“Söz Uçar Yazı Kalır” gündelik hayatta kendine sıkça karşılık bulan bir söz olmanın yanında artık bir hekimin, Dr. Ali Özyurt’un kitabının adı.
Ali Özyurt bir hekim, anestezi ve reanimasyon uzmanı. Şu anda TTB Yüksek Onur Kurulu üyesi, vakti zamanında, hem de bu topraklarda “Gezi” olgusunun yaşandığı zamanda İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu üyeliği yapmış ve sürecin önemli hekimlerinden olmuş. Halk sağlığına gönül vermiş bir hekim Ali Özyurt. Kitapta mesleki ömrü ameliyathanelerde ve yoğun bakımlarda geçen bir hekimin halk sağlığı yüksek lisansını bitirdiği gün yaşadığı heyecanı paylaşıyor bizimle.
Dört bölümden oluşan kitapta (anılar, iç döküşler, gezi düşlerim gezi geleceğim, ses ver tabip) ilk iki bölümde kişisel bir yaşam serüvenine, dostluğa ve yaşam boyu süren arkadaşlıklara, aşka, aile bağlarına, sevince, hüzne, acıya, hastalığa tanıklık ediyorsunuz. Kitabın başında 'yazmak zamanın ve ölümün elinden bir şeyler kurtarmaktır.' sözünden yola çıktığını belirten Ali Özyurt, yazdıklarıyla bunu fazlasıyla başarmış, “ölümün elinden çokça şey kurtarmış”. Diğer bölümler ise bu kişiselliğe toplumsal ve mesleksel boyutlar katarak farklı bir boyut getirmiş kitaba. Gezi’nin içinden bir hekimin yaşadıklarını, tanıklıklarını yazması önemli bir belge oluşturuyor süreç için.
Biz yine de ilk iki bölüme dönelim.
Bu iki bölümde Dr. Ali Özyurt ile bir vapur yolculuğuna çıkıyorsunuz sanki. O anlatıyor, anlatıyor, anlatıyor: İçten, samimi ve sahici. Bu vapurla Ali Özyurt’la çocukluğunun sokaklarını, onu hekimliğe götüren yılları, yaşamdaki iniş çıkışlarını, iç muhasebelerini, politik yönelimlerini, yaşamında çok önemli yeri olan arkadaşlarını ve arkadaşlıklarını, onlara yazdıkları mektupları, ailesini, kayıplarını, kazançlarını, “Neşe”sini ve “Hazan”ını, acılarını, sevinçlerini dolaşıyorsunuz. Bu vapur hep İstanbul’da, İstanbul Ali Özyurt’un anlattığı her şeyden karşınıza çıkıyor. Bir ömrün sokaklarını oluşturuyor İstanbul.
Acelesi var sanki Ali Özyurt’un, vapur yolculuğu kısa süreceği için değil, anlatacağı çok şey olduğundan, birini bitirip öbürüne geçmek istiyor, anlatacakları var daha. Bir telaş bir telaş….
Çünkü ölümün elinden kurtarılacaklar çok daha. Neden bu acele diyebilirsiniz, neden bu telaş? Sebebini yine kitapta çıktığınız yolculukla Ali Özyurt veriyor: Önce kanser tanısı, operasyonlar tedaviler, sonrasında metastaz …… Bir hekimin, insanlara hayat veren, onları yoğun bakımda ölümün kapısından döndüren bir hekimin hastalıkla, kanserle yaşadıklarını okuyoruz. Hastalığı algılayışı, hissettikleri, her şeye rağmen gel-gitlerinde yaşama nasıl sarıldığı, on yılı aşkın bir mücadele… Bu mücadelenin tam ortasındayken gelen kızı Neşe.
İçli ve güzel bir vapur yolcuğu bekliyor sizi “Söz Uçar Yazı Kalır” kitabında. Yolculuğun sonunda şu soru gelebilir sizin de aklınıza: İnsanın yurdu neresidir? Ait olduğu kent mi, yaşadığı toprak mı, ana dili mi, ailesi, arkadaşları ve dostları mı, aşk mıdır insanın ana yurdu!
Ali Özyurt’un yurdu yaşamın ta kendisi !
Can arkadaşı Yavuz Yıldırım’ın onun için yazdığı şiirle bitirelim en iyisi
Hayal Bilgisi
Eskiden gölge oyunu ustası
Hayali küçük Ali vardı
Çocukluğumuz yetişti o günlere, bizse
Hayali büyük Ali'ye
Hayal etmenin en güzel halini
Gün Işığında gösteren
Naftalin kokulu sandıklardan
Unutulmuş türkü sözlerinden
O insanı
Usulca çıkarıp bize tanıtan
Hayali güzel Ali
Sevimli cesaretiyle
Bizi kibarca kendimizle buluşturan
"Biz ne güzelmişiz"in
Demirbaş öznesi
Sevgili İnsan Ali
Okullarda hayal bilgisi dersi olmalı
Sınavıysa
Sabun köpüğünden balon üflemek
Bulutlara isim bulmak
Ağaçlara sarılmak
Kuşlarla konuşmak..
Çocuklara yakışan en güzel ders bu olmalı
Yavuz Yıldırım
Helsinki 22.12.2014
(CIY/HK)
* Söz Uçar Yazı Kalır, Ali Özyurt, NotaBene Yayınları, Ekim 2016, 143 s.