"Yaşlanmak bence harika. İnsan daha entelektüel, daha tecrübeli ve daha bilge oluyor. Yaşlanmakla ilgili tek can sıkıcı şey ise ters çevrilemez olduğu."
Augusto Boal, "Hamlet ve Fırıncının Oğlu" adlı otobiyografisine bu sözleriyle başlıyor.
Ölüm de 'ters çevrilemeyecek can sıkıcı' şey. 2009 yılının Mayıs ayının ikinci günü, sabahın ilk saatlerinde Augusto Boal aramızdan 'fiziksel' olarak ayrıldı. Rio-Ezilenlerin Tiyatrosu Merkezi'nden Barbara Santos, Augusto'nun son gününü şu şekilde aktarıyor bizlere:
"Augusto, mayısın ilk gününü daha adil ve daha mutlu bir dünya için, dayanışma dünyası için mücadele eden işçilerle birlikte dayanışma nöbetinde geçirdi."
"Yakına gelin!"
Ezilenlerin Tiyatrosu kuramının yaratıcısı, uygulayıcısı, dünyada belki yüz binlerce, milyonlarca insanın hayatını değiştiren, dönüştüren Augusto Boal'ın yetmiş sekiz yıllık mücadelesini anlatmak mümkün değil. Ben bu yazıyı, o milyonlardan biri olarak yazıyorum. Ölüm haberini aldığım saatten beri, içimdeki acıyı hafifletebilmek için belki. Belki de cenaze töreninde olamadığım için, Türkiye'de yazarak törenimi gerçekleştiriyorum.
Bildiğim bir şey var ki, o da şu: Onun mücadelesini artık bizler, Ezilenlerin Tiyatrosu uygulayıcıları sürdüreceğiz. 1950'lerden bugüne Ezilenlerin Tiyatrosu kuramı ve teknikleri üzerine çalışan, 2008'de Nobel Barış ödülüne aday gösterilen, 27 Mart 2009 Dünya Tiyatrolar Bildirisini yazan Augusto Boal; mücadeleci, devrimci, 'mutlu olmak için cesaretli olun!" diyen Augusto Boal 'fiziksel' olarak aramızda olmayabilir artık, ancak Ezilenlerin Tiyatrosu yaşadıkça, ezilenlerin sesi ve mücadelesi oldukça, hayatı ve dünyayı değiştirdikçe, dönüştürdükçe Augusto hep yaşayacak... Barbara Santos'un dediği gibi, "Onun bedeni gitmiş olabilir ama 'varlığı' asla!" "Yakına Gelin!" diyen sözü kulaklarımızda, bizim mücadelemize onunkini de ekleyecek... "Yakına Gelin!"
"Tiyatro zorunlu olarak politiktir"
Augusto Boal 1950'lerde başladığı tiyatro yaşamında, her zaman halkın isteklerini, taleplerini, ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak, daha adil, daha özgür, daha demokratik bir toplumun inşası için tiyatronun ve sanatın büyüsünü keşfetmiş çok büyük bir tiyatro insanı. Ajanslarda onun ölüm haberini okuduğumda, 10-15 cümlelik yaşam öyküsüyle karşılaştığımda hayal kırıklığına uğradım.
"Mutlu olmak için cesaretli olun!" dediğinde, eylemliliği savunuyordu ve cesaretli olun, hayatı değiştirebiliriz diyordu, yakına gelerek, dayanışarak... Ezilenlerin Tiyatrosu kuramı, Aristotelesyenci tiyatro akımına belki de Bertolt Brecht'ten daha sert bir eleştiriydi. Tüm alışageldiğimiz, bildiğimiz tiyatro kalıplarını yıkıyordu. Bazılarının hoşuna gitmedi. Halkın tiyatrosunu yapıyordu ve halkla yapıyordu. Bazılarının hoşuna gitmedi. Ezilme diyalogun olmadığı, sadece monologun olduğu bir ilişkidir, diyordu. Bazılarının hoşuna gitmedi. Bu 'hoşuna gitmeyenler' Augusto Boal'ı tutukladılar, işkence ettiler, sürgün ettiler, Ezilenlerin Tiyatrosu'na 'bu tiyatro değil', 'tiyatro politik olamaz' dediler. Boal ise şöyle cevap verdi: "Tüm tiyatrolar zorunlu olarak politiktir, çünkü insanın bütün faaliyetleri politiktir ve tiyatro da bu faaliyetlerden biridir. Tiyatroyu politikadan ayırmaya çalışanlar bizi yanıltmaya çalışmaktadırlar -ve bu da politik bir tutumdur."
Ama mücadelesi hep sürdü Augusto Boal'ın:
"Tiyatro, tiyatro binalarına hapsedilemez, tıpkı dinin kiliseye hapsedilememesi gibi; tiyatronun dili ve ifade etme biçimleri oyuncuların özel mülkleri olamaz, tıpkı dinsel ibadetleri papazların sadece kendilerine mal edememeleri gibi."
