13 ve15 yaşlarında iki çocuk oyun oynarken birinin ölümüne neden olursa suçlu kimdir; dahası, ortada bir suç var mıdır? Zor sorulara yanıt arıyor Tiyatro Craft'ın yeni sahnelemeye başladığı Taşlar adlı oyun. Ancak metnin de Tiyatro Craft’ın da tavrı net.
20 yıldan bu yana birçok ülkede oynanmış Taşlar’ın yönetmeni oyunun da yazarı olan Tom Lycos. Oyun Avustralya’da yaşanmış gerçek bir hikayeyi taşıyor tiyatro sahnesine. İki çocuk bir köprüden aşağı taş atıp yoldan geçen araçları vurmaya çalışırken taşlardan biri isabet ediyor bir arabaya. Bir insan hayatını kaybediyor. Oysa onlar için mahallede taş atıp cam kırmaktan farklı değil oynadıkları oyun. Sonrası çocukların yaşadıkları, hayatlarına etkisi, polisler, adli süreç…
Çocukların hikayesi devam ederken kimi zaman satır aralarında kimi zaman altı çizilen biçimde gördüğümüz şiddet Avustralya’ya ait değil, medeniyetimizin her yerinde her an karşımıza çıktığını biliyoruz. Çocukları sorgulayan komiserin tavırlarındaki şiddet de yabancımız değil, fotoğraflarını çekmek isteyen medyanın tavrı da polislerin kendi aralarındaki şakalarına içkin olan şiddet de; oyun ustaca ünlemler yerleştiriyor insanın aklına.
Metnin tümüne yayılmış olan çocukluğun inşa sürecine dair referanslar mesela: Çocukların şiddetle şekillenen hayatları, oynadıkları oyunların merkezinde yine şiddet olması, vs… Taşlar’daki çocukların kendi aralarındaki konuşmalara, şakalaşmalara yayılan ve oyuncuların büyük bir başarıyla aktardıkları çizgifilmlerdeki, uzun metrajlardaki, bilgisayar oyunlarındaki kalbi sökülen, kanlar fışkırırken zangırdayan, kafasına yediği tornavidaya rağmen dövüşmeye devam eden insanlar çocukların hayalleri olamayacağına göre…
Evet biliyoruz, “Pep-pe Pep-pe çok ağlıyor” ama Lara Croft’un elindekiler de flüt değildi herhalde; kelle koltukta savaşan Genç Osman efsaneleriyle büyütülen gençler Taşlar’daki çocuklardan birinin sevinçle haykırdığı gibi “bilgisayarda kafa kesmece” oynamayı seveceklerdi. Yarattığımız medeniyeti şiddetle şekillendirirken davranışlarının sorumluluğunu çocuklara yüklemek mümkün mü? Devlet şiddeti, erkek şiddeti, yetişkin şiddeti; fiziksel ve duygusal şiddet; evde, okulda, işyerinde, sokakta…
Hikayenin çarpıcılığı ve hareketin eksik olmadığı reji seyircinin ilgisini sahneye odaklıyor ama insan zihninin sabitlenmesi mümkün mü? Taşlar’ın dayandığı kaynak Avustralya, ama seyrederken Türkiye’yi düşünmemek elde değil. Türkiye’deki taş atan çocukları mesela…
Kürt çocukların toplumsal gösterilere katılımı üzerine çalışan Hacettepe Üniversitesi'nden Sedat Yağcıoğlu'nun yorumu unutulabilir mi: "Günlük hayatlarında her alanda sistematik bir ayrımcılığa maruz kaldıkları için doğal bir tepki.”
Yağcıoğlu’nun aktardığı çocukların kendi ifadeleri her şeyi anlatıyordu zaten: "Taş atıyorum çünkü özgür değilim", "çünkü ölen akrabalarımın fotoğraflarına bakıp kim öldürdü diye sorduğumda 'devlet' deniyor. Ben taş atmayayım da ne yapayım, benim onlara aslında kayalar yuvarlamam lazım."
Taşlar çocuklara odaklanan, çocukların bakışını yansıtmaya çalışan bir oyun. İki polisin olay hakkındaki konuşmalarında olduğu gibi “suç mu, hata mı” tartışmasının başlangıcını yapıp mağdurun kim olduğunu sorgulayan, empati geliştirmenin önemini vurgulayan bir yoruma sahip.
Sahnedeki oyuncuların sık sık kimlik değiştirerek başka rollere bürünmesi de hem empati vurgusu açısından hem herkesin hayatın her döneminde farklı konumlarda aynı şiddetin öyle ya da böyle tarafı olduğuna dikkat çekmesi bakımından içeriğe uygun bir reji mantığını gösteriyor. Görülen o ki, seyirci de bundan çok memnun. (YY)
*Taşlar 26, 31 Ocak’ ve 1, 2, 7, 8, 14, 15, 21, 22 Şubat’ta, saat 13.00’te, İstanbul, Kadıköy’de, Craft Tiyatro’da izlenebilir. Ayrıtılı bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.