Fotoğraf: Anadolu Ajansı
El Pais’te İ.S. 542’deki İstanbul (Konstantinopolis) veba salgınıyla günümüzün korona virüs salgınının benzerliklerini sıralayan bir yazı yayınlandı. Yazıya eklenebilecek bilgiler var.
Bu metinde, çeşitli Bizans tarihi ve salgın kaynaklarından alıntılarla tam da bunu yapıyoruz.
1. Salgının Yolculuğu: Salgın Mısır’da başlar. Mısır, o zamanlar Bizans’ın tahıl ambarıdır. Fareler bu ambarlarda yaşarlar. İstanbul’a salgın mikroplu fareleri taşıyan gemilerle gelir (Hays, 2005). Ticaret ve yolcular üzerinden hızla yayılır. Günümüzün küreselleşme sürecinde olduğu gibi, ticaretin yoğun olduğu bir dönemde başlar ve sonul olarak ticareti durma noktasına getirir.
2. Hastalık Belirtileri: Salgın kimi zamanlar belirti verir, kimi zaman vermez.
“İnsanlar sürüler halinde ölüyordu. Hastalığa karşı koyanlar ancak 5 gün dayanabiliyordu. Salgının belirtileri birincisinden farklı değildi; kasıklarda şişme ve ölünceye kadar kurbanını bırakmayan yüksek ateş! Fakat bazılarında sancı ve ateş olmuyordu. Bunlar hiçbir belirti yokken evlerinde normal işlerini yaparken veya sokakta yürürken aniden düşüp ölüyorlardı. Her yaştan insan hastalığın kurbanı oluyordu” (Demirkent, 2005, s.133).
3. Kıyılardan İç Bölgelere: Salgın deniz yoluyla geldiği için, çıkışında kıyılardan iç bölgelere doğru bir yayılım gösterir. Kimi zamanlar mürettebatın tümü öldüğünden, Bizans sularında hayalet gemiler görülür (Snowden, 2019). Hastalık, enfekte gemi yolcularının karaya ayak basmasıyla da yayılacaktır (Snowden, 2019). Salgının başlamasından 15 yıl sonra İstanbul bu kez depremle sarsılacak, Aya Sofya’nın kubbesi çökecektir. Peki salgın neden İstanbul’da yayılır? Çünkü bugünkü olduğu gibi Asya ve Avrupa arasında bir köprüdür ve imparatorluğun kalbidir.
4. Nüfus Düşüşü: Veba salgını çok daha büyük kayba yol açar. Nüfusun % 20’si hayatını kaybeder. İnsansoyunun neslinin tükenmesinden korkulur (Snowden, 2019).
“Prokopios, başkentte ilk üç ayda önce günde 5.000 sonra 10.000 kişinin öldüğünü anlatır” (Morrisson, 2004/2014, s.217). İstanbul’da toplam ölü sayısı, o sırada kentte bulunan ve “Tanrı, öfkesiyle insanları şarap yaparmışçasına üzüm gibi ezdi” diyen tarihçi Efesli Yoannis’e (507-588) göre 300 bini bulur.
5. Nüfus Yoğunluğu: Salgın nüfus yoğunluğunun daha çok olduğu, kalabalık bölgelerde daha büyük kayıp verdirir. Ordu vebadan kırıldığı için savunma zayıflar, toprak kayıpları olur.
“Salgın en fazla 536 ve izleyen yıllarda zaten soğuk ve yağışlı yazların neden olduğu bir dizi kıtlığın acizleştirdiği şehirleri ve yoğun nüfuslu bölgeleri vurdu” (Morrisson, 2004/2014, s.217).
6. Kıtlık ve Açlık: Salgın sırasında ve sonrasında tarlalar ekilemez. Bu nedenle, şehirlerde kıtlık ve açlık baş gösterir. Dükkanlar, çalışansızlıktan ve müşterisizlikten kapanır (Hays, 2005). İmar ve mimari projeleri ödeneksizlikten rafa kalkacaktır (Hays, 2005).
“Savaşın ve düşman akınlarının getirdiği yıkıma, doğal afetler de eklendi. 542'de, imparatorluk yüzyıllardan beri görülmemiş şiddette bir veba salgınıyla karşılaştı. Özellikle, nüfusun yoğun olduğu büyük kentlerde ortalığı kasıp kavurdu. (...) İstanbul'da vebadan ölenlerin sayısı, günde 5000 kişiye ulaşıyordu. Ticaret ve sanayi durdu” (Levçenko, 1928/1999, s.79).
7. Toplu Ölümler ve Cenazeler: Toplu ölümler nedeniyle cenaze törenleri yapılamaz. Hatta ölüleri yakma ya da denize atma gibi uygulamalar devreye girer. Kimi durumlarda cesetler sokaklarda kalırken, kenti ceset kokusu sarar. Devlet, toplu mezar yapımı için büyük bir ödenek ayırır. Kent sakinleri, ani hastalanma ve ölüm korkusuyla kollarında isimliklerle dolaşırlar (Hays, 2005). Efendiler, çalışanları önce ölmüşse gömülemezler, çünkü onları gömecek kimse kalmamıştır (Hays, 2005). Öte yandan, törenler yapılamasa da, bireysel düzeyde dindarlık salgın geçene dek (yalnızca geçene dek) yaygınlaşır (Hays, 2005).
