"Bir şeyi layıkıyla hikaye edebilen insanlara gittikçe daha az rastlıyoruz artık"
Walter Benjamin
Eğer bir savaşın yalnızca sonucuna bakılırsa, orada sadece yıkım, zafer ya da bir yenilgi görmek muhtemeldir. Çünkü sonuçlar bir noktaya odaklanır: İyi ya da kötü, doğru ya da yanlış, mağlup ya da galip... Bir savaşın, başından sonuna dek seyri ise oradaki mücadele dinamiklerini daha açık biçimde görme imkanını sunar. Kobanê'deki zaferi daha iyi anlamak için de direnişin bu yönlü seyrine bakmak gerekir. Böylesi bir bakış için ise bazı anlatılar yol gösterici konumundadır. Gazeteci Ersin Çaksu'nun Kobanê anlatısı, bu yönlü bir niteliğe sahiptir.
15 Eylül 2014’te başlayan savaşın dördüncü gününden itibaren Kobanê'ye giden gazeteci Ersin Çaksu, kentteki savaşın ilk üç ayında hem bir haberci hem de bir "Kobanê'de olan" olarak orada yaşananları anlattı. Dicle Haber Ajansı (DİHA) muhabiri Çaksu, adını sonradan “İslam Devleti” olarak değiştiren Irak Şam İslam Devleti'nin (IŞİD) kente yönelik saldırılarını ve Halk Savunma Güçleri / Kadın Savunma Birlikleri'nin (YPG / YPJ) direnişini aktarırken, bu anlatısını çoğu zaman yaptığı haberler üzerinden inşa etti; DİHA için hazırladığı haberler Özgür Gündem, Evrensel gibi bir çok gazetede yayınlandı; BBC gibi dünyanın önde gelen medya organlarına da Kobanê'de yaşananları yazdı. Çaksu, buraya dair anlatısıyla örneğin bize Kobanê'de tavla oynattı, "aynasız bir berberin" gözlerindeki yansımayı gösterdi; kentte "direnişin tekerini çeviren" baba-oğulu, savaşın ortasında gülen çocukları, gri yıkıntılar arasındaki rengarenk balonları, Rojava Devrimi'nin başladığı yer olan Qada Aşitiyê'nin öncesi ve sonrasını, bir "delilik" hali olan savaşın ortasında çırpınan "Deli Naim"in aklıselimliğini anlattı... Özetle Çaksu, bizi Kobanê'ye çekti, bize Kobanê'yi yaşattı.
Bu yazı, Çaksu'nun haber anlatısından ziyade Twitter'daki anlatıcılığı üzerine ve onun anlatısındaki ayırt edici unsurlara odaklanıyor. Ancak Çaksu'nun anlatısına ve anlatısının ayırt edici özelliklerine geçmeden önce, Twitter özelinde, "dijital hikaye anlatıcılığı" denilen anlatı ve bu anlatının olanakları tartışmaya açılarak, bu anlatının televizyon ya da medya anlatısıyla ilişkiselliğine değinmek gerekir.
Medya ve anlatı
Roland Barthes, "mitte, efsanede, fablda, masalda, uzun öyküde, destanda, hikayede, trajedide, dramda, komedide, pantomimde, tabloda, vitrayda, sinemada, çizgi resimlerde, sıradan bir haberde ve (nihayet) konuşmada hep bir anlatının var olduğunu" belirtir (Barthes, 2014, s. 101). Peki, bugün, tüm bu sayılan ve bir anlatısı olan türler arasına sosyal medyayı dahil etmemiz ne oranda ve nasıl mümkündür?
Eğer Twitter özelinde sosyal medyanın anlatısına eğilecek olursak, bu anlatıyı medya anlatısıyla karşılaştırmak ve buradan bir çıkarımda bulunmak gerekir. Çünkü adlandırılışından da anlaşıldığı üzere "sosyal medya", içinde bir "medya" anlatısı barındırır. Sosyal medyanın, bunu ne ölçüde ve hangi sınırlarla barındırdığı ise tartışmaya açık.
Anlatı, "mantıksal olarak birbirleriyle bağlantılı, zaman içinde gerçekleşen ve tutarlı bir konuyla bir bütün halinde bağlanan iki ya da daha fazla olayın nakledilmesi" olarak tanımlanır (Mutlu, 2004, s. 28). Geleneksel anlatının bir başı, ortası ve sonu vardır; yani anlatı bir “ilerleme” yasası etrafında devam eder (Çelenk, 2005, s. 69). Esas olarak da iki kısımdan oluşur: Öykü ve söylem. Televizyon anlatısı üzerine çalışan R. Sarrah Kozloff, televizyondaki anlatının ayırt edici özelliğini anlamak için, bu iki anlatı kısmına bir üçüncüyü eklemenin gerekliliğinden bahseder; bunun da “yayın akışı” olduğunu söyler. Akış ise “yayın kuruluşunun program akışının daha geniş söylemi içinde anlatının yerleştirilişinin öykü ve söylemi nasıl etkilediği ile ilgili olarak önem taşır.” (2005, s. 70). John Ellis ise yayın akışı'nı, “kurgudan farksız” olarak nitelendirir. Ellis'e göre yayın akışı; gün, ay, mevsim ve yıl temelinde yürütülen genel bir planın bölümlenme mantığına, hedef kitlelere ve türsel dağılımlara ilişkin bir çerçeveyi kurar (2005, s. 105-111). Özetle; “akış”, medyanın anlatısını diğer anlatıların ilkeleriyle benzeştiren bir unsur olarak karşımıza çıkar ve nihayetinde de bu “akış” aracılığıyla bir anlatı kurulur.
