Sur’da sekiz gün süren sokağa çıkma yasağına, 10 Aralık’ta ara verildi; yasaklı mahalledeki halk evlerini boşalttı, değerli eşyalarını da yanına alarak yıllardır yaşadıkları evlerini bırakmak zorunda kaldı.
Yasak Sur ilçesinin Hasırlı, Cevatpaşa, Dabanoğlu, Cemal Yılmaz ve Savaş mahalleleri ile Gazi Caddesi’nde sürerken, yan mahallelerde hayat çatışma sesleri eşliğinde ve helikopterlerin altında devam ediyor.
Günlerdir Suriçi’ndeyim. Sur sokaklarında fotoğraf çekmek ve ilçe sakinleri ile görüşmek için yürürken bir ses duyuyorum; “O sokağa girme!” Yukarıda keskin nişancıların konuşlandığını, elimde makine ile görürlerse hiç uyarmadan vurabileceklerini söylüyor Abdaldede Mahallesi’nin 15 yıllık muhtarı Şefik Güler.
Ömrünü Sur sokaklarında geçiren Muhtar Şefik ile Arnavut kaldırımlı renkli duvarlarıyla, Sur sokaklarında tepemizde dolaşıp durmasına alıştığımız helikopterin sesiyle yürümeye başlıyoruz. Muhtar; “Durum çok kötü buralarda. Ne eğitim, ne sağlık ne de resmi kurumlarla diyalog var. Sokaklarımızda çöplerle kedilerden başka kimse kalmadı. Herkes göç etti. Bu mahalleler yasağa dahil değil ama yasak olan mahallelerden daha beter durumda. Helikopterler sürekli tepemizde, artık keşif mi yapıyorlar ne yaptıklarını da bilmiyoruz” diyor ve ekliyor “Ama hayat öyle ya da böyle devam etmek zorunda”.
Mahallemizde silahla geziyorlar
Elektrik direğine isabet eden parçalardan dolayı elektriği kesilen bir evin önündeki kalabalığa doğru yaklaşıyoruz. “Yasak var ama biz burada yaşıyoruz bizim evimiz burası. Elektriğimizi sık sık kesiyorlar. Sularımız bazen gidiyor onun için önlem aldık” diye konuşuyor Xezal.
Diyarbakır Kent Müzesi duvarlarının dibine kursileri (iskemle) koyup oturuyoruz. Önümüzdeki boş alanda çocuklar ailelerinin gözetiminde oyunlarını oynuyor. Ramazan 1. sınıfa bu yıl başlamış. Okuma yazmayı sökmek üzere, olaylardan dolayı okula gidemiyor. “Korkuyor musun” diye soruyorum, kafasını sallıyor. Evin, 5 yaşında sokakta oynarken yasak mahallelere girmemeleri için büyüklerin sürekli onları izlediğini anlatıyor. Sokakta en çok evcilik oynamayı sevdiğini, eve erken saatlerde gitmek zorunda kaldığını anlatıyor. Evin; “Akşam eve gittikten sonra erkenden uyuyoruz ama seslerden korkuyorum. Silah sesleri geliyor. Bazen yüzleri kapalı askerler mahallemizde silahla geziyor o zaman bizi bilerek korkutuyorlar.”
Polis evimizi karargah olarak kullanıyor.
Yasaklı mahallede yaşayan Ceylan, yasağa ara verilen günde güç bela evlerinden kaçıp eşinin ailesinin evine sığındıklarını, şimdiyse evlerinde polislerin karargah kurduğunu söylüyor.
“Evimiz yasağın olduğu mahalledeydi. Eşim eve gelemediği için bir yaşındaki kızım Hira ile yalnız kalmıştık. Bir gün çatışma sesleri arttı, korktum ve dördüncü kattaki komşumun yanına çıktım. Birden büyük bir patlama sesi duyduk, ses bizim evden geliyordu. Attıkları roket balkonumuza isabet edip klimayı patlatmıştı. Evde olsak şu an yaşamıyorduk.
“Yasak kalktığı gün eşimin ailesinin evine geldik. Komşular anlattılar, polisler bizim evi karargah olarak kullanıyormuş. Binalar bitişik olduğu için açtıkları deliklerle diğer evlere ulaşıp en uç yerden atış yapıyorlarmış. Artık bir evim yok.
“Geçen gün ev aramaya çıktık. Aslında ailem Bursa’da, bilet alıp oraya gitmek istiyorum ama yasak kalktığında gidip evimde sağlam kalan eşyalarımı almam lazım o yüzden gitmiyorum. Yasak kaç gün sürer bilmiyoruz” diyor.
Havanın kararmaya başlamasıyla, silah sesleri de artmaya başlıyor. Hızlı adımlarla kaldığım eve doğru yürüyorum. Telaşlı bir genç kadın geliyor karşımdan, caddede yürürken başının üzerinden biber gazı atıldığını, can havliyle kendini bu sokağa attığını söylüyor. Yolunu kaybetmiş, telaşla ve hızlı adımlarla geçiyor yanımdan. Dilindeki dua ve beddualarla karanlığa karışıyor.
Eve varıyorum, her akşam olduğu gibi sesler yükseliyor evlerden, tencere, tava sesleri, ıslıklar ve sloganlar: “Biji Berxwedana Sur e”. (HY/YY)
* Fotoğraflar: Helin Yıldırım, Eren Karakuş