Latin Amerika’da yerel radyoların yaygınlaşmasına büyük emek vermiş, alternatif medya ve radyo aktivisti José Ignacio López Vigil, 1980’lerde El Salvador’da iç savaş zamanı faal olan Radio Venceremos üzerine yazdığı kitabıyla da tanınıyor. Küba doğumlu eski bir rahip olan Vigil, halen Ekvator’da yaşıyor ve yerel radyoculuk alanında yoğun bir faaliyet yürütüyor. José Ignacio López Vigil ile yerel radyo çalışanları için bir atölye düzenlemek üzere geldiği Meksika’nın Oaxaca kentinde görüştük.
Medya her yerde tekelleştirilmiş durumda, sadece Meksika, İtalya, Türkiye gibi birtakım ülkelerde değil, ayrıca sözde demokratik ülkelerde de. Tekelleştirme döneminde alternatif medya ana akım medyaya karşı neyi ne kadar başarabilir?
Neredeyse bütün Latin Amerika’da radyo ve televizyon frekanslarının mevcut tekeline karşı alternatif medya bir yandan vazgeçilmez, ama yeterli değil. Frekansların dağıtımını baştan yapacak şekilde ülkelerimizin yasalarını değiştirmeliyiz. Çünkü tekelleşme sadece alternatif, yerel ve popüler medyayı değil, ayrıca özel, ticari medyayı da etkiliyor. Bize vazgeçilmez görünen üç sektör bu sebeple gelişemiyor: ilki devlete ait olmayan halk sektörü, yani otonom, çoğulcu sektör. Özel sektör de gelişmiyor çünkü yoğunlaşmış, örneğin Meksika’da iki büyük şirkette yoğunlaşmış durumda. Üçüncü olarak, yerel, sivil, kâr gütmeyen sektör de gelişmiyor. Bu yüzden bir yasa değişikliği, ayrımcı ve hiç de demokratik olmayan yasalarda değişiklik kaçınılmaz oluyor; öte yandan birçok alternatif yerel radyonun varlığı bu yasa değişikliğini zorunlu kılıyor. Mesela burada Oaxaca’da yüzden fazla yasadışı radyo var, daha doğrusu yasadışı değil kaçak radyo; çalışma iznini devletten almıyorlar. Bunların yarısı, ellisi yerel radyo; diğerleri de özel ticari veya dini radyolar. Karşısında yüz radyo olunca devletin onları kontrol etmesi mümkün olmuyor, böylece bu da yasa değişikliğini zorluyor.
Birçok insan radyonun eski moda bir mecra olduğunu düşünebilir, özellikle şu an içinde yaşadığımız internet ve dijital medya çağında. Sizin bu görüşe katılmadığınızı biliyorum, ama bu konudaki savınızı bir kez daha özetleyebilir misiniz? Bugünlerde kaç kişi radyo dinliyor mesela?
Latin Amerika’da radyolar oldukça etkili ve güncel kalmaya devam ediyor, özellikle de nüfusun yüzde kırkını barındıran taşra yerlerinde radyo ana iletişim ve bilgi aracı. İnternet halen seçkinci, nüfusun büyük çoğunluğuna hâlâ ulaşmıyor; şehirleşmiş yerlerde insanlar televizyon izliyor, gençler internete bakıyor, ama radyo hâlâ çok kullanılıyor, çünkü ev kadınları çalışırken televizyon izleyemiyor mesela veya internette gezinemiyor, ama radyo dinliyor. Binlerce sürücü radyo dinliyor, internette dolaşacak halleri yok. Çalışan genç televizyon izleyemez, radyosunu açıyor. Tarlada çalışmaya giden köylü radyosuyla gidiyor. Güvenlik görevlileri televizyon izleyemiyor, radyoları var. İnsanların radyodan aldıkları haberlere televizyondan aldıklarından daha çok güvendiklerini söyleyen bazı istatistikler bile var, çünkü televizyon bir şova dönüştü ve çok yüzeysel. Radyoların büyük şehirlerde bile inandırıcılığı daha fazla. Örneğin ben Quito’da (Ekvator) oturuyorum ve orada da radyo haberlerinin etkisi aynı haberleri televizyonda duymanın yarattığı etkiden daha fazla oluyor. İnternetin inandırıcılığı da çok fazla, ama internet halen kalıcı bir mecra veya bir kitle iletişim aracı değil. Başka bir deyişle Latin Amerika’da radyo çok iyi durumda.
Toplumda bazı değişiklikleri tetiklemekte radyonun gücünün, bir eğlence mecrası olan televizyonun potansiyelinden daha büyük olduğunu düşünüyorsunuz. Bu potansiyelde vatandaş haberciliğinin rolü nedir?
