Saraçoğlu Mahallesi’nin Öyküsü |
Nazilerden kaçıp Türkiye’ye sığınan, aynı zamanda Ankara Sergievi’ni de Opera Binası’na dönüştüren Alman mimar Paul Bonatz tarafından 1944 yılında konutların yapımına başlanıyor. Genç Cumhuriyet’in bu ilk toplu konut projesi ismini dönemin Başbakanı Şükrü Saraçoğlu’ndan alıyor. İki yıl süren çalışmalarla 642 dairelik toplu konut projesi 1946 yılında bitiriliyor. Memur Mesken Yasası uyarınca başlatılan bu konut projesi 2. Ulusal Mimarlık Akımının başkentteki önemli örneklerinden birini oluşturuyor. Konutların dış biçimlendirmelerinde 1940’lı yıllarda milli mimarlık arayışı içinde olanlara çözüm gibi sunulan “Türk Evi” teması da dikkat çekiyor. Mahallenin yerleşme düzeni o yıllarda çeşitli olumsuz eleştirilere maruz kalsa da, topoğrafyaya uygunluktan sınıfı geçiyor. |
Ankara’nın göbeğinde 70 yıllık bir mahalle. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk toplu konut projesi, Saraçoğlu Mahallesi, resmi adıyla Namık Kemal Mahallesi (“Devlet Mahallesi” diyenler de var) .
Devletin çeşitli kamu kurumlarına lojman görevini üstleniyor, şimdilerde ise neredeyse tümden boşaltılmış, terk edilmiş bir kasaba gibi. Daha da kötüsü yakın bir tarihe kadar sit alanı ilan edilen bu bölgenin yıkımı önündeki son engel de kaldırılmış durumda.
Saraçoğlu Mahallesi’nin yıkımı önündeki son engel olan Maliye Bakanlığı tahsislerinin kaldırılması Abdullah Gül tarafından onaylanınca mahallenin akıbeti belirsizliğe gömüldü.*
Eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar, Saraçoğlu Mahallesi’ne ilişkin 2013 Ağustosunda “Başkent’e değer katacak bir kültürel kimlik projesi hedefliyoruz. Birkaç zorunlu istisna dışında tescilli binalar yıkılmayacak, anıt ağaçlar kesilmeyecek” demişti.
Şu an için proje yapma yetkisi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda bulunmuyor. Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan’ın da belirttiği üzere mahallenin kaderi Özelleştirme Dairesi’ne bırakılmış durumda.
Candan: Saraçoğlu kararı "hukuk yok" anlamına geliyor
Gelişmelerle ilgili Candan’la konuştuğumuzda ise mahallenin geleceğinin çok da “parlak” olmadığını öğreniyoruz;
Birçok haber sitesinde mahalleye dair “aslına uygun şekilde restore edilip ekonomiye kazandırılacak” ifadesi yer aldı. Fakat “Saraçoğlu’na AVM yapılacak” diyenler de var. Son durumu açıklar mısınız?
Mahalle üzerinde karar verme ve proje geliştirme yetkisinin sadece Özelleştirme Dairesi’ne bırakılması “hukuk diye bir şey yok” anlamına geliyor. Mimarlar Odası Ankara Şubesi ve Ankara Ticaret Odası olarak 6 kez proje için toplantı düzenledik. Hatta geçen yıl düzenlenen Kent Düşleri Ulusal Fikir Yarışmalarının sekizincisinde Saraçoğlu Mahallesi Değerlendirme Projesi için projeler yarıştı. Fakat hiçbirine sıcak bakmadılar. Bizim bu süreç boyunca yönetmeliğe tek bir madde koymak için uzun uğraşlarımız oldu; “mahallenin aslına uygun bir şekilde restore edilmesi ve dokusunun bozulmaması” ve bu maddeyi bir türlü kabul ettiremedik.
Peki gelinen nokta? AVM, ofis, butik otel söylentileri dolaşıyor
Doğrudan AVM yapacaklar diyemem ama bu yönde bir gidişatın önünü kapayacak şimdilik hiçbir engel yok. Özellikle, hükümetin Atatürk Orman Çiftliği’nde yakın tarihte gerçekleştirdiği kıyımı düşünürsek, kent yaşamına dair ortak akıl aramadıklarını söyleyebiliriz.
