Kolombiya müzakere sürecinin seyrine iki hafta önce kaldığımız yerden devam edelim. Ama öncelikle kısa notlar halinde son on beş günde olanlara bir göz atalım.
Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri-FARC’ın Ağustos ayından bu yana tek taraflı ateşkesine rağmen son haftalarda ordu birlikleri yer yer saldırılarını sürdürdü. Bu saldırılarda FARC’ın kayıpları oldu.
Ayrıca kontralar tarafından toplumsal hareketlerde ön planda yer alan dört kişi ayrı ayrı yapılan saldırılar sonucu öldürüldü. Bir çiftçi hareketi lideri ise bu gruplar tarafından kaçırıldı.
Cauca bölgesinde maden aramalarına karşı direnen bir yerli topluluğu askerlerin saldırısına uğradı. Sonuç 20 yaralı 4 tutuklama.
Çoğunluğu FARC üyesi olan 1500 politik tutsak hapishane koşullarının iyileştirilmesi için on gün önce açlık grevine başladı.
Küba’nın Başkenti Havana’da yapılan FARC ve Santos hükümeti arasındaki görüşmelerde kayıpların aranması, kimlik tespiti vb. konularda birlikte çalışılması için anlaşmaya varıldı. Tahmini kayıp sayısı 45 bin.
Uruguay eski Devlet Başkanı Jose Mujica Havana’daki barış görüşmelerine kolaylaştırıcı olarak davet edildi. O da katılacağını açıkladı.
Ulusal Kurtuluş Ordusu (ELN) hükümetle yürüttükleri barış görüşmelerinin artık açıktan yürütülmesi gerektiğini deklare etti.
Yine Havana’da yapılan açıklamayı ELN tarafından Başmüzakereci tayin edilen Pablo Beltran dile getirdi.
Beltran barış sürecinin sürdürülebilirliğinin açıklığa ve toplumun benimsemesine dayalı olması gerektiği, bu konuda bürokratların verdiği sözlerin yetersiz olduğunu dile getirdi. Ayrıca hala toplumsal hareketlerin liderlerinin öldürüldüğüne dikkat çekti.
Yaklaşık bir yıldır Ekvador’un aracılığında ELN ve hükümet barış görüşmelerini sürdürüyor.
Kolombiya’da egemenler nasıl bir barış istiyor?
Bu soruların yanıtını vermeden önce ülkenin ekonomik yapısına kısaca bir göz atalım.
Kolombiya ekonomisinde neo liberal politikalar 90’lı yıllardan itibaren etkili olmaya başladı. Alvaro Uribe yönetimi 2002-2010 FARC vb. gerilla hareketlerine karşı saldırgan politikaların yanı sıra, ekonominin serbest piyasa koşullarına uygun olarak yeniden yapılanmasının öne çıkarıldığı bir dönem oldu. İhracata yönelik büyüme stratejisi diye adlandırılan bu yaklaşım Santos döneminde de sürdürüldü. Madencilik, sanayi, tarım, tekstil ve hizmet sektörleri Kolombiya ekonomisinde belirleyici pozisyonda.
Ülkede sağlanabilecek olası barış ortamına paralel olarak petrol ve madencilik alanında doğrudan yabancı yatırım girişinde yükseliş bekleniyor. Hali hazırda sadece petrol sektörüne yapılan yabancı sermaye miktarın on milyar doların üzerinde bulunuyor. Şu an itibariyle Güney Amerika’nın 4. büyük ekonomisi olarak niteleniyor. Kişi başına düşen ulusal gelirden pay on bin dolar civarında seyrediyor..
2011 yılından itibaren yürürlüğe giren ABD ve AB ile geliştirilen serbest pazar uygulaması, yerli üreticilerin tepkisine neden oluyor. Her yıl ülke çapında ölümlerin de yaşandığı çiftçi direnişleri gündeme geliyor.
Kolombiya yine 2011 Nisan’ından bu yana bir askeri ve ticari ittifak olan Pasifik Paktına dahil oldu. Bu ittifakın içinde bulunan ülkeler yine Kolombiya gibi bölgede ABD’nin askeri ekonomik etkisinde olan, Şili, Meksika ve Peru dörtlüsünden oluşuyor.
Geleneksel ihraç ürünleri sırasıyla petrol ve türevleri, kömür, kahve. İthalatın ise yüzde 94,7’si sanayi ürünlerinden oluşmakta. Ülkenin ithalatında birinci sırada sanayi ürünleri, makine ve teçhizat, ulaştırma ve komünikasyon ekipmanlarının yanı sıra gıda, tekstil, petrol, kimya, ürünleri yer alıyor. En önemli ticaret ortakları ise ABD yüzde 25,8, Çin yüzde 13,5 Meksika yüzde 9,5.
