Ölülerimizi gömeriz. Bu bizim ona olan saygımızı ve daha önemlisi onun değerini ortaya koyan bir ritüeldir. Atmayız, kurda kuşa bırakmayız. Ölen ve gömülen kişi hem onurlanır, hem de hayatın büyük döngüsüne geri döner. Toprağa, böceklere, ağaca, çiçeğe can verir, tekrar hayat bulur. Kıymetlenir. Ölen kim olursa olsun, gömülmeyi hak eder. Yani ölmek ve gömülmek var olduğumuz günden beri en doğal haklarımızdan. İşte tam da buradan hareketle dünya kurulduğundan beri iktidar sahipleri kendilerince makbul olmayanları gömmeyerek, gömdürmeyerek değersizleştirip, cezalandırıyor. Onların kıymetlenip varlığını sürdürmesine izin vermiyor. Bazen kurda kuşa bırakıyor bazen tamamen kaybederek, yok sayıyor. Bir mezar taşını bile çok görüyor. Bu bir döngü.
Oyunun künyesi Yazan: Jean Anouilh Çeviren: Yaşar Avunç Yöneten: Eraslan Sağlam Sahne Tasarımı: Cihan Aşar Giysi Tasarımı: Hüseyin Özay Işık Tasarımı: Ekremcan Arslandağ Oyuncular: Aysan Sümercan, Erhan Tuna, Tuba Zehra Sağlam, Ayça Bildik, Oğuzalp Kutlu, Sadettin Okumuş, Ekremcan Arslandağ, Gökçe Taş |
Eteokles ve Polyneikes babaları Oidipus öldükten sonra Thebai Krallığını sırayla yürütmektedirler. Sırası gelen kardeş tacı diğer kardeşine bırakmaktadır. Lakin bir gün ağabey Eteokles yerini kardeşine bırakmak istemez. Bu çatışmanın sonunda iki kardeş birbirini öldürür. Çocukların dayısı olan Kreon kral olur. Yeni kral Eteokles’i devlet töreniyle gömdürürken -ki burada gömülenin yani makbul olanın iktidarı bırakmak istemeyen kardeş oluşu çok manidar-, Polyneikes vatan haini ilan edilip, gömülmeyecek ve kurda kuşa yem edilecektir. Oidipus’un iki de kızı vardır; Antigone ve İsmene. Antigone yasalara karşı gelerek kardeşi Polyneikes’i gömmek ister. Antigone’nin amacı aslında devlete karşı gelmek değil, haklılığını ortaya koymaktır, bunun için de direnmeyi seçer. Direnmek ölümü getirir.
Antigone, Antik Yunan’dan bugüne yazılmış en güçlü ve eskimeyen oyunlardan biri. Oyuna adını veren Antigone ise erdemin ve direnişin timsali olarak, tiyatro yazınının en güçlü karakterlerinden. Kaynak metni Sophokles tarafından yazılmış olan Antigone bugüne kadar her dönemde ilgi çekmiş, Brehct’ten Anouilh’e kadar pek çok yazar tarafından uyarlaması yapılmış. Her yazar kendi döneminin iktidar ve devlet mekanizmalarını görünür hale getirmek için Antigone oyununu gündeme getirmiş. Tatavla tiyatro da benzer bir yola giderek dünyanın ve ülkemizin içinde bulunduğu kanlı ve adaletsiz döneme dikkat çekmek adına Antigone’yi bu sezon sahnelerine taşımış. Tatavla bunun için Jean Anouilh’in İkinci Dünya Savaşı’nda Almanya’nın işgal ettiği Fransa’da geçen oyununu tercih etmiş.
Oyunun düşünsel alt yapısı üzerine fazlasıyla çalışılmış olduğu görünüyor. Masa başı dramaturji çalışmaları yapılmış ve bu sahneye, dekora yansıtılmış. Anouilh’in öngördüğü şekilde, zamanın durmuşluğunu ve döngüselliğini gösteren saat, kapılarla yaratılan fotoğraf benzeri canlı tablolar, sahnenin dairesel formu hep bu fikre hizmet eder nitelikte. Fakat bu düşünsel temelin oyunun bütününe yansımış olduğunu söylemek biraz güç. Belli ki ekip, oyunu daha dramatik bir yerden ele alarak, seyircide oluşacak duyguyu hedeflemiş.