Dün Mimarlar Odası’ndan birkaç kişi mahalleyi gezmeye, esnafla konuşmaya gittik. Bir ay önce ekiplerin buraya keşfe geldiğini söylüyorlar ve duyumları hep AVM yapılacak yönünde. Biz ordayken de sekiz dokuz kişilik takım elbiseli TOKİ’den geldiğini düşündüğümüz adamlar vardı ve “şu ağaçların kesilmesi gerekiyor, şunun da yıkılması lazım” gibi laflara kulak misafiri olduk.
Mahallede konutlar dışında kütüphane ve ortaokul gibi kamu binaları da mevcut. Bunların akıbetini biliyor musunuz?
Kütüphane şu an tadilatta. Tadilat bittiğinde hizmet verip vermeyeceğini bilemiyoruz.
Mahallenin yakın tarihi
Mahalleyi görmeye gittiğimde kütüphanenin iş bitim tarihinin 9 Aralık 2014 olarak ilan edildiğini görüyorum.
2012 yılında kabul edilen 6306 sayılı “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun” ile taşınmaz kültür varlıkları açısından büyük tehlike oluşuyor. Çünkü ilgili afet yasasında taşınmaz kültür varlıkları ile ilgili hiçbir hüküm yer almıyor.
Her ne kadar Kültür ve Turizm Bakanlığı’na göre alanın sit statüsü gözetilmeli görüşü benimsense de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı da işin içine giriyor ve mahalle 8 Şubat 2013 tarihli Resmi Gazete ilanı ile “afet riski bulunan alan” ilan ediliyor.
2013 başında boşaltılması gündeme gelse de, bu durum çok fazla yankı uyandırmıyor, ta ki Ağustos 2013’te konut sakinlerine bir bir evlerini boşaltmaları yönünde tebligat gelene kadar. Yıl bitmeden yarı yarıya konutlar boşaltılıyor fakat evlerini terk etmek istemeyenler durumu mahkemeye taşıyor ve evlerinden çıkmıyor.
Evlerini boşaltmamakta ısrarcı lojman sakinlerini bulmak için mahalleye gidiyorum. 8 no’lu apartmanın üst katında gördüğüm çamaşır ipine asılmış birkaç parça eşya beni umutlandırıyor zira mahalle terk edilmiş, ölü bir kasaba gibi.
Çaldığım hiçbir zile yanıt alamıyorum.
Cumhuriyetin İlk Sosyal Proje ve Toplu Konut Örneği |
ODTÜ Mimarlık Hocalarından merhum Emre Madran Mart 2013 sayısı için Solfasol’e yazdığı incelemede mahallenin önemini ve değerini şöyle anlatıyor: Mahallenin en önemli niteliği sadece konutlardan oluşmaması. Lojmanların yanı sıra sosyal amaçlı binaları, dinlence ve oyun sahaları ile sosyal bir proje örneği sergileyen mahalle yeşillik alanlarıyla da sağlıklı yaşam alanları sunuyor. Halen Namık Kemal Ortaokulu olarak kullanılan bina, ilk etapta sosyal bir merkez olarak tasarlanıyor. Mahalleye Adnan Ötüken’in girişimiyle 1948’de milli bir kütüphane de kazandırılıyor. Bölgenin değerlerini tarihsel değer, anı, özgünlük, enderlik ve belge değeri olarak farklı kategorilerde düşünmemizi öneren Madran, bunların arasından en baskın geleni belge değeridir diyor ve açıklıyor: -Konutlar, Cumhuriyet mimarlığının modernleşmeye başladığı döneme ışık tutar -Ankara’nın kullanılan ilk kent planını hazırlayan Herman Jansen’in tasarısı içinde yer alır -40’lardaki üst düzey bürokratların nasıl bir konuta ihtiyaç duyduğunu gösterir -İlk kez tüm hizmetleri içeren bir “yaşam alanı” örneğidir. Aslında milletvekili lojmanları olarak düşünülen konutlar, vekiller tarafından beğenilmeyince yıllar içerisinde devletin birçok kamu kurum ve kuruluşlarından memurlara tahsis ediliyor. Çok uzun yıllar devlet memurlarına lojman hizmeti gören konutların yanı sıra, mahalle içerisinde Adnan Ötüken İl Halk Kütüphanesi, Namık Kemal Ortaokulu, Çankaya Kaymakamlığı, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı gibi kamu binaları da yer alıyor. |
