1 Ocak 2000 büyük heyecan yaratmıştı. Öyle ya, yeni bir binyıl başlıyordu. İnsanlık iki milenyumu geride bırakmış, bir üçüncüsüne başlamıştı. Heyecan öylesine büyüktü ki, 2000'li yıllarla birlikte bir takım faciaların yaşanacağı, hatta bütün bilgisayar sistemlerinin çökeceği endişesi yaygındı. Milenyum heyecanının nedeni, değişim beklentisiydi.
İnsanlık, yeni binyılın birçok yeniliği beraberinde getireceğini tahmin ediyordu. Ancak değişimin zaten halihazırda başlamış olduğunu, değişimin içinde olduğumuzu birçoğumuz fark edemedik.
Medya geride bıraktığımız son 20 yıl içinde gelişmelerden en çok etkilenen alanlardan oldu. Gazete, radyo ve TV arasındaki keskin ayrım ortadan kalkmakla kalmadı, haber ve haberci kavramlarının içi de başka tanımlarla doldurulur oldu.
Asırlık medya kuruluşları, artık gelirlerinin ciddi bir kısmını bundan birkaç yıl önce "çoluk-çocuğun oyuncağı" diye dudak bükülen mecralardan elde eder hale geldi. "Dijital dünya" kimi yerde yalnızca estetik anlayışını değil, haber ve organizasyon akışını da belirliyor. Okurun/kullanıcının konumu nerede biter, gazeteciyle hangi noktada yer değişirler; geçiş ve belirsizlikler artıyor.
En önemlisi de internet'te bir devir kapanıyor: Arama kültürünün egemen olduğu internet kullanıcıları kayboluyor. Bunun yerine adres ve bağlantılarla sosyal ağını yönlendiren gönderi kültürü kendini ortaya koyuyor. Şifrelerle konuşmadan söyleyecek olursak: Google için altın bir çağ kapanırken, Facebook çağına adım atıyoruz.
Değişimin medyayı nasıl etkilediğine dair üç ayrı mekândan vereceğimiz örnekler, bunların kaçınılmaz toplumsal yansımaları da olduğunu ortaya koyuyor:
1) KOLOMBİYA: El Tiempo deneyimi
Mario Garcia,1947 Küba doğumlu Amerika Birleşik Devletleri (ABD) vatandaşı bir tasarımcı. Son 30 yıl içinde The Wall Street Journal'dan Paris Match'e, The Miami Herald'dan Handelsblatt'a 500'den fazla tanınmış gazete ve derginin tasarımına imza attı, alanının saygın ödüllerine layık görüldü.
Mario Garcia, bu yıl içinde tasarımını yenileme görevi aldığı Kolombiya'nın El Tiempo gazetesinde yepyeni bir çıkış yapmayı kararlaştırdı. El Tiempo'nun yabancısı değildi; daha önce gazeteyi üç kere daha tasarlamıştı. Ama bu sefer aklında bambaşka bir konsept vardı. "Eski ve yeni medya mecralarının artık iç içe geçtiği bir dönemde, 21'nci yüzyıla uygun kaliteli bir gazete."
Mario Garcia hedefini özetle böyle belirledi. Yalnızca sayfa tasarımıyla sınırlı kalmak istemiyor, gazeteyi hem içerik hem de yayın anlayışı açısından bambaşka bir kulvara taşımak istiyordu.
İntenetle doğup büyünen bir dünya
Tabii böylesine kapsamlı bir hedef, El Tiempo gibi büyük ve köklü bir gazete söz konusu olunca büyük risk anlamına da geliyor. 2007'de İspanya merkezli Planeta medya grubunun devraldığı El Tiempo, neredeyse bir asırdır yayımlanıyor.
Yarım milyonluk tirajıyla İspanyolca konuşulan ülkelerin en çok satan gazeteleri arasında yer alıyor. Uzun yıllar Kolombiya'nın tek ulusal gazetesi olan El Tiempo'nun aslında oturmuş bir okur kitlesi var. Ancak zaman akıp gidiyor: Gençlerin internetle doğup büyüdüğü bir dünyada El Tiempo yönetimi de değişimi kaçınılmaz görmüştü.
Değişimin emanet edildiği Mario Garcia da bu projenin öneminin farkındaydı. El Tiempo yeni çehresiyle gün ışığına çıkmadan birkaç gün evvel bloguna şu notu düştü: "Yakında ortaya çıkacak ürün, dünya çapında herkesin dikkatini çekecek."
Mario Garcia, yeni tasarımında artık dijital zamanlarda yaşadığımızı ortaya koydu. Klasik yurt içi haberler, politika, dış haberler, ekonomi... vs. şeklindeki sayfa ayrımını kaldırıp attı. Onun yerine gazeteyi 3 temel renge ayırdı. Mavi, haberleri simgeliyor. Turuncu, hizmeti... Yeşil ise kültür-edebiyat yazılarını içeriyordu.
