Türkiye devrimci hareketinin tarihine ve önderlerine ilişkin neredeyse bir külliyat oluşmuş durumda. Sürekli yeni kitaplar yayınlanıyor, yeni belgeler açığa çıkıyor. Mahir Çayan, Deniz Gezmiş, İbrahim Kaypakkaya ve Dr. Hikmet Kıvılcımlı gibi önder kişiliklerin yaşamlarına ilişkin belgeseller çekiliyor, televizyon dizilerine de konu oluyorlar. Doğum ve ölüm yıl dönümleri herkes tarafından biliniyor ve anma etkinlikleri düzenleniyor.
Ama ne yazık ki Kürt özgürlük Hareketinin tarihine dönük pek az bilgi ve belge var. Son dönemlerde genç Kürt akademisyenler ve araştırmacılar böyle bir çaba içerisine girmiş durumda. Ancak onların da yoğunlaştığı dönem 1978 sonrası, yani PKK'nin kuruluşundan sonraki dönem.
Dersimli Kürt Yönetmen Çayan Demirel'in ¨Dr. Şivan¨ belgeseli son dönemlerde bu konuda yapılmış önemli çalışmalardan biri. Belgesele www.drsivan.info adresinden ulaşılabiliyor. 1935 yılında Dersim'in Civarek köyünde doğan Sait Kırmızıtoprak hayatının ilk dönemlerinden itibaren çevresini etkiliyor ve hayatı mücadeleyle geçiyor.
* * *
1938 Dersim katliamının Dersimlileri nasıl etkilediğini bu belgesel bir kez daha ortaya koyuyor. Sait Kırmızıtoprak'ın siyasal kimliğinin oluşumunda 1938 Dersim katliamının derin izleri görülüyor. Belgeseldeki bir nüfus kayıt örneği dikkat çekiyor, 1938 katliamında Sait Kırmızıtoprak dedesi ve dayısı da dahil ailesinden tam 55 kişi katlediliyor.
Rüyasında Hazreti Ali'nin kendisine kalem ve kağıt verdiğini söyleyen Sait Kırmızıtoprak, köyde çocukları toplayıp, “Kimse çoban olmasın, herkes okusun!” diye öğütleyen Mehmet Karatoprak'ın sözlerini dikkate alıyor. Sait Kırmızıtoprak, ilkokul eğitiminden sonra Balıkesir'de yatılı bir okulda okuyor, ardından İstanbul Tıp Fakültesini bitirip doktor oluyor. Ancak örgütsel hayatı başlayınca da kod adı olarak kendi köklerine bir referansla çoban anlamına gelen Şivan adını alıyor ve doktor olması sebebiyle, doktor Şivan olarak anılıyor.
Sait Kırmızıtoprak ve arkadaşları okul yıllarında doğu geceleri adı altında Dersimliler gecesi düzenlerler, bu gecelerin sonunda, Tunceli Kültür Derneği'nin İstanbul şubesini açarlar. Kırmızıtoprak, Derneğin yayın organı olan Ceride-i Dersim (1957) gazetesinde yazmaya başlar, sonrasında birçok dergi ve gazetede mesleki ve politik yazılar yazmaya devam eder. 1959 yılında açılan 49'lar davasında tutuklanır ve 1961 yılının mart ayına kadar hapis yatar. Hapisten çıkıp okulunu da bitirince evlenir, iki de çocuk sahibi olur. Hayatında her şey yolunda görünürken, bir çok imkana sahipken politik yaşamında radikalleşme kararı alır. Kürt halkının özgürlük mücadelesinin silahlı bir mücadele olması gerektiğini savunur. Bu yönüyle Türkiye Kürdistan’ında ilk defa gerilla mücadelesini teorize eden kişidir.
