Gezegenimizi acımasızca çalkalayan su savaşları tüm hızıyla devam ederken Türkiye'nin konuya gösterdiği özensizlikten Burdur gölü de nasibini almakta. Yapılan çeşitli barajlarla kaynaklarından mahrum bırakılan gölün su seviyesi her geçen gün düşerken doğal hayatın dengeleri alt üst olduğu gibi, geleneksel hayatlarında suyla haşır neşir olan bölge insanları için göl tatlı bir anı olarak kalma tehlikesiyle karşı karşıya.
1981 Burdur doğumlu sinemacı Şafak Türkel durumun daha da vahim bir hale gelmesini engelleyebilmek için paçaları sıvayıp Göle Yas adlı belgesele girişmiş. Yönetmenliğini Eray Mert'le paylaştığı çevreci projede hemşerisi Sümer Ezgü gibi sanatçıların da desteğiyle çabalarının mümkün olduğunca hızlı ses getirerek bir an evvel gerekli önlemlerin alınmasını diliyor.
Göle Yas
Burdur bölgesinin yas türküleri belgeselin müzikal teması olarak kullanılacak, zira bu hızla giderse, içinde kirlilikten dolayı zaten fazla bir yaşam çeşitliliği barındırmayan Burdur gölü 20 yıl içinde tamamıyla kuruyarak yok olabilir.
Projeye katkıda bulunan Sümer Ezgü bu doğal felaketin yalnız gölü değil, tüm çevresini de etkileyeceğini belirtmiş. Bir kültürel mirasın da tehdit altında olduğu kesin. Bölge insanının ve bilhassa çocukların konuya hassasiyetlerini artırmak için onları çalışmalarına dahil eden Şafak Türkel daha önceki yapımlarından edindiği tecrübeyle belgeselde dansa da önemli bir rol veriyor.
Fakat göldeki hızlı su çekilmesi yüzünden dansçı ve koreograf Ziya Azazi'nin geçtiğimiz aylarda üstünde performansını gerçekleştirdiği platformun seviyesi hesaplanan su seviyesinden yüksekte kalmıştı.
Neyzen Pelin Başar'ı üzerinde gördüğümüz kayalar ise bir zamanlar gölün dibinde yatan ve son zamanlarda ortaya çıkmış kayalar – bana derinin sıyrıldığı bir bedende çıplak kalan iç organ hissini veriyorlar.
İngilizce adıyla Songs for the Lake tamamlandığında dünyanın çeşitli festivallerine katılıp Burdur gölünün geleceğini gözetenlerin mesajını dış ülkelere de taşıyacak.
Şafak Türkel
Genç sinemacı Şafak Türkel'le dünyanın en yetkin belgesel festivallerinden, Amsterdam'daki IDFA sırasında geçen ay tanışmıştım; yanında Göle Yas'ın dış ilişkiler sorumlusu, Hollanda'da faaliyetlerini sürdüren dansçı ve oyuncu Zeynep Gündüz vardı. Daha önceki çalışmalarında da işbirliği yapmış olan sempatik ikilinin motivasyonu ve yaydıkları pozitif enerji dikkat çekiciydi.
Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi, Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü mezunu olan Türkel, Uğur Seyrek, Beyhan Murphy, Mehmet Balkan, Julian Moss, Geyvan McMillen, Alpaslan Karaduman, Bürge Öztürk, Cüneyt Çalışkur gibi koreograf ve rejisörlerin yirmiden fazla eserinde video tasarımı yapmış.
Türkiye'nin bale sanatında önemli yer tutan Meriç Sümen'le ilgili belgeseli Şafak'ın dansa olan yakın ilgisinin teyidi. Kamerasındaki kıvraklık, dans sanatının zarafetini uzman bir göz aracılığıyla yansıtma becerisini kanıtlıyor.
Türkel ayrıca Mercan Dede’yle de farklı eserlerde aynı sahneyi paylaşmış çok yönlü bir kişilik (bu arada dünyaca ünlü müzisyenin adı Göle Yas projesinde de geçiyor).
Suyla yoğun ilişkinin insan bedenine kazandırdıklarının bilincinde olan genç sinemacı Türkel suda devinen vücut temasını her fırsatta layıkıyla kullanıyor. Görselliğin ulaştığı estetik zirveler bir yana, bedenin suyla dansı insanın manevi bütünlüğüne giden yolda mükemmel bir vektör halini alabiliyor ne de olsa.
Sularında derin nefes alıp vermeyi, ciğerlerine oksijeni çekmeyi, yüzmeyi, dalmayı, balık avlamayı öğrendiği ve belki de en mutlu anlarını yaşadığı Burdur gölünü kurtarmak üzere giriştiği mücadelede bunun payı yüksektir diye düşünüyorum – hem yürüyebilen, hem uçabilen, hem yüzüp hem de dalabilen kuşları kıskanırım daima; insan onlara göre ne kadar kısıtlı ve sakar değil mi?
Akarsular ve göller bir tarafa, denizlerle çevrili memlekette suyla ilişkiyi fazla geç olmadan artırmak, derinleştirmek ve yüceleştirmekte fayda var, beden ve ruhlarımıza iyi geleceği kesin…