Arkadaşımın “Zuğaşi Berepe konseri var, geliyor musun” sorusunu dün gibi hatırlıyorum. Tümüyle yabancı gelmişti bana, birkaç kez tekrarlatmıştım grubun adını. Önce yabancı sanmış sonra “ne cahilsin” bakışına maruz kalıp Lazca rock yapan bir grup olduğunu öğrenmiştim. Lazca rock ile kulaklarım 1994 ODTÜ Bahar Şenliği için stadyumda verdikleri konserde tanıştı; dolayısıyla Kazım Koyuncu’yu da orada gördüm ilk. Bir türlü doğru telaffuz edemediğim “Zuğaşi Berepe”nin anlamının “Denizin Çocukları” olduğunu ise sonradan öğrendim.
Murat Meriç ise Kazım Koyuncu ile tanışmasını şöyle anlatıyor.
Kazım’ın Sevdası - Kazimişi Oropa Yazan: Uğur Biryol, Yayına hazırlayan: Kıvanç Koçak İletişim Yayınları Biyografi Dizisi 2015 |
“Ben şanslıyım: Tanıştım, sohbet ettim, canlı dinledim. Tanışmam, tümüyle bir tesadüfe dayanır aslında... 1995 yılında, Ankara’da kurduğumuz Radyo Arkadaş’ın kapısını çaldı: 'Yeni bir grubumuz var, size kasetimizi getirdik' diyerek girdi içeri. Gececiydim, o gün tesadüfen oradaydım. Çay içtik, sohbet ettik, kaseti dinledik ve akabinde yayına aldık. Zuğaşi Berepe’nin ilk albümüydü elindeki, dinlediğimiz anda sevdik. Kazım, yayında, müziğinden ziyade Karadeniz sevgisini ve orada yapılmak istenenleri anlattı uzun uzun. Asıl derdi oydu. ‘Şarkılar orada, onlar kendini anlatır zaten’ dedi ve sadece sözleri Türkçeye çevirdi. Mütevazı ve samimiydi. İçinden geleni yapıyordu. Hep öyle kaldı. Hepimiz için özel olmasının sebebi bu belki de: Yalansız, riyasız olması. Benim için bir sebep daha var: Bilmediğim, kendimi uzak hissettiğim bir kültürün kapılarını sonuna kadar açtı bana.”
Meriç bu anısını, Uğur Biryol’un kaleme aldığı “Kazım’ın Sevdası - Kazimişi Oropa” adlı kitap için yazdığı Önsöz'de anlatıyor.
Uğur Biryol’un da 25 Haziran 2005 tarihinde kaybettiğimiz Koyuncu ile bir tanışma hikayesi var.
Müziğini, yaşamını, düşüncelerini anlattığı Kazım Koyuncu’nun ölümünün 10. yıl dönümünde yayınlanan kitabının Sunuş yazısında onunla tanışmasını ise şöyle anlatmış:
“Ben, Koyuncu’nun müziğiyle ilk defa Arhavili bir arkadaşım sayesinde tanışmıştım. O zamanlar dershaneye gidiyordum, arkadaşım (Uğur Özcihan) bana heyecanla ‘Zuğaşi Berepe diye bir grup çıkmış. Mutlaka dinlemelisin. Harikalar yaratmışlar’ diye anlatıyordu. Arkadaş tavsiyesidir diyerek aldığım Zuğaşi Berepe’nin ‘Va Mişkunan’ albümü beni gerçekten çok etkilemişti. Bir yandan arkadaşıma teşekkür ederken, öte yandan bir Karadenizli olarak böyle bir müziğin yapılmış olmasına çok sevinmiştim. ‘Va Mişkunan’, bu memleketin rock müzik tarihinde bir ilkti; çok sertti belki ama doğru bir adımdı.”
Hemen belirteyim kitabın Önsöz ve Sunuş yazıları çok iyi.
Murat Meriç “Bu Daha Başlangıç…” adını vermiş yazısına. Gezi direnişine selam çakarak Kazım Koyuncu gibi her zaman direnen bir isim için hazırlanan bir kitaba daha çok yakışacak bir başlık gelmiyor aklıma. Kitabın yazarı Uğur Biryol ise Sunuş yazısına “Kazım İçin Birkaç Kelam ve Teşekkür…” başlığını atmış.