Birçok ilde doktorluk yapar. 49'lar davası sonuçlanınca kamu haklarından men edilir ve Isparta'ya sürgüne gönderilir. Sürgün sonrası birçok Kürt ilini gezer, Güney Kürdistan'a gidip Mustafa Barzani'yle görüşür. Yoldaşlarıyla birlikte orada onlara bir kamp yeri tahsis edilir. Bu kampta Türkiye'den gelen yoldaşlarına askeri ve siyasi eğitim vermeye başlarlar. Bu çalışmalardan sonra kendi partileri, Kürdistan Demokratik Partisi-Türkiye'yi (KDP-T) kurarlar. Ardından Behdinan bölgesinde hastane açarlar, bir kamp gibi kullandıkları bölgede, örgütsel faaliyetlerini de yürütürler.
Başta Hakkari olmak üzere birçok sınır bölgesinde örgütlenirler, beş bine yakın insanı partiye üye yaparlar. Dr. Şivan aşiretlerle ilişkiye geçip etkiler ve çok saygın devrimci bir kişilik olarak tanınır. Bir dava arkadaşı, insanların, “Doktor Şivan'ın başı üzerine” diye yemin ettiğini bile söylüyor.
Dr. Şivan, bir köyde gördüğü birkaç genç kadını bir yoldaşına göstererek şöyle diyor, “İleride bana bir şey olursa ve hareketimiz başarıya ulaşırsa, opera ve baleyi unutmayın. Bu kızlarımız bale de yapabilsin”. Belgeseldeki en etkileyici sahnelerden birisi bu sanırım. Irak KDP’sinden birisinin söylediği “Dr. Şivan Kürdistan'ın Che Guevera'sıdır” cümlesini insan daha iyi anlıyor.
Dr. Şivan'ın örgütünün güçlenmesi Türkiye devletini rahatsız ettiği gibi Mustafa Barzani'yi de rahatsız ediyor. Türkiye hükümetiyle iyi ilişkiler geliştirmek isteyen Barzani, Türkiye'de gerilla mücadelesi veren bir Kürt örgütü kurulmasını istemiyor. Önce Dr. Şivan'ın Behdinan bölgesinde kamp olarak kullandığı hastane görünümlü yeri kapatmasını ve bölgeyi terk etmesini istiyor. Barzani, ardından Sait Elçi'nin öldürülmesinden sorumlu tutarak Dr. Şivan, yoldaşları Hikmet Buluttekin ve Hasan Yıkmış'ı katlediyor. Tarihe, "İki Sait" olayı olarak geçen ve hala tam anlamıyla aydınlatılamayan bu olayla birlikte, Türkiye Kürdistan’ındaki iki Kürt örgütü de yok oluyor.
Dr. Şivan'ın 26 Kasım 1971'de yaşamını yitirmesinden tam 42 yıl sonra, Türkiye'de Kürt özgürlük hareketinin barış sürecini başlattığı ve Türkiye'deki diğer sol-sosyalist örgütlerle işbirliği yaptığı bir dönemde, Mustafa Barzani'nin oğlu Mesut Barzani Diyarbakır'a geldi. Barzani'nin neden geldiğini ve gelişinin tarihsel bağlamını merak edenler, ipuçlarını belgeselde bulabilir. Bazı şeyler 40 yıl geçse bile değişmiyor…
Diğer taraftan Dr. Şivan ve yoldaşları Şeyh Sait'in idam edildiği 29 Haziran 1925 tarihinden 45 yıl sonra aynı gün partilerini kuruyorlar. PKK ise Dr. Şivan'ın katledildiği gün olan 26 Kasım'ı 27 Kasım'a bağlayan gece Lice'nin Fis köyünde kuruluyor. Doktor Şivan'ın kamp kurduğu Behdinan bölgesindeyse şimdi PKK gerillalarının eğitim aldığı bir kamp bulunuyor. Bunlar birer tesadüf ya da tarihin cilvesi diyebiliriz. Hasılı bazı şeyler 88 yıl geçse de değişmiyor… (AS/HK)