İki farklı ülke, iki farklı geçmiş, iki farklı yaşanmışlık, iki farklı acı olsa da unutmanın, unutamamanın, hatırlamanın, özlemin, savaşın, ölümlerin ve acının eşliğinde yeni bir aşka ulaşmak ister kadın ve erkek.
Geçmişinde bir savaşı ve bir aşkı yaşamış olan kadın, barışın filmini çekmek için gittiği Hiroşima’da aynı savaşı yaşamış hiç tanımadığı bir erkeğe aşık olur.
Birbirlerinin adlarını dahi bilmeden birlikte geçirilen gecede bedenlerinden anlamlarını yitirmiş sözcükler dökülür... Kadının ve erkeğin ülkesinde binlerce insanın soğumuş ölü bedeni toprağa düşmüştür.
Birlikte geçirilen gecenin sabahında, kadın ve erkek Hiroşima'nın sokaklarında dolaşmaya başlar.
Kadın, Hiroşima müzesini, müzedeki maketleri, orada dolaşan yüzleri düşünceli insanları, atom bombasının kurbanlarını, onların parçalanmış gövdelerini, kesik kolları ve bacaklarını, fotoğrafları, et ve kemik gibi yara alabilen biçimleri bozulmuş demirleri, taşları, hala o ilk acıyı taşıyan derileri, uyuyan kadınların kafalarından dökülen saçları görür.
Kadın: Ben hep ağlamışımdır Hiroşima’nın alınyazısını düşündükçe, hep...
Erkek: Hayır! Niye ağlamış olasın ki?
Hiroşima'nın sokakları, geçmişi, acısı, ölümleri ve aşkı o an bir başka kentin sokakları, geçmişi, acısı, ölümleri ve aşkı olur... Hiroşima Nevers olur, Nevers de Hiroşima olur... İki kentin, iki geçmişin belleği tek bir kentin belleği olur kadında.
Kadın: Her şeyi gördüm Hiroşima’da, her şeyi...
Erkek: Sen hiçbir şey görmedin Hiroşima’da.
Nevers’te doğmuştur kadın… Nevers evidir... Nevers gençliğini yaşadığı yerdir… Nevers ilk aşkını bulduğu yerdir... Nevers aşkını ve aklını yitirdiği yerdir aynı zamanda.
İkinci Dünya Savaşı'nda ülkesi Fransa’nın savaştığı bir Almanyalı askere âşık olur... Aşkları öğrenilince dışlanır, yalnızlaştırılır, aşağılanır, saçları kazıtılıp mahzene atılır. Çünkü o ulusuna “ihanet” edip ulusunun “asil ruhunu” kirletmiştir... Sevdiği adam öldürüldüğünde de aklı bırakıp deliliği seçer.
"Akıl gibi bir şey delilik de... Açıklanmıyor... Tıpkı akıl gibi... Geliyor, iyice sarıyor seni, o zaman anlıyorsun... Ama geçip gidince de, bir türlü anlayamıyorsun ne olduğunu...”
Nevers'te on dört yıl boyunca unutamadığı aşkını anlattığında, anlatılan hikâyenin anlatılabilir bir hikâye olduğunu; bedeni ürperip acıyı daha az hissetse de sevdiği adamı daha az hatırladığını, gözlerinden başlayıp ellerine doğru yavaş yavaş onun soğumuş ölü bedenini unutmaya başlar.
“Seni daha az hatırlamaya başlıyorum... Unutmaya başlıyorum seni... Ürperiyorum bunca sevgiyi unuttuğumu düşündükçe... Ellerini bile doğru dürüst hatırlamıyorum... Acıyı hala hatırlıyorum biraz... Bu gece hatırlıyorum... Ama bir gün hatırlamayacağım... Hiçbir şeyi...”
Kadının Nevers’teki hikâyesinin bittiği yerde Hiroşima'daki hikâyesi başlar… Erkek kadının hiç kimseye anlatamadığı hikâyesini dinlediğinde sımsıkı sarılır kadına ve “Kal benimle, Hiroşima’da” der.
“Ancak Nevers yoluyla anlayabilirim seni, seninle ilgili binlerce, binlerce şey arasından... O günler, bu gün olduğun insan olmaya başladığını anladım çünkü...”
Zamanın ve mekânın önemi kalmadığında adı olmayan kadının ve erkeğin bir adı olur.
Kadın: Hiroşima, senin adın bu.
Erkek: Seninki de Nevers. (KT/AS)
* Filmin adı: Hiroşima Sevgilim Yönetmen: Alain Resnais, 1959