Geçtiğimiz yıl 4.6 büyüyen Kolombiya ekonomisinin bu yıl 2.9 oranında büyüyeceği tahmin ediliyor.
Egemenler barış sonrası yağma peşinde
Bu genel bilgilerden sonra şunlar söylenebilir. Ülkenin görünür kazançları açısından hali hazırda madencilik ve başta kahve üretimi olmak üzere tarım ön plana çıkıyor. Ülke Kolomb öncesi dönemde de önemli bir altın çıkarılma ve işleme merkezi olmuş. Dünyada tek olmadığını biliyorum fakat en iyisi diyebileceğim altın müzesi Museo Del Oro Başkent Bogota’da. Buradaki yerleşik altın kültürünü resmetmesi açısından dikkate değer.
Dünyanın farklı yerlerinde olduğu gibi burada da “gelişmiş” maden tekniklerini doğa yıkımına yol açtığı gözlemleniyor. Ormanlarla kaplı ülkede özellikle kırda yaşayan topluluklar FARC ve ELN gibi gruplar maden aramalarına karşı direnişler örgütlüyorlar. Dolayısıyla maden aramaları, doğanın yağması öyle kolay gerçekleştirilemiyor. Benzer bir durum petrol aramaları için de geçerli. Fakat bu konudaki baskılar o kadar fazla ki geçtiğimiz hafta maden aramalarının zararlarını anlatan bir video terörizm vb bir gerekçeyle Santos hükümeti tarafından yasaklanabildi.
Sonuçta barış ortamı sağlanırsa maden ve petrol aramalarıyla şaha kalkacağı direnişin kolay bertaraf edilebileceği varsayımında bulunan egemenler ve uluslararası şirketler büyük beklenti içinde. Aynı “umut”ların çiftçi direnişleri için de geçerli olduğu söylenebilir. Bu yüzden başta Çin ve ABD olmak süreci izleyip destek veren ülkelerin yanı sıra uluslararası finans çevreleri de Kolombiya’yı Güney Amerika’nın yükselen yıldızı olarak kutsuyorlar.
Devrimciler ise elbette barış sonrası her şeyin güllük gülistanlık olmayacağının farkındalar. Mücadele ve direnişi yeni biçimlerde sürdürecekler.
Kokain sorunu
Koka üretimi ve kokain ticareti Kolombiya ekonomisinin görünmeyen kısmında büyük rol oynuyor. Dünyada üretilen kokainin yüzde 90’nının Kolombiya çıkışlı. Yıllık en az 10 milyar dolar civarında paranın kokain kartellerinin cebine girdiği varsayılıyor. Kolombiya ekonomisinde bu derece önemli yere sahip olan kokain kartelleri güvenlik örgütleri, paramiliter gruplar ve politikacılar arasında yaygın bir etkinlik ağına sahip. Uluslararası raporlar gerilla gruplarının da kontrolsüz bir tarzda da olsa kokain trafiğine bulaşmış olabileceğine işaret ediyor. Ülkede üretilen kokain Karayipler ve Orta Amerika ülkeleri üzerinden ABD’ne taşınıyor.
Olası barış ortamının bu trafiğin bir parçası olan kesimlerin işlerini aksatması bekleniyor. Bu çerçevede başta kontralar olmak üzere, politikacılar, Orta Amerika ülkelerindeki çeteler (ilk olarak Meksika’daki büyük karteller) bu süreçten olumsuz yönde etkilenecekler arasında. Bunun diğer ucu ise ABD’ndeki bağlantılar. Yani kokain ve silah tacirlerinin yanı sıra bu işlerden nemalanan politikacılar. Bu yüzden önümüzdeki süreçte bu kesimlerden müzakere sürecini sabote etmeye dönük yeni atakların gelmesi beklenebilir. Belki biraz abartılı gelebilir ama bu işin bir ucunun ABD’ndeki başkanlık seçimlerine kadar dayanabileceğini de unutmayalım.
Her halükarda müzakere sürecinin ilerlemesinin önünde ciddi engeller var. Bunların başında kontralar ve ordu geliyor. Fakat tarafların gerekli kararlığı göstermesi, uluslararası destek ve en önemlisi halkın istemesi sayesinde bu sorunlar aşılacak ve barış gelecek. (AS/HK)