Paris 8 Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Hakan Güneş, bianet'e ABD'nin Türkiye'nin F-35 sürecini askıya alma kararını ve bölgesel ilişkileri yorumladı.
Güneş, krizin nasıl bir aşamada seyredebileceğini, silah ticareti ışığında 2019 politikalarını ve gelecek için olası senaryoları anlattı.
ABD'nin F-35 kararı sinyallerini vererek geldi. Ancak Trump'tan da karşı yönde açıklamalar geliyordu. Bu konuda Trump ile Pentagon arasında bir fikir ayrılığı oldu da Pentagon kazandı denilebilir mi? Kararı genel olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bir fikir ayrılığı yaşadıkları doğru. Sadece bu konuda değil, Suriye, Afganistan konularında da zaman zaman fikir ayrılığı yaşıyorlar.
Sadece Trump değil Obama döneminde onun da Pentagon ile fikir ayrılığı yaşadığını sık sık gördük. Fakat gerçekleşen karar, aşağı yukarı tahmin edilen bir sonuçtu.
Yani çok sürpriz olmadı. Hatta daha kapsamlı olabilecek, daha sert bir yaptırım beklenirken, biraz tahminlerin altında bir yaptırım geldi .
Kararın F-35 programından Türkiye'nin çıkarılmasıyla sınırlı kalması ve verilen mesajın ılımlı olması, tahminlerin ötesinde bir olumlulukta. Bu sürecin ılımlı bir şekilde geçeceği mesajını veriyor bu durum.
Benim dikkatini çekmek isteyeceğim konu şu burada. Konu Pentagon ve Trump arasında yaşanan farklılıklar, hatta Trump ile Pompeo (Dışişleri Bakanı Mike Pompeo) arasında yaşanan farklılıklar değil.
Sonuç olarak yaptırım kararının en büyük destekçilerinden Pompeo da Trump'ın atadığı bir isim ve yaptırım kararında başı aslında Pompeo çekiyor.
"Asıl mesele sadece Türkiye değil"
Benim dikkatini çekmek istediğim konu meselenin Türkiye ile sınırlı olmadığı.
Bence Türkiye'de en az konuşulan konu bu. Aslında karar Rusya'dan silah sistemleri alan ve alma hazırlığında olan diğer ABD müttefiklerine de gönderme.
Yani, ABD'nin S-400 alım sürecine hiç tepki vermemesi zaten beklenemez. Endonezya, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelerin, yani diğer ABD müttefiklerinin de aynı sonuçla karşılaşması muhtemel.
Bu, dünyanın içinde bulunduğu yeni bir süreç. Soğuk savaş sonrası Sovyetler Birliği artık yoktu ama Putin ile birlikte Rusya tekrar Sovyetler Birliği yerine konuldu.
NATO üyesi ve ABD müttefiki ülkelerin Rusya'dan silah alması bir tabu, kırmızı çizgi olarak kabul edildi.
ABD tarafından görülen bu yeni dünya sisteminde ilişkilerinin çapraz karakterinin artması artık sürdürülemez. Biz bunun ilk örneğini Türkiye-ABD ilişkilerinde görüyoruz ama bu aynı zamanda ABD-Mısır, ABD-Filipinler gibi ilişkiler için de geçerli.
Yani Rusya'dan silah almak isteyen tüm müttefikler bu anlamda ölçülü ama sert ve bedeli olan uyarılar alacak anlamına geliyor.
"Türkiye-ABD ilişkileri bir buçuk yıldır aslında iyi"
Türkiye-ABD ilişkileri çok çalkantılı zamanlar geçirdi son yıllarda. Pastör Brunson krizi, tutuklu ABD vatandaşları gibi, ama sonuç olarak biraz Trump'ın söylemleri biraz genel gidişat bakımından hepsi toparlandı. Bu yeni krizde gidişat ne olur?
Dediğiniz gibi birçok çalkantıdan geçildi. Ama dönüm noktası, Türkiye'nin ABD'nin Suriye'de bir Kürt devleti inşa etmek istemediğini, hatta Suriye'den aşamalı olarak çekileceğini görmesi oldu.
Türkiye'nin ABD'nin Suriye'deki bir Kürt devletine hiçbir şekilde destek vermeyeceği mesajını vermesiyle kritik kriz aslında bir buçuk yıl önce aşılmıştı.
Dolayısıyla aslında Türkiye-ABD ilişkileri son bir buçuk yıldır düzelme eğilimde ve bu düzelme devam ediyor.