Latin Amerika’da radyo çeşitlilik içeren bir rol oynuyor: uyarı, iletişim, haber, röportaj, ama bunların yanı sıra da yetkililer ve yetkililerin yerine getirmeleri gerekenleri yerine getirmelerini talep etmek için radyoyu kullanan vatandaşlar arasında sosyal bir araç. Yani vatandaşlar radyoya protesto etmek, kınamak ve yetkilileri göreve çağırmak için gidiyor. Daha yeni, hastanede sorunların yaşandığı kuzey Veracruz’da bir radyodaydım. Oradaki hastanede bakımı ihmal edilen bir sürü hasta bu durumu nerede protesto edecek? Elbette radyoda; televizyon veya internette değil. Bu yüzden vatandaş haberciliği değil, daha fazlası, vatandaşlar ve yetkililer arasında sosyal aracılık sözkonusu. Maruz kaldıkları hak ihlallerini kınamak için gelenlere radyo kucak açıyor; onlara sorular soruyor ve bu hak ihlalleri için yetkililerden hesap soruyor. Bu aracılık, vatandaş ve yetkili arasında bağlantıyı sağlama, radyoların, Latin Amerika’da giderek daha çok şey yapan sosyal duyarlılığa sahip radyoların, yerel radyoların, alternatif radyoların gitgide daha fazla oynadığı bir rol. Bunlar çok önemli, çünkü devlette vatandaşın protestosu için bir muhatap olmayınca vatandaş nereye gidecek?
İnternet çok kolay kontrol edilebilen bir mecra, çünkü hükümetlerin kontrol ettiği hizmetleri kullanmak zorunda. Örneğin Türkiye’de Twitter ve Youtube kapatılabildi – bu gelecekte de çok kolay yapılabilir. Yerel radyoların ileride özgür medyaya bir alternatif oluşturabileceğini düşünüyor musunuz?
Hayır, burada Meksika hükümeti yerel radyoları da çok kapattı ve kapatmaya devam ediyor. Radyoyu kapatıyorlar, ekipleri durdurup zapt ediyorlar, bazı yerel radyo muhabirlerini de vuruyorlar, özellikle de madencilik şirketlerine karşı olan radyolarda oluyor bu. Meksika’da ve Latin Amerika’nın çoğunda yeni ekonomik politikalar madencilik ve petrol etrafında şekilleniyor, bir de açık işletme madenciliği, çok su kullanan ve çevreyi kirleten o devasa madenler. O maden ocaklarına ve çok uluslu, Kanadalı, Çinli, Amerikalı şirketlere karşı savaşan bir çok yerel radyo istasyonu var. Bu tabii ki Meksika hükümetinin, Ekvator hükümetinin, Şili hükümetinin ekonomik politikasına ters. Böyle olunca devlet radyoları kapatıyor. Bunu yapmaya hakları yok ama yapıyorlar. Bundan sonra da Latin Amerika’da şöyle oluyor: Facebook gibi sosyal ağlar henüz hükümetler tarafından çok kontrol edilemiyor. Ekvator’da Twitter ve Facebook’u kontrol etme çabası var, ama Meksika’da kontrol altına alınmış değiller. Dolayısıyla yerel radyolar tehdit ediliyor, tehlikelerle boğuşuyor, bazı gazetecilerinin Meksika’da, Honduras’ta, Guatemala’da, Kolombiya’da öldürüldüğü oldu. Bir çok gazeteci öldürüldü ve yerel radyo istasyonu kapatıldı, ama durum bu.
Radyo Venceremos [Başaracağız] deneyimiyle ilgili bir kitap yazdınız. Venceremos, otuz yıl önce El Salvador’da iç savaş sırasında kurulmuştu. Peki şu anda, ‘savaş hali’ dışındaki dönemlerde bu deneyimden neler öğrenebiliriz?
Radyo Venceremos 1980’den barış antlaşmalarının imzalandığı 1991’e kadar çalıştı. Kuşkusuz Latin Amerika tarihinde Radyo Venceremos’tan daha kahramanca, daha şaşırtıcı ve cesur bir radyo yoktur. İnanılması zor bir vaka. Radyo Venceremos’taki arkadaşların yaptıkları kulağa bir bilim kurgu filmi gibi geliyor, inanılmaz bir radyo. Amma velakin, barış antlaşmaları imzalandığında Radyo Venceremos’un San Salvador’da yayın yapmaya devam etmesine izin verilse de, radyocular bu işi yürütemiyor. Bu yüzden Radyo Venceremos artık yok. Buradan ne ders çıkardık? Savaşın ortasında nasıl radyo yapılacağını bilen o cesur ve kahraman arkadaşlar barış zamanı nasıl radyo yapacaklarını bilemediler. Nasıl hayat verileceğini biliyorlardı, savaşta yayın yapabildiler ama barış sırasında iyi radyo yapmasını bilemediler. Öncesinde daha zor ve sonrasında daha kolayken bu nasıl mümkün olabilir? Fikrimce barış antlaşmalarıyla beraber ünlü ve önemli olma isteği öne çıktı, ayrılıklar ortaya çıktı. Latin Amerika’ya özgü olan birtakım kusurlar, yani ‘ben’ meselesi ortaya çıktı: “Çoğunluk çalışmıyor, en iyisi benim,” böylece de barış zamanında proje başarısız oldu. Kanımca buradaki ders şu: Savaş zamanı bir şeye hayat vermek, barış şartları verildiğinde halkın gücünü inşa etmekten daha kolaydır.
