Bu kadının sesine Karadeniz halklarının ihtiyacı var! Erkeklerin hakim olduğu etnik Karadeniz müziğine kafa tutan yürekli bir kadın: Ayşenur Kolivar! Müziğin minik dev kadını
Bol ödüllü Sonbahar isimli filmde, Daimi Yusuf Orti şarkısına sesi ile hayat veren Ayşenur Kolivar bugünlerde yönetmenliğini Yusuf Kurçenli'nin yaptığı Yüreğine Sor filminin müzikleri ile dinleyicilerinin gönlünü yeniden fethediyor.
Karadenizli bir ailenin dört çocuğundan biri olan Ayşenur Kolivar ile Karadeniz'in dağlarında başlayan ve İstanbul'da Hrant Dink'in katledilmesine kadar uzanan geniş bir alanda konuştuk.
Unutmadan hatırlatalım, Kolivar'ın yürekten gelen sesini dinleyicileri yakında bir albümde de dinleme şansı yakalayacak. Çünkü Kolivar'ın Helesa Projesi'nden Ayşenur Kolivar isimli albümü müzik raflarındaki yerini almaya hazırlanıyor. Kalan Müzik etiketli bu ilk albümde, Sonbahar'da dinlediğimiz Daimi Yusuf Orti şarkısının yeni versiyonu da yer alıyor.
Çocukluğun İzmit'te ve Rize'nin Çayeli ilçesinde geçti. Dolayısı ile hem kenti yaşadın hem kırsalı. Bu iki öğe yaptığın müziğe nasıl yansıdı?
Kentte kalabalık bir ailede büyüdük yazları Şenoz'a giderken de hep heyecan içinde oldum. Çünkü orası demek dedelerimden ninelerimden yeni masallar hikayeler demekti. Onların sıradan görüp anlattığı bir olay bile beni çok etkilerdi. Müzikal anlamda bu doğaya bakışımı geliştirdi. Hayatımdan dağlar denizler dereler eksik olmaz. Şarkıları söylerken de oraları hissediyorum. O zamanda muhaliftim. Bana söylenenleri doğru kabullenmektense kendi doğrularımı bulmaya çalışırdım. Doğayı hissettiğimde hayal kurardım doğadan uzaklaştığımda da onları geçeğe dökmeye çaba sarf ederdim.
"Hayatımın dönüm noktası dediğin" en önemli karelerden birini anlatır mısın?
Boğaziçi Üniversitesi Foklor Klübüne girişim benim için bir dönüm noktası diyebilirim. Evet Boğaziçi İyi bir üniversite bende önce tarih sonra edebiyat okudum orda ama Foklor külübü üniversite içinde başka bir üniversite gibi. O dönemler hem kendimi anlamaya çalışıyorum hem de kendimi var etmeye çalışıyorum. Sürekli okumalar yapıyoruz. Ülkede bir savaş var. Bunu söyleyen gençler olarak solcu arkadaşlarımız tarafından bile eleştiriliyoruz o dönem. Sanki savaş bu topraklarda olmuyor. Savaşa o kadar uzaktan bakıyorlar. Faili meçhullerin yoğun olduğu bir dönem. Kendimi okurken şucu bucu diye tanımlamıyorum o sıralar ama inandığım değerler önem verdiklerim savunduklarım hep sol tarafa tekabül ediyor. Folklor klübü hem müzikal anlamda hem politik anlamda okul gibidir benim için.
Kardeş türküler ile çalışmaya o dönem başladın..
Evet, o dönem Folklor Kulübünde halk kültürleri üzerine çalışmalar yapılıyordu. Kardeş türküler projesi vardı ve ben de derlemeler yapıyordum. İlk şarkılarımızdan ermeni bir halk şarkısıydı. Dinlediğimde yıllardır sanki duyuyordum ama duyamıyordum da aradığım ses buydu fakat adını tam koyamıyordum. 18yıl boyunca bu müziği nasıl hiç duymadığıma şaşırdım ve neden ben bundan mahrum bırakıldım diye düşündüm. Daha sonra devletin politikalarını okuyorsun bir yandan devletin yalanlarını görüyorsun okuyorsun sonra bildiğiniz şeylerin yalan yanlış olduğunu görüyorsunuz.