“Aceleye getirilmiş definler, mezarların tekrar toplu mezarlar için kullanılması (...) gibi. Son olarak göz önünde bulundurmamız gereken, şartlar gereği mezar taşı yazmanın olanaksızlığı nedeniyle kadavraların yakıldığı veya denize atıldığıdır” (Morrisson, 2004/2014, s.217).
8. İmparator: İmparator 1. Justinianus (dönemi İ.S. 527-565) da vebaya yakalanır, fakat iyileşir. Halktan kopuk bir lider olarak tanınır; kimi tarihçiler bunu salgına bağlar. İmparatorun halkla ilişkileri, sosyal mesafelenmeye benzer niteliktedir. “Salgından beter bir hükümdar” olarak nam salar. Kimilerine göre ise, salgın, imparatorun kötülüklerine karşı Tanrı’nın cezasıdır (Snowden, 2019).
“(...) Salgın hastalık Bizans halkının büyük bir bölümünü silip götürmüştü. İmparator Justinianus da salgına yakalanmış ve hasta düşmüştü. Bir ara öldüğü söylenmeye başladı. Söylenti gittikçe yayıldı ve Bizans ordugâhına kadar geldi; subaylardan bir kısmı, Bizans’ta başka biri imparator olarak ilan edilirse Justinianus’a bir daha boyun eğmeyeceklerini bildirdiler. Ama beklenmeyen bir şey oldu... Bir süre sonra İmparator iyileşti” (Prokopius, 550/2001, s.45).
“(...) veba salgını yeryüzüne inmiş, kimisine bulaşmadığı, kimisine de bulaşsa bile üstesinden geldiği için, dünyadan göçenler kadar kurtulanlar da olmuştu. Ama bu Jus-
tinianus’un elinden koca Bizans İmparatorluğu’nda kurtulabilen tek kişi yoktu. (...) Kimini gerekçesiz öldürdü, geri kalanını öyle yoksul kıldı ki, ölmediklerine pişman olacak kadar perişan oldular. (...) Kiminin, hayatları gibi mallarını da ellerinden aldı. (...)” (Prokopius, 550/2001, s.60).
9. Acımasız Vergiler: Justinianus, tamtakır olan devlet hazinesini doldurmak için ağır vergiler uygular. Ekilmedik topraklar bile vergi kapsamına girer.
“Salgın hastalık bütün bilinen dünyayı ve özellikle Bizans İmparatorluğu’nu silip süpürüp tarımda çalışan topluluğun büyük bir bölümünü alıp götürünce ve ardında bomboş bir iz bırakınca Justinianus, felakete uğramış mülk sahiplerinin gözünün yaşına bakmadı. Yalnız adam başına düşen yıllık vergilerini istemekle kalmadı, ayrıca ölmüş komşularının vergilerinden de onları sorumlu tuttu” (Prokopius, 550/2001, s.136).
10. Tekrarlama: Salgın bir türlü bitmez. 2., 3., 4. dalgalarla yeniden başlar. Etkisi uzun erimde hissedilir. Toplamda 20-50 milyon ölüm söz konusu olur. Salgın 200 yılda tüm Avrupa’yı, Güneybatı Asya’yı ve Kuzey Afrika’yı etkisi altına alır. Kimilerine göre, salgın, yinelenerek Antik Çağ’a son verip Orta Çağ’ı açar (Hays, 2005).
“[Iustinianus] öldüğünde hazine tükenmişti ve ekonomi berbat durumdaydı. İmparatorluğu, o ayakta kalan tek parça çöküşün eşiğindeydi” (Grant, 1998/2000, s.163).
“Açlığın ve vebanın sonuçları yıllar boyunca silinemedi. Soylular bu durumdan yararlanıp "yoksullar"ın topraklarını ucuza kapattılar” (Levçenko, 1928/1999, s.164).
Görüldüğü gibi, 1500 yıl önceki veba salgınının koronavirüs salgınıyla benzerlikleri kadar benzemezlikleri de söz konusu. Bu tabloya bakınca, “benzemese daha iyi” demek daha doğru olacak...(UBG/EMK)
Kaynakça
Demirkent, I. (2005). Bizans Tarihi Yazıları. İstanbul: Dünya Yayıncılık.
Grant, M. (1998/2000). Roma'dan Bizans'a İ.S. Beşinci Yüzyıl [From Rome To Byzantium The Fifth Century AD] (çev. Z. Z. İlkgelen). İstanbul: Homer Kitabevi.
Hays, J. N. (2005). Epidemics and pandemics: their impacts on human history. Santa Barbara, California: Abc-Clio.
Levçenko, M.V. (1928/1999). Kuruluşundan Yıkılışına Kadar Bizans Tarihi. [Byzance, des origines à 1453] (çev. M. Selen).
Morrisson, C. (2004/2014). Bizans Dünyası: Doğu Roma İmparatorluğu 330-641 [Le Monde Byzantin Tome I L'Empire Romain d'Orient 330-641] (çev.A.Bilge). İstanbul: Ayrıntı.
Prokopius (550/2001). Bizans’ın Gizli Tarihi [Ἀπόκρυφη Ἱστορία] (çev. O. Duru). İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
Snowden, F.M. (2019). Epidemics and Society: From the Black Death to the Present. New Haven & London: Yale University Press.
(*) BBC News Türkçe. Koronavirüs salgını ile 1500 yıl önce İstanbul'da yaşanan vebanın şaşırtıcı benzerlikleri. Cumhuriyet, 22.04.2020.