Krek tarafından sahnelenen, Berkun Oya’nın yazıp yönettiği “Dünyada Karşılaşmış Gibi”nin oyuncuları; Alican Yücesoy, Defne Kayalar, Fatih Artman, Okan Yalabık, Öner Erkan, Serkan Keskin, Settar Tanrıöğen.
Karakolda kesişen hayatlar
Bir karakolda yan yana iki oda. Bir komiser; Taner, üç polis memuru Sadık, Yavuz, Naci, bir uyuşturucu satıcısı; Mevlüt, bir “hırsız”; Aziz. Akşamın çok geç saatleri. Daha sonra gelecek, evi soyulan kadınla yedi kişi, bir gece karakolda.
Hikâye öyle çok derin, karmaşık değil. Bir tarafta “suçluların” bekletildiği bir oda, bazılarının sorgulandığı yandaki başka bir oda. Oğlunu seven bir baba, kızından ayrılmak istemeyen başka bir baba, eski karısına hala âşık bir adam, kaybettiği ailesini unutamayan başka bir adam, gidemeyen bir kadın, kızgınlıklar, kayıplar, ayrılıklar. Sadece akıp giden hayatın bir karakoldaki iki saatlik kesiti.
Farklı, etkileyici bir tiyatro deneyimi
Krek’in yeni oyunu “Dünyada Karşılaşmış Gibi” yeni, alternatif tiyatro için çok başarılı bir örnek. Tamamını kulaklıkla duyduğumuz oyunun ilk bölümünde karakolun sadece bir odasındaki olayları izliyoruz. Ancak oyuncuların zaman zaman diğer odaya geçişinde görüyoruz ki yan odayı da başka bir seyirci kitlesi izliyor. Oyunun ilk dakikalarında sahne bir cam fanus içindeymişçesine karşımızda dururken, kulaklıktan Ferdi Tayfur’dan “Sanma ki Yaşıyorum” dinliyoruz.
“ …
Sanma ki yaşıyorum
Sanma ki ben çok mutluyum
Tek tesellim hayallerim
Kendi kendimi arıyorum
…”
Oyunun temeli bu şarkıda yer alıyor. Sahnede neredeyse tüm karakterlerin mutsuz, hadi en azından mutlu olmadığı, hatta birçoğunun yas tuttuğunu ve bunu farklı şekillerde ifade ettiğini izliyoruz.
İlk perde sonrası verilen aradan sonra bloktaki tüm izleyiciler diğer bloktakilerle yer değiştiriyor ve böylece izledikleri bölümden göremedikleri diğer odadakileri izlemeye başlıyorlar.
Bu arada camlı odaların içine yerleştirilmiş inanılmaz bir ses sitemi sayesinde, normal tiyatro deneyiminin çok ötesinde bir gerçeklikte izliyoruz oyunu.
Benim ilk izlediğim oda, giriş yani bekleme odası oluyor. Ve böylelikle oyunun ilk perdesi açık ara ikinci perdesi olan “hırsız”ın sorgu sahnesinin önüne geçiyor. Olmasa çok iyi olur dediğim, üstüne bir de epey uzun videolu giriş, o odanın hikâyesinin daha da ağırlaştırıyor. Oyunun seyrini yavaşlatıyor, abartılı duygusal yanını katmerliyor. Muhtemelen diğer odayla senkronize olmak için eklenmiş bu video, oyunun etkileyiciliğine en büyük darbeyi vuruyor.
Yine de kimi handikaplarına karşın, sonuç olarak çok sade, basit bir hikâye, muhteşem oyunculuklar ve sahne düzeni ile tamamen farklı bir tiyatro deneyimi olarak karşımıza çıkıyor “Dünyada Karşılaşmış Gibi”de.
Berkun Oya’nın farklı sahne kullanımı ile oyuncuların tek oyun içinde senkronize olarak iki kez aynı oyunu oynadıklarını da düşündüğümüzde sadece bu emek ve enerji bile hayranlık uyandırıcı.
Yıldızlar geçidi
Berkun Oya’nın yazdığı “Bayrak” oyununun dizi uyarlaması “Masum”u izlemiş ve çok beğenmiştim. Ancak aynı hikâyeyi daha sonra İstanbul Devlet Tiyatroları tarafından kendi adı ile sahnede izlediğimde aynı keyfi alamadım. Ancak “Dünyada Karşılaşmış Gibi”de metin yer yer zayıf kalsa da reji çok başarılı, çok etkileyici.
Öner Erkan’ı dizilerden ve filmlerden bilen biri olarak sahnedeki performansından gözümü alamadım. Kaderin sillesini yemiş ama direngen, yırtık, oğlunu çok seven uyuşturucu satıcısı Mevlüt’e sempati duymamak kaçınılmazdı. Erkan, daha çok tiyatroda yer almalı.
Serkan Keskin’i her izlediğim oyunda daha fazla beğenen bir izleyiciyim. Semaver Kumpanya’nın “Metot”, “Akşam Yemeği” “Madde 22” son dönemde izlediklerimden. Her oyunda, her karakterde ayrı bir kimlikle karşımıza çıkarak yeni insanların hayatlarını en gerçek haliyle sunuyor bize. Bu oyunda da yıllar önce bir trafik kazasında ailesini kaybetmiş, acılı, agresif, şiddete eğilimli polis memuru Naci’de çok başarılı.
Alican Yücesoy’u “He-Go” ve “Seni Seviyorum Türkiye”de izlemiştim ve çok başarılı bulmuştum. Ancak “Dünyada Karşılaşmış Gibi ”de sinirli Laz polis Yavuz’da karakterle bütünleşmiş.
Fatih Artman “Behzat Ç”de zaten polis karakterine aşina bir oyuncu. Oyunculuk hayatına daha çok sinema ve dizilerle geçirmiş biri olarak sahnede de iyi bir performans sergiliyor ve ekibin sadık, dengeli ve sakin karakteri polis Sadık rolünün altından başarı ile kalkıyor.
Okan Yalabık, genel olarak duygusal, sakin, hatta melodromik ve depresif karakterleri oynayan bir oyuncu olarak burada da eski eşine hala âşık, bunun sonucunda da kendini “durduramayan” Aziz karakterinin başarısında bizi şaşırtmıyor.
Sonuç olarak, oyun biletini bulmak hiç kolay değil ama deneyin.
Künye
Yazan, Yöneten: Berkun Oya
Yapımcı: Nisan Ceren Göknel
Oyuncular: Alican Yücesoy, Defne Kayalar, Fatih Artman, Okan Yalabık, Öner Erkan, Serkan Keskin, Settar Tanrıöğen
Sahne ve Kostüm Tasarımı: Berkun Oya
Işık: Cem Yılmazer
Dekor Uygulama: Muhtar Pattabanoğlu
Prodüksiyon Sorumlusu: Evrim Zeybek
Proje Asistanı: İrem Avcı
Teknik Sorumlu: Emrah Altıntoprak
Ses Tasarım ve Uygulama: Hakan Atmaca
(BY/HK)