Kardeş türkülerin ilk albümündeki golas empula şarkısının girişindeki sözleri sen derlemişsin nasıl oldu bu anlatır mısın?
Folklor kulübünün kazandırdığı en önemli farkındalık buydu benim için. Sürekli derlemeler yapmaya başladım. Hatta ilk derlemem senin söylediğin şarkıydı. Kayıt cihazını alıp annemin yanına gittim annem söyledi ben derledim. Daha sonra Biraol Topaloğlu, Kazım Koyuncu, Gökhan Birben'le de derleme çalışmalarım oldu.
Sonbahar'ın bu kadar sevilmesinin ve başarılı bulunmasında müziklerin ne oranda etkisi vardır sence?
Özcan'ın mükemmel şiirsel anlatımına bağlı filmin başarısı. Sadece filmin sonunda bir çığlığa ihtiyacımız vardı. O çığlıktır Daimi Yusuf Orti ve ben de halen her dinleyişimde ağlayacak gibi oluyorum.
Yüreğine Sor'un müziklerine gelirsek...
Sonabahar 'la Yüreğinin Sor'un müzikleri çok farklı çünkü Yüreğini Sor'da çok fazla müzikli sahne var ve resmen bir müzikal var ortada. Masal gibi bir atmosfer yaratılmaya çalışılmış. Daha senaryoyu okurken sözleri akorları duymaya başladım sözler akorlar ritimler şarkılar kalbimden beynime akmaya başlamıştı. Yönetmenimiz de ekibinde içindeydi filmde yer alan herkes aynı zamanda müzik ekibinde de var gibiydi. Onların hepsinin desteğini hissettim Yusuf bey coğrafyayı çok iyi biliyor kültürü yakalamış yaşamış biri. Tuğba Büyüküstün ile yoğun çalıştık. Ayla Algan ile de ağıt için çalıştık.
Çok farklı dillerde şarkılar söylüyorsun. Hemşinlisin ve hemşince de söylüyorsun. Hemcince UNESCO'nun yok olacak diller listesinde yer alan dillerden biri. Muhtemelen yok olacak bir dil üzerinden şarkı söylemek sende ne gibi etki yaratıyor?
Bilmediğim dilde şarkı söylemek... Bunu söylerken bu dil yok olacak bunu hissederek söylüyorum belki benim o dilde şarkıyı söylemem o dilin yok olmasına engel olmayacak ama en azından kayıt altına alma şansımız oluyor. Bir dilin yok olup olmamasına o dili konuşan insanlar karar verecek. Bu dilleri seviyorum ve keşke yaşasa diyorum en azından bunu dileme şansım var. O dilere ait önyargıları kırabilirim bir aşk şarkısını lazca hemşince söyleyerek.
Kardeş halkların şarkılarını söylüyorsun ve hemen yanımızda kardeş dediğimiz halklardan bir gazeteci öldürülüyor. Hrant Dink'in öldürülmesi seni nasıl etkiledi?
Acı öfke ve bir sürü şeyin yanında şunu hissettim. Bir insan bir kötülük yapılınca umarım benim ailemden biri değildir o kötülüğü yapan diye düşünür ya öyle hissettim. Çünkü o kötülüğün acısı yanında bir de onun utancını taşımak yükünü de alıyorsunuz. Bu nedenle Hrant Dink'in öldürüldüğünü bir arkadaşımın telefonu sonucu öğrendiğimde umarım karadenizden değildir dedim. Sonra gün içinde ayrıntılar çıkınca. Ah dedim oralara gidip şarkılar türküler söylemek gerekiyordu oraya oraları farklı kültürleri şarkılarla türkülerle anlatabilirdik. Keşke gidip müzik yolu ile önyargıları kırabilseydik.... (EMK/EÖ)