Amasra Bartın’ın geçmişi çok eskilere uzanan bir tarih ve turizm beldesi. Ülkenin turizmle ilk tanışan sahil kentlerinden biri olan Amasra bugün çok ciddi bir turizm, balıkçılık ve tarım gelirine sahip. Ankara’ya olan yakınlığı nedeniyle özellikle hafta sonlarında kent dışından gelen pek çok konuğu ağırlayan belde, buradan elde edilen gelirlerle ekonomisini ayakta tutmaya çalışıyor.
Öte yandan Zonguldak taşkömürü havzasının bir uzantısı olarak Amasra’nın toprakları altında, havzanın diğer bölgelerine göre ısıl değeri görece olarak daha düşük bir taşkömürü rezervi bulunuyor. Uzun yıllar kent ekonomisinin temel girdisi olan kömür çıkarım faaliyeti, dünyadaki eşdeğer havzalarla rekabet edebilecek düzeyde bulunmuyor.,
Bunun birincil nedeni bozuk topografik yapı. Formasyondaki bozukluk nedeniyle mekanize kazı sistemlerinin geliştirilememiş olması üretim maliyetlerini doğal olarak yükseltiyor, tam da bu nedenle dünya ile rekabet koşullarını ortadan kaldırıyor. (Öztürk, 2014).
Zonguldak Kömür Havzası’nın özelleştirme girişimlerine paralel olarak Hattat Holding’e bağlı HEMA AŞ.’ne de 573 milyon ton (Ancak 172 milyon tonu görünür rezerv) kömür rezervine sahip Amasra B sahası 2005 yılında yapılan rödovans sözleşmesiyle verildi.
20 yılda 56 milyon kömür çıkarmayı taahhüt eden şirket aradan çıkan 9 yıllık süre içinde bir ton kömür bile çıkarmadı.
2009 yılında çıkaracağı kömürü yapacağı 2640 MW gücündeki termik santralde yakacağını açıklayan şirket, çıkaracağı kömürün kalorisinin ve miktarının santralde yakmaya uygun ve yeterli olmaması ve proje kapsamında büyük bir liman yapmaya da çalışması gibi nedenlerle halkın gözünde kömür ocaklarını termik santral kurmak için bir paravan olarak kullandığı düşüncesini uyandırıyor.
Termik santral süreci
Amasra’da termik santral yapma girişimleri tamamen hukuksuz bir şekilde sürüyor. Çünkü Zonguldak-Bartın-Karabük Planlama Bölgesi içinde planlanan termik santrallerin başta Çevre Düzeni Planı olmak üzere hiçbir planda yeri olmadığı gibi, mevcut olan bütün planlar da “Buraya termik santral yapılamaz” diyor.
Bilimsel çalışmalar termik santralin Bartın’ın sadece ekolojisine değil ekonomisine de zarar vereceğini bildiriyor. (Çelik ve Murat, 2008).
Bartın halkı dünyaya örnek olacak bir tepki ortaya koyuyor, fakat Hattat Holding, ilk kez 1999’da başlattığı santral ısrarını, kurulacak gücü 40 kattan fazla büyüterek sürdürüyor.
1999’da 150 MW gücünde bir termik santral kuracaklarını açıklayan Mehmet Hattat, bu rakamı 2013 Şubat ayında 6400 MW’a çıkardı.
Hattat Holding’in hayalleri ve kafa karışıklıkları yalnızca rakamlarla da sınır değil. Şirket yetkilileri bir termik santral projesinin en önemli planlama kriterlerinden biri olan yakma yöntemini de bir türlü belirleyemiyor.
2007’de akışkan yataklı santral kuracaklarını söyleyen şirket yetkilileri, 2009’da kazan tipini pulvarize yakma yöntemine dayalı olarak seçtiklerini açıkladı. 2010’da süperkritik pulvarize yönteme, 2011’de ultra süperkritik yönteme, 2012’deyse ultra ultra süperkritik yönteme dayalı kazan teknolojisine sahip santral kuracaklarını bildirdi.
Bu açıklamalarla aslında, meseleye nasıl da ciddiyetsiz yaklaştıklarını ilan eden Hattatların, değişen hesapları sadece bunlarla da sınırlı kalmadı.
