Kolombiya bazı bölgelerinde son iki hafta içerisinde Kolombiya ordusu ve gerillalar arasında çatışmalar yaşandı. İlki, Ulusal Kurtuluş Ordusu-ELN’nin bir hava bombardımanı sonucu dokuz gerillasını kaybetmesiyle sonuçlandı. 22 Ekim’deki bu saldırı sonrası ELN yerel seçimlerin yapıldığı 25’inde bir misilleme eylemi gerçekleştirdi. Bu saldırıda 11 asker ve bir polis ölürken, iki asker yaralandı, ikisi de ELN tarafından alıkonuldu. Daha sonra ise Cauca bölgesinde Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri-FARC’a ait bir kampa yapılan saldırı sonrası dört gerilla ölürken ikisi yaralandı, biri ise hükümet güçlerine esir düştü. İki askerin de bu çatışmalarda hayatını kaybettiği FARC tarafından yayınlanan raporlarda yer alıyor. Şiddetin burada durmadığı ve aynı bölgede sivil yerleşim yerlerini de kapsayacak tarzda bombardımanların sürdüğü gelen bilgiler arasında.
Sahada bunlar yaşanırken ELN kendisine dönük saldırının olduğu gün müzakerelerin gizlice değil açıktan yürütülmesi çağrısı yapmıştı. FARC’a dönük saldırıların olduğu gece ise bundan bir kaç saat öncesinde adeta alay edercesine Kolombiya devlet Başkanı Juan Manuel Santos tarafından yeni yılla birlikte ateşkes ilan edilebileceği duyuruldu. Santos yine de ateşkesi şartlara bağlamayı ihmal etmedi. Kısaca her şeyde uzlaşırsak ancak bu olur dedi. FARC 20 Ağustos’tan bu yana tek taraflı ateşkes ilan etmişti.
FARC saldırıları yönlendiren Santos’u hem insanların hayatını hiçe saydığı, hem de sürecin geleceğini riske attığı için eleştirdi. Hükümetin tutumunu gerillaları en aza razı etmek için atılmış bir adım olarak gördüklerini ve barışın kalıcılığına dair garantiler olmadan nihai barış anlaşmasını imzalamayacaklarını açıkladı.
Ayın 30’unda ise Kolombiya parlamentosundan bir heyet Küba’nın Başkenti Havana’ya giderek, FARC müzakere heyetiyle bir araya geldi. Bu ilk defa bu düzeyde gerçekleştirilmiş bir temas olması nedeniyle önemliydi.
AB ise barış görüşmelerini desteklemek ve daha önce kararlaştırılan nihai anlaşma tarihi olarak gösterilen Mart ayına kadar sürecin sonlandırılmasına yardımcı olması için Eamon Gilmore’u atadı. Gilmore 2011-2014 yıllarında İrlanda Dışişleri Bakanı’ydı ve IRA ile yapılan barış görüşmelerinde yer alan önemli isimlerden biriydi.
Bu gelişmelerin ışığında ilk elden şu söylenebilir kalıcı barışın yolu toplumu militarizmden arındırma arayışı çerçevesinde olması gerekirken, aksine çatışmayı zorlamanın doğal sonucu, bırakınız mevcut tahribatı onarmayı, buna yeni katmanlar eklemeniz anlamına gelecektir. Bir diğer sorun ise hali hazırda ordu içinde ve paramiliter çevrelerde etkili olan barış karşıtı yaklaşımın yeni provokasyonları için hükümetin kendi eliyle zemin hazırladığıdır. Aynı zamanda bir an önce ateşkese gidilmemesi hükümetin niyetinin bir uzlaşmadan çok tasfiye ve zafer olduğunu da belgeliyor.
Öte yandan parlamenterlerin tutumu ise barış görüşmelerinin toplumsal meşruiyetini göstermesi açısından önemli ve süreci geleceğinde çıkabilecek pürüzlerin giderilmesinde bazı kolaylıklar olabileceğine işaret ediyor. AB’nin de bu sürece aktif katılımı tarafları daha fazla zorlayıcı olacaktır.
Yerel Seçimler
İki hafta önce yapılan Kolombiya yerel seçimlerinde sağcı Enrique Penalosa, başkent Bogota'nın belediye başkanlığı yarışını kazandı. Sol 12 yıl sonra belediye başkanlığını kaybetmiş oldu. Penalosa, 1998-2001 yılları arasında Bogota belediye başkanlığını yürütmüştü.
Diğer bölgelerde ise barış karşıtı tutumuyla tanınan Alvaro Uribe yanlıları kaybederken, üç yıldır gerillalarla barış görüşmelerini yürüten iktidardaki Santos’un taraftarları ve radikaller kazandı. Sınırlı ölçüde etkinliği olan FARC’ın desteklediği Yurtsever Birlik ise ülke genelinde 0.8 oy alarak pek varlık gösteremedi. Bu durum FARC tarafından seçimlere hile karıştırılması ve eşitsiz yarışın doğal bir sonucu olarak değerlendirildi.
Gerillalar neden barış istiyor?
İlk nedeni elbette barış anlaşması sonucu bazı sosyal reformların ve demokratikleşme adımlarının atılabileceğine inanmaları. Bunların başında toprak reformu ve anayasal değişiklikler geliyor.
İkincisi gerek FARC olsun gerekse de ELN 1964’ten bu yana savaş yürütüyorlar. Fakat mücadeleleri önemli ölçüde kırlara, ülkenin güney ve batısına sıkışmış durumda. Asıl olarak başlangıçtaki gibi kır yoksullarına dayanıyorlar. Savaş süresince 5 milyonun üzerinde insanın bu topraklardan ayrılmak zorunda olduğu düşünülünce buralardaki kitle tabanının zayıfladığını söylemek mümkün. Şehirlerde ise ELN görece daha iyi olmakla birlikte etkinlikleri sınırlı. Bunun ana nedeni devlet terörü. Bu gerilla gruplarının sempatizanı dahi olmak rahatlıkla sizi paramiliterlerin ya da devletin kolaylıkla hedefi yapabiliyor. Savaşı belki bir 50 yıl daha sürdürebilirler fakat bunun ülkede iktidarı elde etmeyle sonuçlanma olasılığı zayıf.
Bunların dışında, Güney Amerika ülkelerinde son yıllarda görülen sol kesimlerin seçimler yoluyla iktidara gelebilmeleri onları biraz da olsa cesaretlendirmişe benziyor. Aynı zamanda Küba ve Venezuela yönetimleri de barışçıl politik mücadeleye geçmeleri için zaman zaman baskı uyguluyor. Onları bu konuda bazı handikapların beklediği son yerel seçim sonuçlarına baktığımız da da görülebiliyor. Mevcut şiddet ortamında seçimlere katılım oranı bir hayli düşük. Barışın yeniden halkın politikaya ilgisini çekmesi mümkün. Türkiye ile karşılaştırınca HDP gibi gelişmiş düzeyde legal siyasal etkinliğe sahip partileri yok. Union Patriotica ve Marcha Patriotica’nın çabaları yetersiz kalıyor. Sonuçta legal alanda siyaset yapmayı hedefleyen gerillaların perspektiflerini yenilemeleri, ülkedeki siyasete kapsayıcı ve dönüştürücü yaklaşımlarla dahil olmaları zorunlu. Yoksa tasfiye olmaları kaçınılmaz olur ve işin daha da kötüsü toplumsal şiddetin başka biçimlerde gelişeceği yeni bir zemin üretilmiş olur. (AS/ÇT)