Yaşamını Amerika’nın Iowa eyaletinde sürdüren performans sanatçısı Serhat Tanyolaçar ‘Elveda’ isimli performansını Florida, Chichago ve İstanbul’un ardından Ankara devam ettirdi.
Kendi tasarladığı altın renginde kaftan geçen hafta Anıtkabir, Ulus ve Kızılay Meydanında kimi zaman yürüyerek, kimi zaman insanlarla sohbet ederek hayata geçiren Tanyolaçar, performansının amacını gerek Amerika (Batı), gerekse kendi ülkesi olan Türkiye Cumhuriyeti’nde bir günümüz Osmanlısı’nın, Doğu kimliğinin nasıl algılandığını araştırmak ve bu kimliğin farklı mekanlara, milliyetlere adaptasyonunun mümkün olup olamadığını sorgulamak olarak tanımlıyor.
Serhat Tanyolaçar, kamusal alanlarda sürdürdüğü performansının direkt muhalif bir iş veya politik bir protestodan arınmış olarak, entelektüel diyaloglara ve sorunsallara kapı açabilecek, kişisel hakların Türkiye Cumhuriyeti’nde sanatsal işler üzerinden özgürce işleyebileceğinin belgelendiği, organik, yapıcı ve spontane bir düşünsel sürece dönüşebilmesi ümit ettiğini belirtiyor.
Performans sırasında Ankaralılar ile girdiği diyaloglarda şu sıralar gündemde olan Osmanlıca derslerin okullara girme olasılığı gibi konular konuşulabilirken ‘iktidar eliyle alttan alta Osmanlılaştırılıyoruz’ serzenişleri de vatandaşlar tarafından dillendirilebiliyor.
Kendini çağdaş, laik ve Alevi bir Türk kadını olarak ifade eden bir izleyici Kuğulu Park’ta Serhat’a ısrarla soruyor, ‘Osmanlı kıyafeti ile dolaşmanızın amacı ne? Osmanlı propogandası mı yapıyorsunuz?’ Tanyolaçar’ın cevabı sade ‘Tepkilerinizi gözlemliyorum, Osmanlı yanlısı ya da karşıtı değilim, Sizin beni böyle gördüğünde aklınıza gelenleri merak ediyorum.’
Serhat Tanyolaçar’ın altın rengi kaftanını yok sayarak gündelik dertlerinden, emekli maaşının yetersizliğinden ve geçim sıkıntısından konu açanlar da yok değil. Anakara halkının İstanbullular göre biraz daha mesafeli temkinli yaklaştıklarını belirtmekte de fayda var.
Elveda performansı İstanbullulara kıyasla Amerikalı izleyiciler tarafından daha az yadırganmış. Tanyolaçar’ın hayata geçirdiği kişiyi ötekileşen kültürel bir kimlik olarak algılamışlar, ilgi ve merak hiç eksik olmamış.
Tanyolaçar’a göre İstanbul izleyicisinin hatırı sayılır bir kesimi de performans sırasında yaratılan kimliği takdir ederlerken ‘nostaljik ve absürt ve biraz kitch bir fetiş objesi’ olarak tüketmişler.
Kamuoyunun Dikkatine başlıklı bildirisinde Tanyolaçar performans süresince Türkiye Cumhuriyeti kolluk güçleri ve yasa koruyucularının Anayasal Haklarını korumalarının performansın ana amaçlarından birisi olduğunu belirtse de Serhat Tanyolaçar’ın 17 Mart 2015 tarihinde, yeni Cumhurbaşkanlığı Sarayı önündeki performansına ‘güvenlik’ gerekçesiyle izin verilmiyor.
Saray'ın önünden ayrılırken Tanyolaçar’a performansının amacını ve sonuçlarının örtüşüp örtüşmediğini sorduğumuzda şöyle cevap veriyor: "Kamusal alandaki işlerden kesin ve hızlı bir sonuç beklemek çok mantıklı olmayabilir. Aslında ortaya konan iş, fiziksel olarak sonlandıktan sonra gelişen diyaloglar ile yaşamaya devam eder. Benim amaçlarımdan biri de tabii ki anayasal haklarımın otoriteye, devlete karşı işlemeyeceğini, bir sanat işi yapsam bile haklarımın olmadığını göstermek. Yalnızca gösteri ve protesto hakkı da değil. Anayasa kanun uygulayıcılara özellikle sanat ve sanatın korunmasına, desteklenmesine dair bir yükümlülük veriyor ama tabii ki bu yükümlülükler otoriter rejim tarafından pek de kale alınmıyor." (EÖ/HK)