* 80’lerde Lubunya Olmak.
İstanbul’da 10 sahnenin birlikteliğiyle kurulan Alternatif Sahneler Oluşumu ile GümüşlükAkademisi’nin işbirliğiyle 1-8 Ağustos’ta Alternatif Sahneler Festivali düzenleniyor.
Alternatif sahnelerin farkındalığını artırmak ve devamlılığına katkı sağlamak amacıyla, ortak sorunlara ortak çözümler ve tiyatro adına projeler üretmek üzere, 2010-2011 sezonunda bir araya gelip oluşturduğu Alternatif Sahneler Oluşumu’ndan Kumbaracı50, Sahnel Hal, Mekan Artı ve Kara Kutu sahnelerinin oyunları Gümüşlük Akademisi’nde izleyicilerle buluşacak.
Akademi’nin Açıkhava Sahnesi’nde 1-8 Ağustos’ta izleyiciyle buluşacak oyunlar: “Kimsenin Ölmediği Bir Günün Ertesiydi”, “Soytarılar”, “80’lerde Lubunya Olmak” ve “Yaka Paça”
Altıdan Sonra Tiyatro ve Kumbaracı50'nin Basın ve Halkla İlişkiler Koordinatörü ve Alternatif Sahneler Festivali Festival Koordinatörü Gülhan Kadim ile alternatif sahneleri ve yapılacak festivali konuştuk.
* Gülhan Kadim.
Alternatif sahneler bir araya gelip nasıl bu oluşumu kurdular ve neler yaptılar?
Üç sene önce yedi sahne ile kuruldu alternatif sahneler oluşumu. O zaman adı “7 - Alternatif Tiyatro Mekanları Ortak Girişimi”ydi. Daha sonra yeni sahnelerin katılımıyla 10 sahne olduk. Beyoğlu çevresinde hızla artan küçük ölçekli salonlar bir arada ne yapabilirler, belli bir birlik oluşturup bazı konularda birlikte hareket edebilirler mi gibi hedeflerler ortaya çıktı ve projeler geliştirdiler.
Zamanla ismimizi değiştirdik. “Alternatif tiyatro mekanları” dendiğinde bu mekanlarda alternatif tiyatro yapılıyor algısı oluşuyordu. Bunu biraz kırmak istedik. Evet, içlerinde alternatif tiyatro olabilecek denemeler var ama bu mekanlarda herkesin yaptığı tiyatroya da alternatif tiyatro demek mümkün değil. Öyle bir iddiamız da yok, öyle bir yapımız da. Gerçi yine yanlış anlaşılıyor. Ama her seferinde kendimizi açıklayarak kendimizce anlatmaya çalışıyoruz.
İlk yapılan yedi sahnede o ay oynanacak bütün oyunların yer aldığı, hangi sahnenin nerede olduğunu gösteren bir haritanın olduğu ortak bir broşür basmaktı. Sonraki süreçte ortak broşürden vazgeçtik. Çünkü çok zor bir şeydi programları bir araya getirip her ay onu baskıya vermek. Ortak on sahnenin programlarının olduğu bir web sayfası yaptık “alternatifsahneler.com” diye.
Ayrıca ilk sene “medyada tiyatro”, “eleştiri” gibi başlıklı bazı söyleşiler düzenlendi, konuşmacılar davet edildi ve farklı sahnelerde bu söyleşiler yapıldı. İlgi de çok yoğundu.
Geçen sene de “AltFest” diye bir tiyatro festivali yaptık, bizim için bir ilkti. Festivalde yeni metin üzerine gitmeye karar verdik. Çünkü genelde bizim gibi sahnelerin en çok uğraştıkları şey kendi metinlerini üretmek. Ortak noktamız bu denebilir. Yeni metinler kazandırmak gibi bir derdimiz olduğu için festivalin de konusu bu olsun dedik. Çok iyi bir festival de diyemeyeceğimiz, ama neler yapmamız gerekiyor diye gördüğümüz kendimizi de eleştirdiğimiz böyle bir giriş yapmış olduk. 2015 Mart’ta tekrar olacak.
* Soytarılar.
Peki Türkiye’de yeni yeni konuşulan alternatif sahne kavramını sizin tanımınızla biraz açabilir misiniz?
