1-7 Ağustos tarihleri Dünya Emzirme Haftası olarak kutlanıyor. Bu kutlamanın ilk amacı, dünya kadınlarının bebeklerini anne sütüyle beslemeye teşvik etmek ve bu anlayışı yaymak. Anne olduğum ve emzirdiğim için mi bilmiyorum, ama bu hafta konuyla ile ilgili çıkan tüm yazıları ilgiyle okudum.
Hürriyet’te önceki gün yayınlanan Ömür Gedik’in yazısını da… Ama yazıyı daha okumaya başlar başlamaz tüylerim diken diken oldu. Gedik, Dünya Emzirme Haftası nedeniyle kadınlara yapılan “bebeklerinizi istediğiniz yerde emzirin” çağrısını “cinsellik ve libido düşmanı hareket” sayarak sakıncalı bulmuş. Emzirmekten fazlaca hoşlanmadığını, memelerini cinsel obje olarak görmekten vazgeçemediği için “kutsal görev” olarak görülen emzirmeye alışmadığını, çocuğunu bu nedenle sadece iki ay emzirebildiğini de vurgulayarak.
Öncelikle kadınların büyük çoğunluğu emzirmeyi “kutsal görev” saymıyor. Bebeğin sağlıklı bir şekilde büyüyebilmesinin yolu olarak görüyor. Öyle ya bebek doğduğu andan itibaren temel beslenme kaynağı olan anne sütüne yöneliyor. Annelerin bir kısmı da çocuğunu beslemeye hazır oluyor. Emzirmeyen kadınlar da mamaya yöneliyorlar. Elbette memelerim sarkmasın, diye emzirmekten vazgeçen kadınlar da olabilir. Herkesin kendi tercihi.
Kadın için memenin varlık nedeni biyolojik. Zaten yapısına baktığınızda da memenin süt bezleri ve kanallarından oluştuğunu görüyorsunuz. Meme ucunda da süt kanallarından akan, sütün bebeğin ağzına dolmasını sağlayan meme deliği var. Doğadaki diğer memeli canlılarda olduğu gibi.
Emzirme karşıtlığından hareketle kadın göğsüne cinsel yakıştırmalar yapan akılla, kadına cinsel obje/meta yakıştırması yapan akıl aynı: Erkek egemen akıl. Ömür Gedik de kadın memesine ne yazık ki erkek egemen akılla yaklaşmış. Bir dönem “Hamile kadınların sokakta gezmesi estetik değil” diyen ilahiyatçı Ömer Tuğrul İnançer’in yaptığı gibi.
Ayrıca bebeklerini dışarıda emzirmek zorunda kalan kadınlar bunu “herkesin gözüne sokmak” için değil, acıkan bebeklerinin ihtiyacını bir an önce gidermek için yapıyorlar. Hatta bir yandan bunu yaparken diğer yandan da kendilerine yönelen, memeyi cinsel obje olarak gören erkek bakışlarından korunmaya çalışıyorlar. Sadece bu nedenle Türkiye’de kadınların çoğu bebeğini dışarıda emzirmeyi tercih etmiyor, edemiyor.
Hal böyleyken yapılması gereken, erkeğin kadına, emziren kadına dair problemli yaklaşımını eleştirmek. Emziren anneye, memesine roller biçip, sınırlar koymak değil; onu her koşulda, her mekanda emzirmeye teşvik etmektir.
Kendisini erkeğin gölgesinden, onun cinsel zorundan kurtarmaya çalışan ben ve benim gibi kadınlar gücümüzün yettiği kadar bunu yapmaya devam edeceğiz. (SYO/AS)