Radyo bir dönem için ajitasyon aracı olarak iş görebiliyor, ama daha kalıcı olması için bazı kalıpları kırması gerekiyor anlaşılan...
Latin Amerika’da ilk isyancı radyo ya da savaş radyosu 1957-1958 arasında Küba’da Che Guevara’nın “Rebel Radio”suydu. Ondan önce Kosta Rika’dan yayın yapan Nikaragua’nın “Radio Sandina”sı vardı. Bundan sonra da “Radio Venceremos” ve “Radio Fragamunto Martin,” bu ikisi El Salvador’da iki radyoydu. Radio Venceremos doğuda Morazan’ın yanındaydı, Fragamunto Martin de ülkenin merkezine daha yakındı. Ama Guatemala’da da Guatemala’nın gerillasıyla beraber isyancı bir radyo vardı ve Kolombiya’da da halen biri Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri’nin (FARC) diğeri Ulusal Kurtuluş Ordusu’nun (ELN) olan iki radyo var. Ben onlarla temas halindeydim. Bu radyolar elzem; bir halk savaşı sırasında çok önemliler. Sorun genellikle sonraları Venceremos’un başına gelenin aynısının oluyor olması; nasıl çoğulcu ve demokratik bir radyo yapacaklarını bilemiyorlar. Latin Amerika’daki bu ve bunun gibi deneyimlerin rekabetçi bir radyo oluşturması nasıl sağlanabilir? Latin Amerika solu ve sol partileri iletişim kurmakta başarısız oldu, bir araya gelemediler; iletişimleri, aksine oldukça spesifik kesimleri muhatap alıyor. Ben sol görüşlüyüm ama mesela Venezuela’da Chavez tarafından kurulan 200 yerel radyo istasyonu var. Bu istasyonlar bir türlü birleşemedi. Venezuela bölünmüş bir yer. Bu istasyonlar çok spesifik gruplara kendilerini kısıtlayarak ne yaptılar? İnananı inandırdılar, sloganları tekrarladılar ve birleşmediler, büyümediler, kendilerini açmadılar, yalnızca aynı düsturları tekrar ettiler. Yalnızca ajitasyon ve propaganda, bütün pozisyonları dinlemek için davet ettiğiniz bir iletişim ortamı değil kesinlikle; sadece ajitasyon ve propaganda. Ve bu ajit-prop savaş zamanında işe yarıyor, ama siyaset yapmanız gerektiği ve gücü inşa etmeniz gerektiği zaman değil.
Zira savaş esnasında gücü almanız gerekir ama barış zamanı gücü inşa etmeniz, ikna etmeniz, tavlamanız, birleşmeniz gerekir. Latin Amerika’da sol birleşmeyi beceremedi ve propagandada kaldı. Sonuçta örneğin Venezuela’daki durum bu, ama Ekvator, Peru, vb. için de aynı şeyi söyleyebilirim. Solcu yerel radyoların Chavez karşıtlarını ikna edemedikleri Venezuela’daki durumla aynı... İşte bu şekilde kendi etrafımızda dönmeye devam ediyoruz.
Geçen hafta burada, Oaxaca’da da yaptığınız Yerel Radyolar Atölyesi’nde yeni nesil yayıncılara ajitasyon ve propaganda kalıplarına takılmamaları için neler önerdiniz mesela?
Ben radyo ve program formatlarının çoğulcu olmasını öneriyorum, örneğin tartışmalar yaratmak gibi. Şu konuyu tartışalım dediğimizde kendinizinkine karşıt pozisyonlar da getirmeniz gerekiyor. O yüzden bu, çoğulcu olmanızı dayatan bir format. Daha sonra radyonun editoryalinde istediğinizi söyleyin, ama tartışmaya sağı da merkezi de solu da, bütün politik eğilimleri de davet etmek zorundasınız. Bunun yanı sıra radyo romanları ve radyo tiyatroları gibi dramaları da önerdim, çünkü bunlar üretilmesi eğlenceli olan formatlar, insanlar çok seviyor ve epey ilgi çekiciler. Ama bir sebebi de, bir radyo tiyatrosunun hep iyiler ve kötüler, hep lehte ve aleyhte konumlar barındırmasıdır. Bir anlaşmazlıkta her zaman bir çıkar çatışması vardır, bu da sizi çoğulcu olmaya zorlar, dünyayı sadece kendi taraflı bakış açınızdan görmemenizi sağlar. Dramatik türler eğer iyi yapılırlarsa sizi birden çok pozisyon almaya iterler ve o ajitasyon ve propagandayı kırmayı kolaylaştırırlar. (NS)
İspanyolca’dan çeviren: Pınar Umman