Kısa bir sure önce Ferman Salmış’ın Türkiye’nin Dil Hafızası adlı inceleme kitabını yayımlayan Librum Kitap, şimdi de yazarın Cibran’da Çınlayan adlı denemesini okuyucusuna sundu.
Salmış, bu edebi çalışmasında Cibran’ın dilsel evreninde geziniyor ve okuyucuyu kendisine eşlik etmeye davet ediyor. Yazar bu edebi/felsefi denemelerinde Cibran’ın yaşama, aşka, insana ve söze dair mottolarından hareketle kendi düşünsel ve ruhsal evreninin kapılarını ardına kadar açıyor. Sevgiye, dostluğa, aşka ve anlam arayışına methiye olarak da okunabilecek olan Cibran’da Çınlayan, çağın ruhu karşısında çaresiz ve kaybolmuş, köksüz ve ufuksuz kalmış insanın çığlığını duyumsamamızı arzuluyor.
Altmışın üstünde iç bölümden oluşan bu çalışmada, iç bölümlerin her birinde Cibran’dan bir alıntı bulunuyor.
Her biri yaşamın farklı bir boyutunu dillendiren bu alıntıların izinde biçimlenen bu denemeler, Ferman Salmış’ın salt kendi benliğinin çınlayışını değil, kendi üzerinden evrensel insanlık hallerinin uğultusunu dile getiriyor. Yazar bu çalışmasında, Cibran şiirlerine eşlik eden kendi şiirlerini de tadımlık da olsa okuyucusuna sunuyor. Salmış’ın hem Cibran’a, yaşama ve bu çalışmasına dair görme biçiminin belirdiği Düet adlı kısımda şöyle dile geliyor imgelem:
Sesimi kendi sesim sayarak,
Düşlerimde seni adımlayarak,
İki gözlü bir yüz çizdim tuvalime.
Biri kırpılınca öteki susar,
Biri gülümseyince öteki bir hikâye kurar.
Ve uzaklaşarak aynı yüzün izinde,
Gündönümüne bakarak, kıyılara yaslanarak,
Sudaki masalları toplayarak,
Toprağı okşayarak,
Aşka yeni sözler adayarak,
Yürüyorum bir şiirden bir kıyıya.
Bir zamandan bir başka zamana;
Bir varmış bir yokmuş…
Yazar hakkında |
Ferman Salmış, 1967’de Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde doğdu. 1986’da Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu Radyo ve Televizyon Bölümü’nde kısa bir süre öğrencilik yaptı. Dicle Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden 1991 yılında mezun oldu. Aynı yıl öğretmenlik yapmaya başladı. 1996’da İnönü Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Eğitim Yönetimi ve Denetimi Bölümü’nü bitirdi ve aynı alanda yüksek lisans yaptı. Değişik STK’larda çalışmalarda bulundu. 1998 - 2000 yılları arasında KESK Genel Yönetim Kurul Üyeliği de yapan Salmış, hâlâ birçok toplumsal alanda aktivist olarak çalışmalarını sürdürüyor. |
Cibran’ın, “İnsanlık, ezel ve ebed denizine dökülen ışıktan ırmak,” sözüne eşlik eden Ferman Salmış’ın, “Doğu bir hayat makamıdır,” sözüyle başlayan bu çalışma, “Çünkü söz Şark’ın çocuğudur,” cümlesiyle bitiyor.
Yazar, Düşlemenin (Z)enginliği başlıklı kısımda, “Bir düşü olan, bir düşüncesi olandan daha (z)engindir,” diyerek, değer/anlam piramitlerini temelinden sarsıyor. Sözcükler Konuşunca adlı kısımda ise, “İnsan Sözdür! Söz kendinden fazlasıdır,” diyerek dili insanın kral yoluna koyuyor. İçli Bir Gülüştür İnsanın Gerçeği adlı kısımda, “Yüzümüz yüreğimizin tendir,” diyen Ferman Salmış, bedenin sınırları ve kudretine dair Spinoza’ya selam çakıyor. Aşktaki Bilgelim kısmında, “Aşk unutuştur; kendi dışındaki her şeyin unutuluşu. Aşk hatırlayıştır; sevginin bulaştığı her şeyin hatırlanışı,” derken aşkın hikmetine ve kudretine işaret ediyor.
Ferman Salmış, Cibran’da Çınlayan’da aradığı benlik, toplumsalın kıyısında kalmış, gündeliğin dışına itilmiş, normalin tapınaklarından kovulmuş olanın diliyle konuşuyor. Bu dil ölçüye tartıya gelmez olanın, çağın ruhunda yurtsuz kalanın, uygunsuz ve faydasız ilan edilmişlerin dipsiz kuyularından fısıldıyor. Gürültüye boğulmuş, hıza yenilmiş, makbul olmayanın sözünün kıymetini musallat ediyor ve kefaretini istiyor çağın ruhundan.
Sanat, edebiyat ve felsefenin çağımızda bir lüks ve ayrıcalık olmaktan çıkıp herkes için, özellikle de yalnız ve mutsuz olanlar için temel insan haklarından sayılması gerektiğini düşündüren bir görme biçimiyle yazılmış olan bu kitap, her yaştan ve her kültürden okuyucunun kendi öznel gerçekliği içinde evrensel insanlık durumunu solumasına katkı sunacaktır.
Bir salkım sanat, bir bohça düş katmak için şimdinin akışına, tarihe sarkıyor bu denemeler; gözlerini ufukta beliren gelecekten ayırmadan. Serpileceği diyarları arıyor dilimizde sözcükler. Söz şiire ve müziğe tutundukça, bakışımıza bahşediyor yazı öncesine ait ne varsa yaşamdan yana… Sözler, seslerin yüzümüze nakşeden dövmeleridir. Doğu, bu gök kubbenin altında vuku bulmuş tüm bilgelerin gölgesidir. İşte bu gölge ile dövme arasında salınıyor imgelerimiz.
Cibran’ın İzinde adlı bu çalışma dünyanın teninden insanın ruhundaki uçurumlara tırmanıyor; sanat, edebiyat ve felsefe olmuştur kendi oluşunun seyrinde. Doğu’nun bilgeleri sözün kıyılarında geziniyor; düşlerimiz onların hatırına esirgemez bizden kendini. Her solukta sözcüklerle tazelenir yaşam tutkumuz. Yaşamın sert, köşeli ve kıyıcı güçleri karşısında sanatla ve edebiyatla sağaltırız incinmiş ruhumuzun kabını. Sığmadığımızda içine doğduğumuz dünyaya, sözcüklerle kurarız uzamı sonsuz olan diyarları. (SHK/HK)