegâne sebebi güvercinler. "Çünkü" diyor, "insanın ne kadar sıkıntısı, derdi olursa olsun güvercinlerle on dakika geçirdikten sonra, onlara yemek verip, banyo yaptırıp, uçurarak takla atmalarını seyrettikten sonra insanda ne keder kalır, ne sıkıntı. Bu anlatmakla olmaz, bunu ancak yaşayan bilir".
Hayatının temeline güvercinleri oturtması çok da kolay olmamış. Çünkü 10 çocuğuna güvercinlere ayırdığı kadar zaman ayırmaması Toparlı'da biraz vicdan azabına yol açmış. Ancak, "bağımlılık" diyor güvercin sevdasına ve ne yapsa vazgeçemiyor.
Güvercinlere ayrılan bunca zamanın yanı sıra işin bir de ekonomik boyutu var tabi. Güvercinler için beş-altı yer kiralamış, hepsinin temizliğini ve bakımını tek başına yürütemediği için yardımcı olarak iki-üç kişi çalıştırıyor, ayrıca güvercinlerin yıllık 200 ton buğday ve ilaç paraları da cabası. Yürüttüğü muhtarlık görevinin yanı sıra günde en az beş-altı saatini güvercinlere harcayan, neredeyse tüm parasını bu uğurda feda eden biriyle evli olmak zor bir şeydir herhalde diye eşinin ne düşündüğünü soruyoruz.
Toparlı, eşinin bu durumdan şikâyetçi olmadığını, sanki "zaten şikâyetçi olmaya hakkı da yok" der gibi bir üslupla söylüyor: "Benim içkim yok, sigaram yok, kumarım yok. Bunlara para ve zaman harcayacağıma güvercinlere harcıyorum. Çocuklarımı da okuttum; avukat çıkan oğlum, hemşire çıkan kızım var. Karım neden şikâyetçi olacak ki?"
"Aradan 20 yıl geçse güvercinimi tanırım"
Bütün güvercinlerine isim vermiş ve hepsini tek tek tanıyor Toparlı. Öyle ki, onları uçmaya saldığı zaman gökyüzünde kanat çırpan onlarcasının arasından kendi güvercinlerini ayırt edebiliyor. Hatta, bu mümkün müdür bilmiyoruz ama, herhangi bir güvercini kaybolsa onu 20 yıl sonra tesadüfen gördüğünde bile tanıyacağını söylüyor.
Mardin semalarının güvercinlerden sonra ikinci önemli rengini oluşturan atmacalar ise Toparlı'nın en büyük kâbusu. Çünkü besili ve sağlıklı güvercinler, Mardin kalesi üzerinde süzülen atmacalar için eşsiz bir ziyafet anlamına geliyor. Atmacalar güvercinlere dadandığı zaman tek kayıp, onlara yem olan güvercinler olmuyormuş. Güvercinlerin biri-ikisi yem olurken diğerleri de korkarak Mardin semalarından uzaklaşıyor ve geri gelmiyormuş. Bir kere Suriye'ye gitmiş ve 3 bin 500 Euro'ya özel tür bir yavru güvercin almış. Bir süre ona çevreyi tanıttıktan ve eğittikten sonra diğer güvercinleriyle birlikte uçurmuş. Ancak atmaca saldırısı sonucu malum güvercin Suriye'ye kendi sürüsüne geri kaçmış. Bunun üzerine Toparlı tekrar Suriye'ye, kuşu aldığı sürü sahibine gitmiş ve o güvercini geri getirebilmek için 700 Euro daha ödemek zorunda kalmış.
Güvercin nasıl eğitilir?