Lakin Anouilh’in kurduğu yapı, içinde dramatiği de barındıran bir epik oyun. Yazar oyununun girişinde yer verdiği prolog ile oyunu bir çerçeveye alırken, oyun akışında yer yer seyirci duygusunu hedefleyen dramatik öğeler kullanmış. İzlediğimiz oyunda ise bu prolog bir anlatıcıya söyletilmek yerine, sahneye, dekora ve açılışta oluşturulan fotoğraf karelerine yüklenmek istenmiş. Bu ise var olan epik yapıyı kırarak oyunu bütünüyle dramatik bir hale taşımış.
Bu elbette tercih edilen bir sahneleme yolu olabilir. Fakat eğer oyunun ve anlattığı meselenin hala var olduğuna ve döngüselliğine dikkat çekmek istiyorsanız epiğin mekanizmaları açığa çıkaran, seyirciyle oyun arasına mesafe konmasını sağlayan yapısını kullanmanız daha etkili ve istendik sonuçlar verebilirdi. Çünkü epik tiyatronun ve anlatıcı kullanımının en temel işlevi, oyunu tarihselleştirerek seyircinin oyunu duygusal tepki yerine bütüncül olarak algılamasını sağlamaktır. Bunun bir diğer boyutu ise Anouilh’in oyunu kendi tarihinin son dönemidir, yani dünyada o güne kadar ki son zulüm Nazilerdir. O günden bugüne çok zaman geçmiş, ihlaller, adaletsizlikler ve gömülmeyen, yasa dışı ilan edilenler listesi uzadıkça uzamıştır. Ama Tatavla’nın tercihi olarak Anouilh ve onu dramatik olarak anlatma isteği, oyun gerçekliğini Nazi Almanya’sında bırakmış gibi görünüyor. Oyunda seyircinin çok da anlayamadığı bir şekilde Nazi askerleri sahneye geldiğinde sanki ondan sonra hiç böyle şeyler yaşanmamış gibi bir anlatı ortaya çıkıyor. Oysa sanırım Tatavlanın istediği bu değil.
Oyun bu denli dramatik bir yapıya büründüğünde büyük mekanizmanın açığa çıkarılmasından çok Kral Kreon ve Antigone arasındaki bir çekişmeye dönüşüyor. Diğer oyun kişilerinin zayıflatılması yoluyla ana çatışma güçlendirilmek istenirken tam tersi bir etki oluşuyor. Oyun kurulmak istenen dramatik yapısına rağmen oyunculuklar yüzünden inandırıcılıktan uzaklaşıyor. Oyunculuklar unutulan replikler, yanlış tonlama ve nefesler, yapay, duygudan uzak konuşmalar, teklemeler, abartılı jest ve mimiklerle aksıyor, oyuncuların iç aksiyon oluşturamadan oynadıkları duygusu uyandırarak seyirciyi oyundan uzaklaştırıyor. Oyunda kullanılan göstergeler, sahne ve oyuncular arasında organik bir bağ kurulamıyor. Her ne kadar aktif kullanılan (çok fonksiyonlu masa gibi) dekor ve benzeri varsa da oyuncular sahneye öylesine atılmışlar, yapmaları gerekeni otomatik olarak yapıyorlar gibi görünüyor. Burada oyuncuların oyunu yeterince içselleştirememiş oldukları ve sözlerini çok da anlamadan söyledikleri, dekorla ilişkilerinin sadece dokunsal boyutta kaldığı duygusu uyanıyor. Buna bir de en önemli problem olarak, sözlerin söylenme hızı, oyunun hızlı ilerleyişi eklendiğinde oyun maalesef seyirciye düşünme payı bırakmayan bir hal alıyor. Seyirci sadece bir duygu olarak Antigone’nın trajedisini hissedebiliyor. Antigone bağıran, haykıran ama ne hissettiği çok da anlaşılmayan bir karaktere dönüşüyor. Oysa yine Anouilh’e baktığımızda, kara kuru çelimsiz, sıradan küçük bir kız, bir Antigone yaratarak, “o yapıyorsa, siz de yaparsınız” demek istediğini görüyoruz. Ama izlediğimiz oyunda bu mesaj seyirciye geçiyor diyemiyoruz.
Ama siz bu oyunu yine de seyredin, değilse okuyun. Çünkü o yapıyorsa, siz de yapabilirsiniz. (NK/EA)