Urfa Hapishanesi'nde çıkan yangın sonucunda üçü hükümlü, 10'u tutuklu 13 mahpus yaşamını yitirdi. Yetkililer ve ana akım medya konuyu önce "kavga" diyerek bulandırmaya çalışsa da mızrak çuvala sığmayacak kadar aleniydi. Açığa çıkan bilgiler, geçmişte hapishaneler söz konusu olduğunda yapılan demagojileri bile yapılamaz duruma getirmişti.
Konuya duyarlı olanlar, yitirilen 13 canın ardından Urfa Hapishanesi'ndeki koşullardan yola çıkarak hapishaneleri eleştirdiler. Ancak tam bu noktada önümüzde duran tuzağı da görmek gerek.
Eleştiriler Urfa Hapishanesi'nde kapasitenin üzerinde mahpus tutulması ve bunun yarattığı olumsuz koşullar üzerinde yoğunlaşıyor. Kapasitesi 276 olan hapishanede 1.044 mahpus tutuluyor. Tutukluların yaşamını yitirdiği koğuş 20,9 metrekare. Tuvaleti çıkartınca geriye kalan alan 15 metrekare. Burada 18 kişi tutuluyor. Kişi başına düşen alan 0.83 metrekare. Yani bir metrekareden dahi az.
Urfa gibi yazın sıcaklıkların 40 derecenin üzerine çıktığı bir şehirde 18 kişinin 15 metrekare bir alanda tutulması "bir kimseye maddi veya manevi olarak yapılan aşırı eziyet" değil midir ve insanlar da "aşırı gerginlik, sıkıntılı durum, azap" yaratmaz mı? [1] Bunlar elbette eleştirilmeli ve mahpuslar için "insani koşullar" talep edilmelidir. İşte olası tuzak da buradadır.
Eleştiriler bu perspektifle sınırlandığında, bir ve üç kişilik "oda"lardan oluşan F Tipi Hapishaneler veya yine oda esasına dayanan L, D ve T tipi gibi hapishaneler, "Hayata Dönüş Operasyonu" öncesi demagojilerini hatırlatır bir şekilde "lüks oteller" olarak sunulmaya başlar.
Urfa'daki vahim ölümlerin hemen ardından iktidarın sözcüleri tarafından yapılan açıklamalar da bu yöndedir. Adalet Bakanı Sadullah Ergin, 2002'den sonra yapılan düzenlemelerle 208 hapishanenin kapatıldığını, 2017'ye kadar 197 hapishanenin daha kapatılacağını, 2002'den bu yana 73 hapishanede koğuş sisteminden "oda sistemine" geçildiğini övünerek açıklamıştır.
Türkiye'de koğuş sisteminden "oda sistemine" doğru geçiş yaşanmaktadır. Mahpusların "oda sistemi" nitelendirmesini kabul etmeyip, "hücre sistemi" olarak adlandırdığı ve tecrit uygulandığını belirterek karşı çıktığı bu yeni sistem, koğuş sisteminin alternatifi değildir.
İktidarlar, F Tipi Hapishanelerin açıldığı 2000 yılından itibaren Urfa Hapishanesi örneğinde çok açık görülen koğuş sisteminin olumsuzluklarını öne sürerek "oda sistemini" meşrulaştırmaya çalışmaktadırlar. Urfa Hapishanesi'ndeki yangını ve ölümleri de bu amaçla kullanmaktadırlar. Oysaki "hücreler"in ve "tecrit"in kendisi, eleştirilmeye muhtaçtır.
Koğuş sisteminden o çok övülen "oda sistemi"ne geçilmesinin ardından hapishanelerdeki ölümler azalmak bir yana artış göstermiştir. Çünkü tecrit de, koğuş sisteminin kötü koşulları kadar hastalık sebebidir ve mahpusların hastalıklarına ve ölümlerine yol açmaktadır.
Adalet Bakanlığı'nın kendi verilerine göre Türkiye hapishanelerinde 1997'de 123 mahpus, 1998'de 156 mahpus, 1999'da 194 mahpus yaşamını yitirirken, 2010'da yaşamını yitiren mahpus sayısı 252, 2011'de ise 268'dir. Yaşamını yitiren insanların sayısı neredeyse iki kat artmış durumdadır.
Yukarıdaki tablo [2] incelendiğinde görülecektir ki Türkiye hapishanelerinde 15 yıl içerisinde 2497 mahpus yaşamını yitirmiştir. Yani her gün sessiz sedasız Urfa hadiseleri yaşanmaktadır. "Oda sistemi"ne geçilmesinin ardından hem "eceliyle ölümler" hem de "intihar" vakaları artış göstermiştir.
Bu gelişmeler gözden kaçırılarak, sadece koğuş sisteminin olumsuzluklarına getirilecek olan eleştiriler yetersiz kalacak ve F Tipi Hapishanelerin gündeme getirildiği 2000'den beri "oda sistemi" hapishanelerde sürmekte olan olumsuzlukları görülmez kılabilecektir.
Evet, kapasitesinin üzerinde kullanılan koğuşlar birer sorun yumağıdır ancak tecrit esasına dayalı olan "oda sistemi" de bir başka ve daha vahim bir sorun yumağıdır.
Kapasitesinin üzerinde kullanılan koğuş sistemine karşı çıkarken, tecrit esasına dayalı hapishane sistemine de karşı çıkılmalı ve mahpusların seslerine daha fazla kulak verilmelidir. (IC)
*Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyoloji Bölümünden Mustafa Eren, yüksek lisans tezini hapishaneler üzerine yaptı ve doktora tezi için aynı konuda çalışma yapmayı planlıyor.
[1] TDK Sözlüğünde "işkence" kelimesinin açıklaması.
[2] Tablo Adalet Bakanlığı'ndan bilgi edinme yasası kullanılarak edinilmiştir ve tablo içinde kullanılan nitelendirmeler Bakanlığa aittir. Faruk Bildirici, "Cezaevlerinde Ölümler ve Gazetecilik", Hürriyet, 12 Mart 2012,