Toparlı "güvercinleri eğitmek" deyince aklımıza güvercinin nasıl eğitileceği, nasıl yolunu bulacağı sorusu takılıyor. Yöntemleri kendisinden dinleyelim:
"Güvercin yavruyken ona yolunu bulmayı öğretmek daha kolaydır. Çünkü o zaman tek adres olarak yemek yediği yeri bilir. Eğer güvercin bir kümeste büyümüş ve sonra başka yere götürülmüşse büyük ihtimalle ne yapar eder, fazla uzaklaşmış olmadığı sürece, eski kümesine geri döner. Yavru güvercinin bir hafta - 10 gün kanatları birbirine bağlanır ki uçamasın. Kanatları bağlı şekilde damda dolaşır. Önüne banyo yapabileceği su ve yemek konur. Damdan etrafı seyreder, çevreyi tanır. Güneşin hareketine göre yerini konumlandırır. Daha sonra kanatları çözülür ve damda serbest bırakılır. Başta uçmaz, çekinir. Ancak damda duvarlara çıkar iner. Böylece damı, çevreyi ve havayı gözlemler. Sonra yavaş yavaş uçmaya başlar. Kuşları havaya salacağınız zaman rüzgâr ve hava koşulları çok önemlidir. Güneşi görebilmesi için havanın açık, yönünü karıştırmaması için de rüzgârın güneyden kuzeye doğru esmesi gerekir. Bu şartlarda uçurulduğu zaman, bir-iki kereden sonra mutlaka yolunu bulur ve geri gelir. Tabii, atmacalara yem olmadığı ya da oyuna fazla dalmadığı sürece. Çünkü bu taklacı güvercinler oyuncudur ve oyuna fazla kapılıp üst üste çok takla attığı zaman da yönünü şaşırıp, bambaşka yerlere doğru yol alabilir."
"Güvercinsiz bir Mardin düşünülemez"
"Nasıl, Amasya'nın elması, Afyon'un kaymağı, Sivas'ın kangalı, Antep'in baklavası, Malatya'nın kayısısı varsa Mardin'in de taklacı güvercini var" diyor Veysi Toparlı. Taklacı güvercinin Mardin'e özgü bir değer olduğunu kanıtlayabilmek için birkaç kere Patent Enstitüsü'ne de gitmiş. Ancak enstitüde bulunan görevlilerle uzlaşamamış. Görevliler, kendisinden örnek olarak bir çift güvercin getirmesini istemişler. AncakToparlı, taklacı güvercinin tek bir cins olmadığını, bunun tepeli, tepesiz, paçalı, paçasız, bakıcı, siyah beyaz, gri, kahverengi, benekli vs. pek çok türü olduğunu anlatmış. Enstitü görevlileri de bu kadar fazla tür güvercine tek bir patent vermeye yanaşmamış. Ancak Toparlı hâlâ bu güvercinlerin sadece ve sadece Mardin'e özgü olduklarını düşünüyor ve dünyaya da buradan yayıldıklarını söyleyip ekliyor:
"Avrupa'da bile insanlar bu güvercinin Mardin'e özgü olduğunu biliyorlar. Mesela geçen ay Polonya'dan taklacı güvercin meraklısı bir grup geldi ve beni ziyaret etti. Polonya'da da taklacı güvercin varmış ve bu insanlar da bu kuşlara olan sevgileri nedeniyle 'taklacı kulüp' diye bir kulüp kurmuşlar. Sonra bu güvercinlerin geçmişini araştırdıklarında taklacı güvercinin aslında Mardin'e özgü bir şey olduğunu öğrenmişler ve kulüp üyeleri olarak sırf bunun için Polonya'dan kalkıp Mardin'e kadar gelmişler".
Cumhuriyet öncesi dönemde bu yöreyi idare edenlerin, ileri gelenlerin hepsinin güvercin beslediğinden bahseden Toparlı, o zamanlar bölgedeki yapıların bile güvercinler düşünülerek inşa edildiğini, şu an Mardin'de her beş evin üçünde güvercin beslendiğini ve güvercinsiz bir Mardin düşünülemeyeceğini söylüyor. Biz de Mardin'i, Mardin Kalesi, minareler, medrese kubbeleri ile kiliseler üzerinde uçuşan rengârenk taklacı güvercinleri ile hafızalarımıza kazıyarak Mardin'den ayrılıyoruz. (EKN/BÇ)
* Fotoğraf: Alper Tunga Çatal