Termik santralde çalışacak işçi sayısı kendi raporlarında 800 olarak verildiği halde, kamuoyuna değişik tarihlerde yapılan açıklamalarda bu sayıyı 3 binden başlayarak 11 bine kadar çıkardılar. Amasra’yı enerji üssüne çevireceğini iddia eden şirket, yapacağı yatırım miktarını başlangıçta milyon dolarlarla ifade ederken, daha sonra milyar euroları dile getirdi. İş öyle bir hal aldı ki, örneğin 26 Mart 2010’da 2 milyar euro diye verilen yatırım miktarı, sadece 12 gün sonra 3.5 milyar euro olarak açıklandı. Tüm bunlar, elbette, yöre halkının gözünü boyayıp, ikna etme çabaları olmaktan öteye geçemedi.
Şirketin rakamları, hedefleri gibi ortakları da sürekli değişiyor. Önce İngiliz International Power adlı şirketi sonra Çinli DATONG ardından AVIC ve Harbin Elektrik adlı iki Çinli şirket isimleri geçti. 2013’te Polonyalı Kopex S.A. ve Famur S.A firmalarıyla zamanın Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan huzurunda Amasra’da kömür çıkarmak ve termik santral inşa etmek üzere işbirliği anlaşması yapıldığı duyuruldu.
Enerjide dışa bağımlılık meselesi
Şirket ısrarla termik santrali Amasra’dan çıkaracağı kömürle çalıştıracağını iddia ediyor. Zonguldak Kömür Havzası’nın tamamında yılda iki milyon ton kömür çıkarılırken, bu ölçeklerdeki bir santralin yakacağı kömürün Amasra B sahasından çıkarılması mümkün görülmüyor.
Kamuoyuna açıklanmasa da şirketin tüm hazırlıkları bunun aksi yönünde yapılıyor. Yapılan hesaplar, şirketin kuracağını iddia ettiği termik santraller için gerekli kömürü ithal ederek Rusya veya Ukrayna’dan getireceğini gösteriyor.
Termik santral projesi içinde Tarlaağzı mevkiinde devasa bir liman projesi olmasının tek nedeni de bu. Kömür tümüyle yurt dışından getirilecek, yatırım yabancı ortakla veya tamamıyla yabancı ortağa devredilerek yapılacak, finansman yabancı finans şirketlerinden veya bankalardan sağlanacak, teknoloji tümüyle yabancı olacak, hatta Çinlilerle çalışırlarsa işçilik de yabancı olacak. Enerjide dışa bağımlılığa son vereceği iddia edilen bu proje dışa bağımlılığı daha da arttıracak.
ÇED süreçleri
Türkiye’deki ÇED süreçlerinin genellikle; bütün bilimsel bulguların perdelenerek ve halkın tüm tepkilerinin yok sayılarak ilgili yatırımın mutlaka hayata geçirilmesi yönünde sonuçlandırıldığı biliniyor.
Amasra’da yapılmak istenen termik santrallerin ÇED süreçleri de, ülkemizde bu süreçlerin nasıl işlediği yönünden son derece öğretici. Şirket 2009 ve 2010’da dört defa ÇED süreci iptal edilen yere (Tarlaağzı-Gömü köyleri) 2013 yılının Ocak ayında tekrar ÇED başvurusunda bulundu.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bürokratları, önceki başvurular daha önce reddedilmiş olmasına karşın yeni başvuruyu hukuksuz bir şekilde kabul ederek yeni bir süreç başlattı. 19 Şubat 2013 tarihinde yapılmaya çalışılan "ÇED Halkın Katılımı" toplantısı yöre halkının tepkisi nedeniyle yapılamadı.
Buna rağmen iki gün sonra Ankara'da yapılan "ÇED Kapsam ve Format Belirleme Toplantısı"nda 2010 yılında kapsam belirlenmeyen ve format verilmeyen yatırıma, bu kez format verilip kapsam belirlenerek ÇED sürecinin devamı sağlandı. Bunda kararı veren bürokratlar üzerinde oluşturulan yoğun siyasi baskıların etkili olduğu biliniyor. Bürokratların daha önce verdiği olumsuz görüşler, zamanla baskılar sonucu olumluya dönüştürüldü.
18 Eylül 2013’te Hema Entegre Santrali ÇED "1. İnceleme Toplantısı" yapıldı. Bu toplantıda komisyon üyeleri “Projenin Amasra'ya vereceği zararlar nedeniyle ÇED sürecinin dondurulmasına” karar verdi.
Bu kararda Orman Genel Müdürlüğü ile Mekânsal Planlama Genel Müdürlüğü'nün görüşlerinin olumsuz olması etkili olurken, rapor kesin karar için Çevre ve Şehircilik Bakanı’na gönderildi.