Tiyatronun seyircisi değil, seyircinin tiyatrosu
Augusto Boal, 'seyircinin tiyatrosunu' yarattı. Seyircinin aktif yer alabildiği, oynayabildiği, eylemliliğe geçebildiği tiyatroyu. Seyirci için yapılan değil, seyircinin yaptığı tiyatroyu armağan etti biz milyonlara. Bize binlerce yıldır öğretilen, sunulan, seyrettirilen 'kurguları' deşifre etti, başka bir tiyatronun mümkün olabileceğini gösterdi bize. Seyirci, seyirci-oyuncu oldu: Seyrettiği oyuna müdahale edebilen aktif özne oldu. Ezilenlerin Tiyatrosu'ndan bizlerin yaşamına katılan, ayrıca Gazete Tiyatrosu, Forum Tiyatrosu, İmaj Tiyatrosu, Arzu Gökkuşağı, Görünmez Tiyatro ve Yasama Tiyatrosu teknikleri oldu. Ezilmeyi, baskıyı görünür kılabildik, onu analiz edebildik, güç ilişkilerini anlayabilmemiz için araçlar sundu Augusto Boal bizlere. Seyirciler de oyuncu oldu. Hayatı dönüştürebilmek için hepimiz sahneye çıktık. Sahnede yaratmaya çalıştık arzu ettiğimiz hayatı. Sahnedeki, yani hayattaki ezilmeye karşı birlikte, hep beraber stratejiler ve çözümler bulmaya çalıştık: "Forum Tiyatrosu gerçekliğin bir yansımasıdır ve gelecek eylemin bir provasıdır. Şimdide, biz geleceği yaratmak için geçmişi tekrar yaşarız. Seyirci-oyuncu sahneye çıkar, gerçek hayatta ne olabileceğinin provasını yapar." Geleceği yaratabilmek için provalar yaptık, yapacağız hep birlikte...
"Kaju Ağacı'nı bilir misiniz?"
Augusto Boal'ın son kitabı "Ezilenlerin Estetiği" 2006'da basıldı. Ezilenlerin Estetiği Boal'ın 'artık' son tekniği, kuramı. Geçen ekim ayında, bu kitabı Türkçe'ye çevirmek istediğimizi yazdığımda, "Ezilenlerin Estetiği'nin yeni ve tam baskısını yeni tamamladım. İngilizce halindense bu hali daha iyi. Ama Portekizce yazdım, Türkiye'de iyi Portekizce çevirmen bulabilir misiniz? Belki de iki ayrı çevirmen olabilir" diye yazmıştı. Augusto Boal hastalığına yenilmeden son enerjisini de bu ikinci basıma ayırmıştı, son gününü işçilerle birlikte geçirdiği gibi... Ezilenlerin Estetiği, Ezilenlerin Tiyatrosu'nun tüm tekniklerinin birleştirildiği ve tüm sanat dallarının, ifade araçlarının kullanıldığı bir estetikti. Kitabında ve atölye çalışmalarında Ezilenlerin Tiyatrosu Kaju Ağacı'nı çiziyor ve her dalında ne gibi teknikler yattığını, bu ağacın köklerinin Etik, Dayanışma, Felsefe, Politika, Çoğalma, Tarih, Katılım, Kelime, Ses, İmaj'la beslendiğini anlatıyordu. Bir kuş çizmişti ağacın üzerine. Uçan bir kuş. Kuşun ağzında bir tohum vardı, 'Örgütlenme ile Çoğalma'yı temsil ediyordu. Haziran 2008'de Hırvatistan'da katıldığım atölye çalışmasında şunları söylemişti Augusto Boal:
"Bu ağaç herhangi bir ağaç değil. Kaju ağacını bilir misiniz? Kaju ağacı ilginç bir ağaçtır. Nereden çıkacağını bilemezsiniz. Kökleri toprağın altından yürür, bambaşka bir yerden kök vererek, orada büyümeye başlar. "Ezilenlerin Tiyatrosu Ağacı" da bir kaju ağacıdır. Kökleri toprağın altındadır ve farklı bir ülkeden, farklı bir şehirden gövde vermektedir."
Türkiye'de de Ezilenlerin Tiyatrosu Kaju Ağacı büyümekte...
Mutlu olmak için, cesaret ile... (JK/BÇ)
* Augusto Boal: 1931 doğumlu, Brezilyalı tiyatro yönetmeni, yazar ve politikacı. 1971'de Brezilya'daki askeri cuntanın tehdit olarak gördüğü, tutuklayıp işkence yaptığı yönetmen, 1973'te, Arjantin'de, ilk kitabı "Ezilenlerin Tiyatrosu"nu yayımladı. Daha sonra Paris'te yaşadı; birçok Ezilenlerin Tiyatrosu Merkezi açtı; 1981'de ilk Uluslararası Ezilenlerin Tiyatrosu Festivali'ni düzenledi. Askeri diktatörlüğün devrilmesinin ardından Brezilya'ya geri döndü; Rio Ezilenlerin Tiyatrosu Merkezi'ni kurdu.
Yoksulları ve ayrımcılığa uğrayanları ayağa kalkmaya ve dönüştürmeye yönlendirmeyi amaçlayan tiyatro anlayışı, bireyin onu toplumdan ayıran içsel ezilmişlikleriyle de ilgilenir. Bu, birçok psikodrama uygulayıcısının da yararlandığı bir yaklaşım oldu.
* Jale Karabekir, Tiyatro Boyalı Kuş Genel Sanat Yönetmeni