Twitter'da “akış” ve dijital hikaye anlatıcılığı
“Dijital hikaye anlatıcılığı”nın temel bileşenlerinden birinin, medya bileşeninin hikaye örgüsü oluşturmak için kullandığı materyallerden olan bu “akış” olduğu belirtilir. Buradaki akış ise, hikayenin eş zamanlı olsun ya da olmasın sonuç itibariyle okur/izleyiciye ulaşmasını ifade eder. Dijital hikaye anlatıcılığının medya ile ilişkisi içerisindeki akışla olan bu bağının yanı sıra, diğer kurucu unsurları ise hareket, ilişki, bağlam ve iletişim olarak sıralanıyor: Hareket, dijital hikayelerde iki alanda bulunur. Hikaye içeriğinin içindeki -hikayeye eklenmiş olan ses, video vs.- hareket ve okur/izleyicinin, yani kullanıcının içeriğe ulaşmak için yapması gereken -sayfayı çevirmek, tıklamak vs.- hareket. İlişki ise dijital hikaye anlatıcısı ile kullanıcı arasındaki açık ya da kapalılık esasına dayanabilir. Bu ilişkiyi etkileyen etmenler de içeriğin sırası, kişiselleştirilmesi, okur/izleyicinin içeriğe müdahalesi ve yine okur/izleyicinin içeriğe eklemeler yapması demektir. Bağlam'dan kasıt da içeriği çevreleyen ve anlamını veren başka şeyler olarak tanımlanır. Mesela linkler aracılığıyla sınırsız bağlam sağlanabilir. Son olarak dijital hikaye anlatıcılığında iletişim ise tek yönlü ve iki yönlü olarak işlerken, eşsiz bir online çevre yaratabilir (Fiebich'ten aktaran: Meral, 2011, s. 216-223).
Peki, Twitter'ın anlatısında medyadakine benzer bir akıştan söz etmek mümkün mü?
Genellikle gündemde olup-biteni takip eden ve bunları, çoğu zaman kişisel yorumlarını da katarak paylaşan bir Twitter kullanıcısının, kendi akışını kurduğunu söylemek mümkün olabilir. Ancak, böylesi bir kullanıcının inşa ettiği "yayın akışı"nın ilk ve en belirgin özelliğinin kusurlu ve yine tutarsız olduğunun altını çizmek gerekir. Yani; televizyondaki yayın akışında saat, gün, hafta, ay ve yıl olarak süren ve kurulan akış, roman ya da destandaki gibi bir ilerleme yasasıyla benzeşir. Ancak herhangi bir Twitter hesabı üzerinden kurulan herhangi bir anlatıda bu durumun belli bir düzen içerisinde işlediğini söylemek çok zordur. Bu çerçevede, bir anlatıcı olan Twitter kullanıcısının, anlatısını parçalı bir akış üzerine oturttuğunu söylemek yanlış olmaz. Örneğin bir ölüm haberiyle ilgili ileti giren bir kullanıcının, bu paylaşımının hemen ardından sevdiği bir şarkıyı paylaşması bile olası bir akış durumunu yerle bir edebilir. Buradaki tutarsızlık hemen her Twitter kullanıcısında göze çarpıyor. Çok az kullanıcının, kurduğu anlatıda, belli bir akış tutturduğunu söylemek yanlış olmaz.
Twitter'daki "akış" ile "anlatım" arasındaki bağa baktığımızda ise genel olarak "birinci kişi anlatısı"nın tercih edildiği görülür. Yine Twitter'da yazılı anlatı kadar, anlatıyı kurmaya olanak sağlayan bir diğer unsurun da içeriğin içine eklemlenen hareketlerden olan fotoğraf olduğunu söylemek gerekir. Hemen her fotoğraf bir anlatı potansiyeli taşıdığı içindir ki Twitter'daki görsellerin kısa yorumlar eşliğinde paylaşılması da orada bir anlatı kurmaya olanak tanımaktadır
Anlatıcı olarak Ersin Çaksu
Ersin Çaksu'nun "Kobanê anlatısı"na baktığımızda ise onun anlatısının bazı kurucu unsurları olduğunu söylemek gerekir. Onun;
* anlatısında bir “ilerleme yasası”, yani akış olduğu,
* fotoğraflar üzerinden kurduğu anlatısında da bu akışın bütünlük gösterdiği,
* anlatısını bir "deneyim aktarımı" üzerine kurduğu,
* yine anlatısını, "ben" ya da "birinci kişi" üzerine değil de Twitter'da çok da tercih edilmeyen "üçüncü kişi anlatısı" üzerine inşa ettiği görülüyor.