2013-2018 arasında son derece negatif seyreden ve kriz aşamasına gelen ilişkiler aslında kriz olmaktan çıktı. Pürüzlerin devam edeceğini görüyoruz ama büyük bir sorun görünmüyor.
"Rusya'nınki gönül alma girişimi "
Rusya, bugün Doğu Akdeniz ile ilgili Avrupa Birliği'nin yaptırım kararını eleştirdi. "Böyle diplomasi yürütülmez" dedi. Bu bağlamda Rusya'nın tavrını Türkiye ile bir 'buddylik' durumu olarak yorumlamak mümkün mü?
Şimdi Rusya'nın Doğu Akdeniz politikasında çok belirgin ve etkili bir konumu yok. Akdeniz'de sorun olabiliecek İsrail ve Mısır gibi ülkelerle de Türkiye'nin arası oldukça iyi.
Rusya'nın bu yöndeki açıklamaları o yönden çok gerçekçi değil. Hem kritik bir aktör değil. Yani bu sadece gönül alma girişimi.
"S-400 ticareti Putin'in başarısı değil"
Rusya basınında son bir haftadır, Türkiye'nin S-400 alımı için "Putin'in kişisel başarısı" yorumları yapılıyor. Bu konuda ne diyorsunuz?
Hayır, kesin bir biçimde hayır. Rusya basınında Putin güzellemesi anlamını taşıyan bir yorum. Başka bir kıymeti yok.
Bu tam olarak Erdoğan'ın kararıdır, o da ihtiyaçlarıyla ilişkilidir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Suriye'de Rusya'ya duyduğu ihtiyaç ve burada keza batıyla olan ilişkileri ile Rusya ile olan ilişkilerini dengeleme kararıyla ilgilidir.
Tekrar edecek olursam sadece Türkiye değil, benzer karakterde ülkeler de silah ticareti konusunda aynı aşamada.
Türkiye hem Rusya hem ABD'ye yaranabilir mi?
Türkiye'nin hem ABD hem Rusya ile ilişkileri bozmama yolunda adım attığını düşünüyor musunuz? İki tarafa birden yaranılabilir mi?
Şimdi Türkiye 1925'ten beri hatta 1919'dan beri batıyla ne zaman sorun yaşasa bunu dengeleme yönünde bir politika izliyor.
Bunun örnekleri Kıbrıs krizinde, 1964'te ve son olarak Suriye krizinde görüldü.
Buraya kadar yeni bir şey yok. Bu denenmiş ve başarılı bir yol ve ne zaman denge politikası izlese bundan karlı çıkan Türkiye olmuştur. Aksine Sovyetler Birliği ve Rusya'nın pek kazancı olmamıştır.
Şu noktada Türkiye'nin Şangay İşbirliği Örgütü'ne katılmayacağı anlaşıldı, Suriye'de bir Kürt oluşumuna gidilmeyeceği anlaşıldı, dolayısıyla dengeli bir süreç izlenebilir.
"Türkiye'nin çeşitliliği hem olumlu hem tuzak"
Türkiye'nin savunma sanayisini kaynaklarını çeşitlendirmesini son derece olumlu bir gelişme olarak görüyorum ben.
Fakat aslında yine de tuzak olarak görüyorum. Çünkü Türkiye ve çevresindeki bütün ülkeler şu anda aynı durumda ve şu an alternatif olarak Rusya'dan silah almak için korkunç bütçeler ayırıyor.
ABD'nin silah ticaretindeki payı yüzde 33 ve onu Rusya takip ediyor. Daha çok silah satma yarışında ve silah pazarında Rusya daha kuvvetli bir duruma geldi. Bu da bölgesel barış paktlarını zora sokuyor.
"Hükümetlerin barışçıl yol izlemesinden başka çıkış yolu yok"
Burası çok önemli, bu kısır döngüden nasıl çıkılır ya da çıkılır mı?
Bölgesel düzeyde barış siyaseti izleyen devlet adamlarının çoğalması dışında böyle bir çıkış yolu yok.
Hükümetlerin, başta Ortadoğu olmak üzere barışçıl bir siyaset izlemesinden başka seçenek yok.
Aksi takdirde bu trend devam eder ve ediyor da zaten.
Soğuk savaştan yüksek silah ticareti rakamlarına ulaşıldı. 2010'larda yükselen bu artış trendi sürüyor.
Dünya silah ihracatı rakamlarında son durum
*2014-2018 verileri. Kaynak: SIPRI
(PT)