Mevcut bakan komisyonun kararı doğrultusunda ÇED sürecini bitirmesi gerekirken, "2. İnceleme Değerlendirme Toplantısı" yapılmasına karar verdi. 30 Mart seçimleri öncesi yapılmasına karar verilen bu toplantı AKP Bartın Milletvekilinin yetkililerle görüşmesi sonucu ertelendi.
Bu durum, aynı zamanda, ÇED sürecinin olumlu sonuçlandırılması için siyasilerin devreye girdiği hakkındaki kuşkuları arttırdı. 30 Nisan’a ertelenen toplantı Mekânsal Planlama Genel Müdürlüğü'nün görüşünün sümen altı yapıldığının anlaşılması ve Bartın Belediye Başkanı'nın itirazı üzerine, bu kurumun görüşünün komisyona ulaştırılması için; 3. İnceleme Değerlendirme Toplantısı yapılmak üzere ertelendi.
8 Mayıs 2014'deki i 3. İnceleme ve Değerlendirme Toplantısı’nda ise sözcüğün tam anlamıyla bir tiyatro oynandı. Toplantıda, olumsuz görüşler olumlu gösterilerek raporun olumlu şekilde sonuçlandırılmasına çalışıldı ve ilgili devlet kurumları sorumluluğu bir birinin üzerine attı.
Toplantıda, sanki projede inşa edilmek istenen bir termik santral değil de basit bir tesismiş gibi işlem yapıldı. Orman Genel Müdürlüğü’nün daha önceki olumsuz görüşünün bakan oluruyla değiştirildiği, yine hayati önem taşıyan Mekânsal Planlama Genel Müdürlüğünün olumsuz görüşünün siyasi baskılarla olumluya çevrildiği görüldü.
İşin trajikomik tarafı; Bartın Belediyesi, Amasra Belediyesi ve Bartın Üniversitesi’nin olumsuz görüşlerinin dikkate alınmadığı bu toplantının yapıldığı gün, Amasra'da Unesco Dünya Mirası Geçici Miras Listesi'ne giren ilçenin kalıcı miras listesine girmesi için bir çalıştay yapılmaktaydı.
11 Haziran 2014'te ÇED raporu nihayetlendirilerek halkın görüşlerinin alınması için askıya çıkarıldı. Bartın Platformu bu süre içinde Türkiye’de hiç yapılmayan bir şeyi başardı ve 42 bin Bartın-Amasralının termik santralle ilgili itiraz dilekçesini bakanlığa ulaştırdı.
Bildirinin yazıldığı bugüne kadar ÇED ile ilgili herhangi bir olumsuz sonuç henüz kamuoyuna açıklanmadı. Bunun ÇED sürecinin olumlu sonuçlandırılması yönündeki siyasi baskılara rağmen, halkın gösterdiği yoğun tepkiden kaynaklandığı düşünülüyor.
Termik santral ÇED sürecinin sonucu beklenmeden, amacı termik santralde üretilen elektriği Zonguldak Çatalağzı üzerinden ülke enterkonnekte sistemine bağlamak olan ZETES-Amasra TES (Hema) Enerji İletim Hattını kurma çalışmaları yangından mal kaçırır gibi başlatıldı.
21 Kasım 2014 tarihinde medyaya da yansıyan bilgilere göre toplam 54 kilometre uzunluğunda olan iletim hattının 36,5 km.’si orman ekosistemlerinden geçiyor. Bu hat için doğal ormanlar tıraşlanarak, başta ÇED raporuna göre 43 bin ağaç olmak üzere (Aslında kesilecek ağaç sayısı 150 bini geçmektedir) ağaççık, çalı ve diğer bitkiler kesilecek, yaban hayvanlarının yaşam ortamları yok edilecek. Bu faaliyetler sonucu, bu hattın çevresinde bulunan toplumsal yaşamın da zarar görmesi kaçınılmaz.
Termik santral projesinin bir parçası olan enerji iletim hattının, termik santral ÇED izni çıkarılmadan nasıl başlatılabildiği, bu izin çıkmazsa ya da çıktığı halde mahkeme tarafından iptal edilirse, enerji iletim hattı için yok edilen doğal ormanların nasıl geri getirilebileceği, enerji iletim hattı için devletin kasasından yani milletin cebinden yapılan gereksiz harcamanın faturasını kimin ödeyeceği gibi soruların yanıtını kimse veremiyor.