Aslında bizim için alternatif sahne o alışık olduğunuz İtalyan sahne dışında başka seyir biçimleri yaratmak. Genelde bu sahnelerde, kiminde sabit olsa da, seyircinin seyir düzlemi hep değişiyor. Bu da yaptığınız üretimin bir parçası haline gelmeye başlıyor. Bu sefer seyirci nereden seyretsin oyunu, nereden baksın, oradan seyreden nasıl olur, bu taraftan seyreden nasıl olur gibi rejiyi de etkileyen bir seyirci seyretme düzlemi oluşmuş oluyor.
Normalde böyle bir şey yok sahnelerde. Seyircinin nerede oturacağı belli, sahne yüksekte, İtalyan sahne, daha belirli bir durum var. Bizde sadece bir mekan var, o mekanda oyunla birlikte şekillenen bir de seyir düzlemi var.
Dot’un ilk Mısır Apartmanı’nda açtığındaki mekanı tamamen bu algıylaydı. Öncesinde de Galata Perform vardı. Ama Kumbaracı50’nin açılmasıyla biraz daha alternatif bir yönetim biçimi oluştu. Çünkü tamamen bireysel destekler ve kendi bütçemizi kendimizin oluşturduğu yapıyla bir yer açtık, ne bir birikimimiz ne de bir sponsorumuz vardı. Sonrasında da bunun yapılabileceği görülüp, bunu diğer sahneler söylediği için rahatlıkla söylüyorum, diğer sahneler için bir cesaret noktası oldu ve çok arttı zaten o sahneler.
Dünyada alternatif tiyatro ve sahne kavramları yeni değilken Türkiye’de bu kavramlara bir rahatsızlık oluştu ve geçtiğimiz günlerde de bu çokça tartışıldı. Sizce nedeni nedir?
Evet, dünyada yeni keşfedilmiş bir şey değil. Bilmiyorum neden buna takınıldığını. Bu tür oluşumlar büyük salonlar bulamıyorlar gibi de algılanıyor bazen. O yüzden “Yazık bunlara bir apartman dairesi bulup, oraya girip, bir iki sandalye koyup, üç ışık asıp tiyatro yapmaya çalışıyorlar” gibi bir algı da oluşturulmaya çalışılıyor. Evet, böyleleri de vardır. Ama böyleleri yaşayamaz zaten. Bu mantıkla seyirciyi oraya çekmek mümkün değil. Sonuçta ne olursa olsun bilet satıyorsanız seyirciyi oraya oturttuğunuz anda içerideki oyun dahil her şeyin o konfora yönelik olması gerekiyor. Bunu sağlamak sizin göreviniz. Ben Kumbaracı50 için konuşabilirim. Elbette bizim de eksiklerimiz vardır. Ama biz girdiğimizden itibaren her şeyin tam olacağı ve iyi bir sistemle oturtulacağı bir yapı kurduk. O yüzden havalandırmamız da, klimamız da, güvenlik kameralarımız da var. Birçok şeyden ödün verebilecekken vermedik ve bunun için gerçekten çok paralar harcadık.
Niye, deli miyiz bunu yapmak için? Gidip başka büyük bir sahne kiralayıp oynayabilirdik. Ama bizim yaptığımız tiyatro biçiminde öyle kitlelere hitap eden bir tiyatro anlayışı da yok. Böyle oyunlar da yapabiliriz ki yapıyoruz da, çok büyük salonlarda da oynanıyor. Gerçi Kumbaracı50’de oynadığımız oyunların çoğu başka büyük sahnelere uymuyor. Ama “Hayır, biz büyük salonda oynamayız” demiyoruz.
Asıl çıkış noktası daha küçük sahnede oyuncularla seyircileri çok daha başka bir yakınlıkta buluşturmak. Bizim tiyatro yapma isteğimiz aslında bu tür mekanlarda var olma arzumuzdan da kaynaklanıyor. “Ay ne yapalım, bizim de küçük yerimiz var. Bununla idare edeceğiz artık” gibi bir algımız yok. Bu seçilmiş bir şey. Evet, biz böyle dar alanlarda yapmayı tercih ettiğimiz için böyle bir şey oluşuyor.