Tam binadan ayrılırken içeriye giren kişiyle sohbet etme şansım oluyor. Binanın Maliye Lojmanı olduğunu söylüyor. Aptartmanda sadece iki daire evini boşaltmamış, hepsine geçen yıl “çıkın kararı” gelmiş ama onlar çıkmayanlardan, zaten “çok çok az aile kaldı” diyor. Kalan aileler de kendilerine gelen kararı kabul etmeyip mahkemeye başvurmuşlar, Eylül’deki mahkeme kararını beklediklerini söylüyor. Henüz hiçbir yıkım olmamış ama süreçten çok umutsuzlar, “azıcık insan kaldık burada” diyor.
İş çıkışı saatinde gitmeme rağmen kimsecikler yok. Bütün sokaklar araçlarla dolu fakat evlerden bir ışık bile gelmiyor. Belli ki çevre işyerleri bütün mahalleyi otopark olarak kullanıyor. Lojmanların olduğu sokaklar araba mezarlığı gibi.
İç sokaklara girdiğimde de tablo aynı, terk edilmiş onlarca apartman. Tesadüfen biriyle karşılaşıyorum, o da lojman sakini “Biz asla boşaltmayacağız evimizi” diyor, ısrarcı. Meclis'te çalıştığı için lojmanlarda kalıyormuş ve bulunduğu dairede kendilerinden başka sadece bir aile daha kalmış. 5 Ağustos günü Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı’ndan vekillere gönderilen maili gösteriyor bana. Saraçoğlu Mahallesi’nin önemini ve sürecin yıkıcılığından bahseden mail vekilleri harekete çağırmak amaçlı yollanmış.
"Peki sizce bir yansıması oldu mu" diye soruyorum, “iktidar partisi vekilleri Mimarlar Odası'ndan gelen hiçbir e-postayı açmaz ki” diyor. Yani “Birçoğunun durumdan haberi bile yok, olanların da umrunda değil”
Geçen yılın ağustos ayında gönderilmeye başlanan “lojmanı boşaltın kağıtları” ara ara yollanmaya devam ediyormuş. Kime, hangi kurum bünyesinde lojman tahsis edilmişse kağıt da oradan geliyormuş. “Merkezi bir kararla henüz karşılaşmadık” diyor ve ekliyor “Memurlar resmi belgeden biraz çekinirler, kağıtlar gelir gelmez ne olduğunu anlamadan evlerini boşaltmaları bu yüzden.”
2013 Aralık’ın son günü yakıt kesilmiş ve yılbaşı gecesinde soba kurmak zorunda kalmışlar. “İki ay boyunca kaloriferler yanmadı ve sonrasında da kendiliğinden geldi” diyor, şimdi de yakıt farkı gerekçesiyle 750 lira ek katkı payı ödüyorlarmış.
Sokakların içinde dolaşmaya devam ediyorum. Tümden boşaltımış binaların bazılarına koca koca kilitler vurulmuş bile, bazıları ise sprey boyalı “asilerden” nasibini almış ne yazık ki “niye burda kimse yok” da yazan var “kumrular komüniste mezar olacak” yazan da... (PÇ/HK)
* Kamu Konutları Yönetmeliği, 3. Madde, e fıkrası'ndaki kalın harflerle yazılan bölüm 5 Ağustos 2014 tarihindeki değişiklikle kaldırıldı. (Ankara Namık Kemal Mahallesinde bulunan ve çeşitli Bakanlıklara tahsis edilen kamu konutları açısından Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğünü,)