Walter Mitty’nin gizli yaşamı (The Secret Life of Walter Mitty) Ben Stiller’in hem başrolünü oynadığı hem de yönettiği filmini birkaç manada okuyabiliriz: Kapitalizm kötüdür, yavaş yavaş öldürür, zorunlu çalışma sıkıcıdır, işten başka bir şeye zaman ayıramıyorsan bari hayal kur.
Bunlara yakın daha birkaç sonuç çıkarmak mümkün filmde ama önce kısa bir özet geçmekte fayda var.
Walter, popülerliği uluslararası üne sahip Life dergisinin bodrum katında fotoğraf editörü olarak çalışan hayal gücü geniş biridir. Derginin artık internetten yayınlanacağı kararı üzerine bir son sayı basacaklardır. Ve bu son sayının da çok özel olmasını isterler. Bunun için de gelen fotoğrafları en iyi şekilde ayıklayan, seçen ve basan fotoğraf editörü Walter’a büyük görev düşmüştür. Yıllardır fotoğraf gönderen doğa fotoğrafçısı Sean O’Connell bu defa 25 kare fotoğraf göndermiştir fakat 25. kare kayıptır. Film, kayıp karenin peşine düşen Walter’ın maceralarını ve değişimini anlatıyor.
Derginin en alt katlarında birinde çalışan Walter aynı dergide çalışan Cherly’e âşık. Fakat bir türlü kadına açılamamaktadır. Ama bu onun için sorun değil, en azından hayal kurarak kadınla iletişime geçer ve meramını anlatır. Sık sık hayal kuran ve dalan Walter’ı bekleyen işsizlik aslında basında yakın gelecekte birçok kişinin “kaderini” işaret ediyor.
Filmin arka okumasında kayıp fotoğrafın peşine düşen Walter’ın, hayatın anlamını sorgulayışını görürüz. Dört duvar arasına sıkışan modern çağ insanının internette kendine profiller, arkadaşlıklar oluşturarak aslında olduğu yerde saydığını, bir duygu iletimi olan “göz kırpma” eylemini bile makineler yardımıyla yaşayan, yaşadığını sanan, mutlu insan tipinin aslında sentetik olduğunu görürüz, anlarız.
Hollywood sinemasında komik adam olarak bildiğimiz birkaç oyuncudan biridir Ben Stiller.
Fakat bu filmde komiği oynamaz, daha çok kara komediye yakın bir filmdir, ara ara fantastik ve aksiyona kaçsa da kara mizah türüne en yakındır dersek yanlış değerlendirme yapmış sayılmayız. Küçük bir rolle de olsa Sean O’Connell karakterine can veren Sean Penn her zamanki gibi rolünün hakkını veriyor.
Özellikle kar kaplanının fotoğrafını çekmek için karlı dağlara tırmanıp saklanarak uygun anın gelmesi üzerine fotoğrafı çekmemesi ve o anın tadını çıkarmak isteyişi karakteri daha sahicileştirmiş. Ne iş yaparsanız yapın işinizin arasında kaybolmayın demeye getiriyor. Sahici diğer bir karakter de Olafur Darri Olafsson’ın canlandırdığı helikopter pilotu.
İster dijital çağ deyin, ister siber, ister modern ya da modern ötesi çağ deyin ne derseniz deyin yakın gelecekte insanları bekleyen en büyük tehlikelerden biri, durağanlık, monotonluk ve rutin hayatın çekilmez hale gelmesi.
Walter Mitty’nin gizli yaşamı filmi de bu çağda geçen, plazalara çalışarak hapsedilen, çalıştırılan insanların acımasız çarklar arasında kendilerine küçük de olsa dar da olsa bir koridor yaratma çabalarını anlatıyor. Aynı zamanda kapitalizmin kostümünün çok güzel ama dişlerinin çok acımasız olduğunu görmemiz için Himalayalar’a çıkmanız gerekirse çıkın bir de orada bakın dünyaya, sisteme der. (HB/AS)