Seyirci bulamıyorlar, büyük salonları dolduramıyorlar ve bu nedenle böyle yerlerde oynuyorlar gibi bir eleştiriye de cevap vermiş oluyorsunuz aslında…
Evet, belki her oyunumuz büyük salonları doldurmaz, doğru. Ama derdimiz bu değil. Biz 500 kişiye ulaşalım, her oyunumuz öyle kitlelere oynansın gibi bir derdimiz yok. Tabi ki istiyoruz oyunumuz çıkınca turneye gidelim, orada daha çok seyirciye ulaşsın. Herkes Kumbaracı50’ye gelip seyredecek gibi bir şeyimiz de yok.
Biz aslında her şeye açıkken bizi bir şeyin içine sokmaya çalışıyorlar. Bu sahnelerde sadece bu oyunlar oynanır, sadece “in-your-face” yaparız, sadece alternatif tiyatro yaparız, sadece bu salonlarda oynarız gibi sınırlarımız, kriterlerimiz yokken ve çok açık bir alan yaratıyorken dışarıdan bunlara ödüllerden tutun ikinci lig tiyatro bunlar gibi bir takım yapıştırmalarla başka bir kalıba sokulmaya çalışılıyor.
Tabi ki burada seyircinin algısıyla da oynanıyor bir yandan da. Hayır, orada amatör tiyatro yapılmıyor. Amatör tiyatroyu küçümsediğim için söylemiyorum. Biz oradan geliyoruz zaten, üniversite tiyatrosundan geliyoruz. Ama 25-40 TL’ye bilet satarken biz orada öyle bir tiyatro yapmıyoruz.
Demiyorum ki bütün bu sahnelerde çıkan bütün oyunlar çok iyi oyunlar. Benim hiç görmek istemediğim oyunlar da çıkıyor yeterince emek verilmemiş, ne yapsam olur düzeyinde. Hayır, o mekanlar onun için yok. Ne yapsanız seyirci alır gibi bir şey yok. Yine çok özenli olmak zorundasınız, ne yaptığınızı bilmek zorundasınız. Ben onların eleneceğini düşünüyorum. Çok seçenek var, o kadar çok oyun çıkıyor ki o sahnelerde... Seyirci elbette bunu seçecektir. Kimsenin bunu söylemeye hakkı da yok. Gitmiştir bir yerde kötü bir oyun seyretmiştir. Olabilir. Özel tiyatrolarda 800 kişilik salonlarda kötü oyun seyretmiyor muyuz? Hem de ne kadar çok. Hatta bizde oranı daha düşüktür diye düşünüyorum. O yüzden ben çok çirkin ve gereksiz buluyorum bu tür tartışmaları. Zaten çok tartışmaya girmiyoruz. Bizim kalemimiz değil o. Biz işimizi yapıyoruz. Bir kere bir basın bildirisiyle cevap verdik. O kadar.
Peki seyircilerin alternatif sahnelere bakış açısı ilk kurulduğundan bugüne nasıl değişti? Tepkilerde farklılık gözlemlediniz mi?
Bu tür soruları cevaplamak için çok erken geliyor bana. Çünkü böyle bir 15-20 yıl yaşanması gerekiyor o algının tespit edilebilmesi için. Sonradan birileri söyleyecek o dönemde böyle olmuştu diye herhalde.
Ama içindeyken sadece hissettiklerimiz ve bizim birbirimizle paylaştıklarımız üzerinden konuşabiliyoruz. Neden bu tür mekanlara bir anda seyircinin ilgisi bu kadar yoğun oldu? Çünkü bir yükselişte olduğunu herkes biliyor, kurumsalların da düşüşte olduğunu. Tabi ki onların da bir seyircisi var. Ama o seyirciye başka bir şey sunulduğu için bence, zaten çok büyük bir tiyatro izleyicisi kitlesi yok olan birkaç bin kişinin alternatif tiyatroyu keşfettiğini ve bundan keyif aldığını düşünüyorum.
Bunun sebeplerini kendi aramızda tartıştığımızda bizim hissettiğimiz seyircinin artık o çok pişirilip sunulan, temalarından tutun oyunculuk biçimlerine kadar birbirine benzeyen ve aslında bugüne çok da dokunmayan, hep dolaylı yollardan bir şeyler anlatan oyunlardan sıkıldığı.