Mesela “Kazım Koyuncu, en büyük acılarımızdan biri” diyor Murat Meriç; “20’li yaşlarımın coşkusu” diyor… Yazısına “Bu Daha Başlangıç…” demesinin nedenini ise şu cümlelerden anlıyoruz: “Kazım, yaşadığı dönemde, direniş ve isyanın simgelerinden biriydi... Bugün de öyle. Gezi’de ve sonrasında yanımızdaydı mesela. Direnişin yüzüydü. Tek ve büyük üzüntüm, Kazım’ın bu günleri görememiş olması.”
Uğur Biryol Kazım koyuncu kitabı için üç yıl çalışmış. Onu en iyi kendi cümleleri ve şarkılarının sözleri anlatır, diyor Biryol; “Kazım'ın bugüne kadar söylediklerini, şarkılarını, sözlerini, hayata dair mesajlarını kendimce derlemeye çalıştım…” Kazım’ın ailesi ve arkadaşları ile yaptığı görüşmelerdeki anlatımlar ise hikayenin tamamlayıcısı olmuş.
Biryol, çok güzel bir biyografi hazırlamış. Kazım Koyuncu’yu onun kendi sözleri, söyledikleriyle anlattım demesine bakmayın; Kazım’ın Sevdası’nda bir Karadenizli’nin sevdiği ve saydığı bir Karadenizli’yi ustaca anlatmasına tanık olacaksınız.
Mesela Kazım Koyuncu kendisini söyle anlatıyor: “Ben bir müzisyenim, ondan sonra biraz Karadenizliyim, ama hepsinin ötesinde ben bir devrimciyim”.
Uğur Biryol ise Kazım Koyuncu’yu şöyle anlatıyor: “öldüğü güne kadar bize inandığı doğrulardan vazgeçmeden güzel şeyler söyledi. Bunu da hayattan, siyasetten kendini soyutlamadan, başını kuma gömmeden, kalplerimize değerek söyledi. Bu güzel yürekli insan, dünyada bir yerde olmaya gelmişti ve ölümünün üzerinden geçen on seneye rağmen hala burada bir yerde bize hayatı sorgulamanın ama güzellikleri de yaşamanın anlamını şarkılarıyla göstermeye devam ediyor. Martılar gibi özgür olmayı seçmiş biriydi o; Karadeniz’in engin sularında kanatlarını rüzgarla dolduran bir martıydı. İyi ki doğdun Lazi Bere… İyi ki şarkılar söyledin bize…” (HK)
Kazım Koyuncu Kimdir? |
Artvin'in Hopa ilçesine bağlı Pançol’da (Yeşilköy), 7 Kasım 1971 tarihinde doğdu.Nüfusa geç kaydedildi; resmi doğum tarihi 10 Mayıs 1972. Müziğe ortaokul birinci sınıfta mandolin çalarak başlamış, çocukluğu, "üstadım" dediği, "Kemençeci Yaşar" lakabı ile tanınan Yaşar Turna'nın yanında türkü dinleyerek geçmiştir. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni kazandı, okulu bıraktı 1992’de müzikle profesyonel olarak ilgilenmeye başladı. 20 yaşındaydı Ali Elver ile "Dinmeyen" adlı müzik grubunu kurdu. Daha sonra Lazca müzik yapmak için bu gruptan ayrıldı. 1993’te Mehmedali Barış Beşli ile birlikte Zuğaşi Berepe (Denizin Çocukları) adlı rock müzik grubunu kurdu. Bu grupla1995'te Va Mişkunan (Bilmiyoruz), 1998'de de İgzas (Gidiyor) adlı albümleri çıkarttı. Zuğaşi Berepe “Bruxel Live” adlı konser albümünü yayınladıktan sonra 1999’da dağıldı. Kazım Koyuncu, tek başına müziğe devam etmiş ve Salkım Söğüt adlı projelerin ikincisinde 3 şarkıyla yer almıştı. 2001’de Viya! adlı ilk solo albümünü çıkardıktan sonra Kanal D televizyonunda yayınlanan popüler TV dizisi Gülbeyaz'ın müziklerini yapınca yurt çapında tanındı. Daha sonra Kemal Sahir Gürel ile birlikte Sultan Makamı adlı televizyon dizisinin müziklerini hazırladı. Karadeniz müziğinin güçlü temsilcilerinden Fuat Saka, Volkan Konak ve Bayar Şahin ile birlikte düzenledikleri, büyük ilgi gören Hey Gidi Karadeniz konserler dizisinin de öncülüğünü yaptı. Nisan 2004'te çıkardığı ikinci solo albümü Hayde ile popülaritesini arttırdı. 2004'ün sonlarında Koyuncu’ya akciğer kanseri teşhisi konuldu ve kanser tedavisi görmeye başladı. 25 Haziran 2005'de, 33 yaşında, tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. |