Termik santrale itiraz gerekçeleri
Termik santralinin yapılması sonucu ortaya çıkacak sorunlar, bir daha onarılamayacak zararlar ortaya çıkaracak. Bu kapsamda termik santralin inşa edilmemesi yönünde 2. İnceleme Değerlendirme Toplantısına sunulan ve şu ana kadar dikkate alınmayan gerekçelerimiz şunlar (Atmış, 2014):
“Hema Entegre Termik Santral Projesi;
1. Bartın ilinin ekonomik yapısının bozulmasına neden olacak
2. Yabancı ortak, yabancı sermaye, yabancı teknoloji, ithal kömür ve yabancı işçiye bağımlı olan bu proje enerjide dışa bağımlılığı artıracak.
3. Zonguldak-Bartın-Karabük Çevre Düzeni Planı’nda Bartın sınırları içinde bu santrale yer yok.
4. Batı Karadeniz Kalkınma Ajansı (BAKKA) tarafından hazırlanan bölgesel kalkınma planına göre yöre ekonomisi için bir tehdit unsuru.
5. Amasra ve Bartın’ın kentsel SİT alanlarının yanı sıra Türkiye’nin ilk PANParks Sertifikalı milli parkı olan Küre Dağları Milli Parkı’nı tehdit ediyor.
6. Unesco Geçici Miras listesine girmiş olan Amasra’nın bu niteliğini ortadan kaldıracak.
7. Santralin yapılacağı yer, 2023 Türkiye Turizm Stratejisi’nde “eko-turizmin geliştirileceği bölgeler” içinde yer alıyor.
8. Yöre, 2007-2013 Turizm Eylem Planı’nda “Ekoturizm Odaklı Gelişim Bölgesi” içinde gösteriliyor.
9. Bartın 2023 Stratejik Amaçlar ve İl Gelişme Planı’nın “Çevre ve Ormancılık” başlığı altında hazırlanmış olan SWOT Analizi’nde; termik santraller bir tehdit olarak görülüyor.
10.Tarlaağzı ve Gömü Köyleri ile diğer yakın yerleşimlerin boşaltılmasını gerektiriyor.
11. Karasu, Güzelcehisar, Saraylı, Gürgenpınarı gibi seracılık, çilek ve fındık tarımı yapan köylerdeki tarımsal üretimi tehdit ediyor.
12. İnkumu, Amasra, Güzelcehisar, Çakraz ve diğer kıyı yerleşimlerindeki turizm etkinliklerini tehdit ediyor.
13. Yatırımcı şirket 9 yıl geçmesine rağmen kömür üretim aşamasına geçemedi.
14. Yöre halkın tamamı termik santrale karşı olduğu halde, gerçeği yansıtmayan anket ve raporlarla durum tam tersi olarak gösterilmeye çalışılıyor.
15. Şirketin ÇED Halkın katılımı toplantısı binlerce insanın tepkisi nedeniyle yapılamadı.
16. Şirket yörede ÇED Halkın Katılımı toplantısı yapmak için uygun yer bulmakta dahi halkın tepkisi nedeniyle zorluk çekiyor.
17. Termik santrallerin yapılmak istendiği yer, yüksek rüzgar potansiyeli nedeniyle rüzgar enerji santralleri için daha uygun bir coğrafya.
18. Şirketin yörede 2640 MW gücünde iki ayrı termik santral yapmayı planladığı düşünüldüğünde, mevcut ocaklardan yılda 13 milyon ton tüvenan kömür çıkarması gerekmektedir. Mevcut ocaklardan en iyi ihtimalle yılda ancak bu miktarın 1/10’u çıkarılabilir.
19. Ek raporlarda belirtilen nedenlerden dolayı, termik santralde ithal kömür yakılacağı çok açık.
20. Kamuoyuna açıklanan istihdam sayısı gerçekçi değil.
21. Santral yöredeki turizm etkinliklerini sona erdirecek, balıkçılık, çilek, fındık vb. tarımsal etkinlikler ve orman ürünleri zarar görecek. Bu sektörlerde oluşacak istihdam kaybı hesaba katılmamış.