Hepsi için söylemiyorum bunu kesinlikle çok iyi oyunlar da çıkıyordu. Ama gittikçe bunun sayısının azaldığını görüyoruz. Ele geçirilen her yer gibi tiyatrolarda da aynı durum var. Artık herkes kendi istediği oyunu istediği şekilde sahneleyemediği için bu tür oyunlarda da düşüş var.
Alternatif sahne ayrı bir şey yarattı. Çok cesur oyunların da oynanabildiği, yaşadığımız çağa dair insanların dertlerini kapsayacak, onları çok yakın mesafeden yakalayan bir şey yarattı bu mekanlar diye düşünüyorum. O yüzden de seyrederken yaşadığı deneyim o oyunla birlikte bir serüven yaratıyor seyircide. Birlikte bir seyir hali var. Şimdi bu oyunları tasarlarken, eğer seyirciyi oyunun bir parçası olarak düşünüyorsan zaten ışık gibi kostüm gibi dekor gibi seyircinin nasıl seyretmesini istediğin de senin için bir dertse bunu başardığın noktada seyirci gerçekten o oyunla birlikte seyrediyor. Sadece bir televizyon ekranında seyrediyor gibi, büyük sahnede benim yerim burası oyuncuların yeri orası gibi bir algıyla seyretmiyor. Bence böyle bir deneyim yaşattığı için bu seyirciye yeni geliyor, maalesef yeni geliyor. Bizim için aslında yeni değil de. Oradan yakaladığını düşünüyorum seyirciyi.
Alternatif Sahneler Oluşumu olarak ileride ne planlıyorsunuz?
Aslında bu seneki “AltFest”te bütün bu on sahnenin birlikte oyun çıkarması gibi bir planımız var. Belki yönetmeni dışarıdan olabilir ama on sahneden yazarın, oyuncuların bizler olduğu bir ortak proje. Bunu görmek aslında istiyoruz yapabilir miyiz diye. Tamam, işletme kısmında ya da paylaşım kısmında birlikte bir şeyler yapıyoruz ya da bir şeyler üretiyoruz. Ama asıl sahnede de ne yapabiliriz birlikteyi görmek heyecan veriyor bize. Umarım gerçekleşebilir.
Gümüşlük Akademisi ile festival yapma fikri nasıl oluştu?
Zaten İstanbul dışında festivaller yapmak istiyoruz. Çünkü bizim gibi sahnelerin gidip herhangi bir yerde sahne bağlaması ve oyun oynaması çok zor, organizasyon şirketi olmadığı zaman. Ancak birilerinin davet etmesi, koşulların uygun olması ve öyle gitmemiz gerekiyor ki zarar etmeyelim. Turneyi usulüne uygun yapmazsanız çok zarar edebilirsiniz. Zaten böyle bir bütçemiz de yok. Bu nedenle hep böyle sağlam adımlarla turne yapılabiliyor. İstiyoruz ki keşke birileri mesela Bursa’da alternatif sahneler festivali yapsa da buradaki bütün sahnelerden oyunları götürsek. Gümüşlük bunun bir adımı, çok minik bir şey.
Orada bir de tiyatro eksikliği vardı. Yazın sürekli bir tiyatro yok onların programlarında. Olmasını da istiyorlardı. Ben gidip görüştüğümde bir projeyle gel dediler. Orada da bir açık hava sahnesi var. Benim aklıma bu geldi birkaç oyunla gidebilir miyiz diye. İlk olacak, göreceğiz birlikte. Umarım iyi olur, devamlılığı olur, daha büyür festival. Sadece on sahne ile sınırlı kalmaz.
Bu ilk deneme olduğu için de sadece içimizden seçtiğimiz oyunlarla gidiyoruz. Ama bu iyi bir işbirliğine dönüşürse önümüzdeki sene belki de daha uzun bir zaman diliminde daha çok tiyatronun yer aldığı illa bu oluşum içerisinde yer alması gerekmiyor, başka tiyatroların da yer aldığı bir festivale dönüşür. (YÖ/AS)
* Program hakkında ayrıntılı bilgi için tıklayın.