Ersin Çaksu'nun Kobanê'ye dair anlatısını Rojava Devrimi'nin başlangıç noktası olan Qada Aşitiye'den başlatarak Kobanê'de sonlandırması ve bu aradaki zaman diliminde (yaklaşık üç ay) neredeyse sadece Kobanê'de olup-bitenleri ve deneyimlerini aktarması, onun anlatısının bir "ilerleme yasası" etrafında işlediğini göstermektedir.
Paylaşımların zamansal açıdan ve konu bütünlüğü açısından birbirini takip ediyor oluşu da bunun göstergesi. Örneğin; Çaksu, @lalescaksu isimli ilk hesabından[1] "Rojava Devrimi'nin başladığı yer: Qada Aşitiye" mesajını bir fotoğrafla paylaşarak anlatısını açmakta ve bu başlangıcı tutarlı bir akış ile sürdürerek bir yerde sonlandırmaktadır.
Kobanê'den ayrılışının ardından Çaksu'nun Twitter hesabındaki paylaşımlara bakıldığında ise kentte bulunduğu üç aylık zamandaki olağan "akış"ın Çaksu'nun anlatısındaki yerini koruduğu anlaşılıyor. Kobanê onun anlatısının (paylaşımlarının) yine de ana öğesi durumunda. Anlatısında, değişen mekansallık (artık Kobanê'de olmama durumu) ile kopan bağın, zaman üzerinden yeniden kurulduğu, böylece de “Kobanê sonrası” ve “öncesi”nin farklı zamanlardaki anlatımların birleşimiyle yeniden sağlandığı görülüyor.
Çaksu'nun, "Kobanê'den kareler" başlığını kullanarak, kentin günlük yaşamını okurlara/izleyicilere aktarması ise anlatısının bir diğer kurucu unsuru olarak karşımıza çıkıyor.
Okuyucu/izleyicilerin paylaşımlara yaptıkları yorumlar ya da Çaksu'nun aktardıklarının birçok kişi tarafından paylaşılma durumu, onun paylaşımlarının alıcılar üzerinde bir etki yarattığına işaret. Eğer Kobanê'nin anaakım medyadaki umursamazlık ve çarpıtma üzerine kurulu temsili de göz önüne alınırsa, Çaksu'nun yarattığı bu imkanın, okuyucu/izleyicilerin Kobanê'yle yakınlaşmalarına olanak tanıdığını söylemek gerekir.
Çaksu'nun genel olarak yaptığı şey ise bir deneyim aktarımıdır. Hem kendi deneyiminin hem de başkalarından edindiği deneyimin onun anlatısında önemli bir yer tuttuğu görülmektedir.
'Direnişin Tekeri'
Kobanê'de, zafere giden yolu daha iyi anlamak için, Ersin Çaksu'nun anlatısı iyi bir kaynak olabilir. Çaksu'nun anlatısı, Kobanê'de "direnişin tekerinin" nasıl döndüğüne dair bir şey söylüyor; hem de bunu Kobanê'nin içinden dile getiriyor. Çaksu'nun anlatısının yer aldığı Twitter hesapları, bir "tarih" kitabından ya da bir "hikaye anlatıcısı"nın yazıya dökülmüş sözlerinden farksız değil. (BA/AS)
[1] Ersin Çaksu'nun @lalescaksu isimli ilk hesabı, Kobanê'de bulunduğu süreçte, 29 Ekim'de ırkçı bir grup tarafından ele geçirilmiş, Çaksu aynı gün @ersincaksu adıyla yeni bir hesap açarak anlatısını buradan devam ettirmişti.
Kaynaklar
Barthes, R. (2014). Göstergebilimsel Serüven. (M. Rifat, & S. Rifat, Çev.) İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
Çelenk, S. (2005). Televizyon Temsil Kültür. Ankara : Ütopya Yayınevi.
Meral, P. S. (2011). Sosyal Medya Ortamlarında Dijital Hikaye Anlatıcılığı. A. Kotaman, A. S. Uğursoy, & A. Avcı (Dü) içinde, Televizyonda Hikaye Anlatıcılığı (s. 207-230). İstanbul: h2O Yayıncılık ve İletişim.
Mutlu, E. (2004). İletişim Sözlüğü. Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları.
* Bu yazıda referans alınan Ersin Çaksu'nun Twitter adresleri: @lalescaksu & @ersincaksu
* Bekir Avcı, İLEF mezunu, Marmara Üniversitesi Gazetecilik Yükseklisans öğrencisi. Spot dergi editörü ve muhabiri.