22. Soğutma suyunun deniz ekosistemine ciddi zararlar vereceği çok açık.
23. Deniz ekosisteminin zarar görmesi balıkçılık etkinliklerinin zarar görmesine neden olacak.
24. Kömür madenciliği için kuyu ve galeri açımı ile kül depo sahası olarak kullanılacağından dolayı Bartın’ın içme suyunu sağlayan “Kavşak Suyu Havzası” zarar görecek, yaklaşık 100 bin kişilik nüfusun bedava temin ettiği içme suyu tehlikeye girecek.
25. Yapılması planlanan desülfürizasyon sistemi kükürt ve küçük kül parçalarını %100 oranla tutamayacağı gibi, 1320 MW’lik bir termik santralde yılda yaklaşık 4 milyon ton yanacak kömürden kaynaklanan azot oksitleri, karbon monoksit ve karbondioksiti, kömür ve küldeki radyoaktif maddeleri filtre edecek bir sistemden bahsedilmiyor. Santral kaynaklı hava, toprak ve su kirliliğinin boyutları yeterince hesap edilmiyor.
26. Ölümcül sonuçlar doğuracak “enversiyon” hakkında alınmış olan ve bilimsel olduğu iddia edilen rapor, sadece enversiyonun düşük düzeyde olduğu yaz aylarında tehlikesiz olduğu saptamasını yapıyor. Enversiyonun ciddi anlamda tehlikeli olduğu diğer dokuz ay hakkında net bir saptama yapmıyor.
27. Yöredeki endemik ve nesli tehlike altında bulunan bitki ve hayvan türleri hakkında yeterince çalışma yapılmadı.
28. Ereğli Amasra hattında kurulu bulunan ve yapılmak istenen 10’un üzerindeki termik santralin bölgede yapacağı çevresel tahribat göz önüne alınmamış.
29. Kül depolama tesislerinin kavşak suyu havzasında yapılamaması durumunda yılda yaklaşık 650 bin ton külün Karadeniz’e dökülmesi söz konusu olacak.
30. Termik santralde Amasra’da üretilen kömürün kullanılması durumunda lavvarlama işleminden sonra ortaya çıkacak yıllık 3 milyon ton lavvar artığının nereye depolanacağı açıklanmıyor.
31. Termik santrallerin insan sağlığı üzerindeki bronşite, amfizeme, akut ve kronik akciğer hastalıklarına ve damar hastalıkları gibi etkileri ile toplumun psikolojik sağlığına yapacağı zarar ve yaşam kalitesinde yapacağı çarpıcı düşüşler hesaplanmıyor.
32. Santral alanı olarak tahsis edilecek doğal orman alanının miktarı 380 hektar. Santral binası, kireç taşı ocağı ve kül depolama sahası için yüzlerce hektarlık doğal orman ekosisteminin ortadan kaldırılacak ve tarihi ve turistik Amasra sahillerinde yoğun bir arazi ve peyzaj bozulması yaşanacak.
33. Kömür ithalatı için yapılacak liman yazın binlerce kişinin yararlandığı Tarlaağzı kumsallarını yok edecek, yüzlerce balıkçının yararlandığı balıkçı barınağı yok olacak.
34. Batı Karadeniz Entegre Termik Santrali’nin ÇED Başvurusu, 2010 tarihinde format verilmeyen Bartın Termik Santrali ile aynı yerde bulunduğu gerekçesiyle yer seçimi açısından uygun bulunmadı. Oysa Hema Entegre Termik Santrali de 2010’da format verilmeyen Bartın Termik Santrali ile aynı koordinatlar üzerinde bulunuyor.
Kaynaklar
Atmış, E., 2009. Amasra Termik Santral Özelinde Bir ÇED Başvuru Dosyası İncelemesi. Orman ve Av Dergisi 6 (2009) 1-11.
Atmış, E. 2014. Hema Entegre Termik Santral Projesi ÇED Raporu’nun 2. İnceleme Değerlendirme Toplantısı İçin Bartın Üniversitesi Orman Fakültesi Görüşü.
Çelik, N. ve Murat, G., 2008. Sayısallaşmış Swot Analizi ile Bartın İli’nin Ekonomik Yapısını Değerlendirme. 2. Ulusal İktisat Kongresi. 20-22 Şubat 2008. Dokuz Eylül Üniversitesi İİBF İktisat Bölümü. İzmir.
Öztürk, A., 2014. Halkın Sesi Gazetesi’nde yayınlanan çeşitli makalelerinden.
* Prof. Dr. Erdoğan Atmış, Bartın Üniversitesi Orman Fakültesi Öğretim Üyesi, Bartın Platformu Yürütme Kurulu Üyesi.