Kapitalizm. Paradan, para kazanmaktan, daha çok para kazanmaktan başka bir amacı olmayan patronların, bu amaçları doğrultusunda çalışmalar yaparken, insanı insanlıktan çıkaran uygulamaları sayesinde, vahşileşen, kişiliksizleşen, robotlaşan, sosyal yaşamdan kopup iş ve ev arasında gidip gelmeler dışında vakit ve düşünce bulamayan toplumsal yapıları ortaya çıkardılar.
Gerek ruhsuzlaşan insanlar, para hırsı nedeniyle beton yığınlarına dönüşen şehirler, gıdadan başka her şeye benzeyen gıdalar, “modern yaşam” hastalıkları, sağlıksız hayat, yaşamak yerine hayatta kalma uğraşları, gerekse de insan ilişkilerinde duygunun yerini ihtiyaçların alması, insanı yaşamak seçeneğinden gittikçe uzaklaştırıyor.
Kapitalizmin vahşileşerek insan yaşamını sadece kendine hizmet eder bir hale döndürmesiyle ruhsuzlaşan toplumsal yapı içerisinde insan olarak kalmaya çalışanlar sayesinde öğrenebiliyoruz, içerisinde yaşadığımız içi boş hayatın bizden aldıklarını.
“Atları Bağlayın, Geceyi Burada Geçireceğiz”, tam da bu noktadan yola çıkarak, sistemin insanda yarattığı tahribatı, yaşamı nasıl yaşanmaz hale getirdiğini, estetiğin yerini, teknoloji denilen canavara nasıl kaptırdığını öğreniyoruz, öyküler içinde, satır satır ilerlerken!
“Yaşamda başarılı olma zorunluluğunu” dayatan sistemin çarkları içerisinde ezilip giden yaşamların, öykü kahramanlarına değil, bizlere ait olduğunu, kafamızı duvara vura vura gösteriyor.
Sistem içinde bir kaçışın mümkün olmadığını da görüyoruz, kahramanların kaçış hikayelerinde, kahramanlara, dünyanın en ücra köşelerine kadar girebilen kapitalizmin tüm çarklarını göstererek!
“Balık Kraker” ile başlayıp, “Annemin Takma Dişleri” ile biten 25 kısa öyküde dolaşırken gördüklerimiz, tamamıyla bizim hikâyelerimiz.
İş yaşamı içerisinde kaybolan arkadaşlıklar, sahteleşen dostluklar, sanallaşan yaşamlar ve hayat mücadeleleri, tatsız hazır gıdalarla unutulan yemek tatları, ruhsuz yaşamlar, samimiyetsiz gülümsemeler, bizlere, yaşadığımızın yaşamak istediğimiz olmadığını acı gerçekliklerin fotoğraflarıyla gösteriyor.
Birçoğunun farkına bile varmadan yaşadığımızı anlıyoruz, ilerleyen her satırda!
Öykülerin kurgusu, her satırında, bir sonraki satırın merakı içerisinde bırakırken, “gerçekten böyle mi” demekten de kendimizi alamıyoruz ve sonunda, “gerçekten de böyle” dedirtiyor, satırlar sona doğru ilerlerken.
Sıklıkla sorduğumuz ve değişik cevaplarla sonuçlandırdığımız “Biz eskiden böyle miydik”, ya da “Ne zaman bu hale geldik” sorularının cevaplarını söylemese de nedenlerini çok açık biçimde ortaya koyabiliyor.
Vahşi kapitalizm…
Yaşamdaki sorunlar öykü tadında anlatılıyor.
Geçmişin kaygısız dostluklarından, yük haline gelen arkadaşlıklara, sevgiyle dolu dokunuşlardan, sevgisiz sevgililere giden yolculukları, renksiz yaşamların fotoğraflarında görebiliyoruz.
Kapitalizm vahşi. Kendisinden başkasını düşünmez. Sistem sadece kendisi için çalışır. Sistemin çarkları arasında kalıp ezilmemek mümkün değil.
Bu durumda ne yapmalı?
Kitap, her öyküsüyle, her satırıyla, size bu soruyu sormaya zorluyor. Soruyu sorup cevabını aramanızı istiyor.
Ya cevabını bulacak ya da ezilmeye devam edeceksin.
Oku ve karar ver.
Kendisini okurken kendimi bulduğum her satırı için yazarını yürekten ve içtenlikle kutlamayı da unutmadan, yenilerini de beklediğimi vurgulamadan geçemeyeceğim.
Melisa Kesmez hakkında
Mimar Sinan Üniversitesi Sosyoloji bölümünü bitirdi. Londra’da bir dönem yaşadı. Çeşitli dergi ve gazetelerde yazı ve söyleşileri yayınlandı. Çeviriler yaptı. Ev arkadaşı Keriman (kedi) ile yaşıyor. Diğer kitapları: Bazen Bahar, Sel Yayıncılık. Nohut Oda, Sel Yayıncılık. (NT/AS)
* Melisa Kesmez, “Atları Bağlayın, Geceyi Burada Geçireceğiz” Sel Yayınları, Editör: Bilge Sancı, Kapak Tasarımı: Gülay Tunç, Sayfa Sayısı: 140, Basım Tarihi: Ocak 2014, Tekrar Baskı Tarihi: Eylül 2018