El Tiempo'ya yeniden hayat verdi
El Tiempo'da departmanlar varlığını hâlâ koruyor: Politika, polis-adliye, magazin servisi ayrımı devam ediyor. Ama mavi, yani haber sayfalarında yer almak için her gün kıyasıya bir rekabet yaşanıyor. Eskiden olduğu gibi, "Dış Haberler'in standart 2 sayfası var, onu artık bir şekilde doldururuz" anlayışı geride kaldı. Dünyadaki gelişmelerin en çarpıcı, en ilgi çekici olanları, Kolombiya'daki bir başka haberle yan yana gelebiliyor. Ekonomiyle kültür ve yerel haberler aynı sütunlarda yer bulabiliyor. Yalnızca spor ve "muhtelif" sınıfına giren içerik bundan muaf tutuluyor.
Yeni El Tiempo, internet sayfalarıyla da "kucaklaşıyor". Haberlere iliştirilen ve dijital ikon adı verilen minik kutucuklar, El Tiempo'nun internet sayfasında konuyla ilgili yayımlanan dizi, söyleşi, video ve ses dosyası gibi multimedyal çalışmalara gönderme yapıyor.
Mario Garcia, The Guardian'ın sorularını yanıtlarken, "Tasarım lafını sevmiyorum. El Tiempo'ya yeniden hayat verdim" diyor.
Ne dersiniz, çok mu iddialı?
2) ALMANYA: Aramaya dayalı internet devri bitti
"SpeedLab" konferans, barcamp (içeriğin önceden planlanmadığı, katılımcıların yönlendirmesiyle gelişen kendine özgü bir organizasyon), atölye und speeddating (hızlı tanışma) türlerinin bir araya gelmesiyle oluşan yeni bir tür toplantı türü.
Berlin'de gazetecilik konulu bir speedlab düzenlendi. "DRadio Wissen Netz.Reporter"in "Breitband (Deutschlandradio Kultur)" ve "ZEIT ONLINE" işbirliğiyle düzenlediği tartışma platformunda "gazeteciliğin içinde bulunduğu değişim süreci" ele alındı.
Açılış konuşmaları iki önemli isimden geldi: Harvard Üniversitesi'ne bağlı Nieman Gazetecilik Araştırma Vakfı'nın direktörü Joshua Benton ve BBC Haber, Teknoloji ve Medya Araştırma Bölümü'nün yöneticisi Phil Fearnley kürsüdeydi.
Haberler kimin elinden çıkacak?
Alman Haber Ajansı dpa'dan Gerd Kamp ile Steffen Konrath, sosyal medya platformlarının gelişimi çerçesinde, "gelecekte haberler kimin elinden çıkacak?" sorusuna yanıt aradılar. MyTweetMag'den Sebastian Schürmanns ile radyocu Jana Wuttke, mobil dijital cihazların giderek daha da çeşitlendiği bir çağda, merkezi yayıncılık anlayışını sorguladılar.
Startnext.de sitesinden Anna Theil, NeuNetz.com'dan Marcel Weiß ve Carta'dan Robin Meyer-Lucht, kısaca crowdfunding adı verilen ve "kullanıcıların internet üzerinden bir araya gelerek oluşturdukları havuzlarda para biriktirmeleri ve kolektif bir biçimde bu birikimin harcanmasını yönlendirmelerini" ifade eden kavramı ve Flattr tarzı ödeme uygulamalarının gazeteciliğe nasıl etki edeceğini irdelediler.
Open Data Network'tan Daniel Dietrich, Wikileaks'ten aşina olduğumuz "veri gazetecisi" Lorenz Matzat ve irights, immateriblog sitelerini temsilen Matthias Spielkamp, blog yazarlarından araştırmacı programcılara gazeteciliği etkileyen bir dizi faaliyet şeklini tartıştılar.
Dijital zamanlarda kamuoyu
Beşinci ve son speedlab'in uzmanları ise Medial Digital'dan Ulrike Langer ile ZEIT ONLINE'dan Sebastian Horn'du. Bu platformda da sosyal gazetecilik, crowdsourcing, kullanıcının haber sürecine katılımı (Prozessjournalismus), sosyal medya analizi, kamuoyu yönlendirme (Agenda Setting) ve Monitoring kavramları ele alındı.
SpeedLab, "Dijital zamanlarda kamuoyu / Yeni bir gazetecilik anlayışı şekilleniyor" başlıklı panelle kapandı. Panelin konuşmacıları ise Focus Online'ın eski genel yayın yönetmeni ve Publishing Mag10'un kurucusu Jochen Wegner, ZEIT ONLINE'ın yayın yönetmen vekili Christoph Dowe ve ZDF Televizyonu editörlerinden Stefan Münker'di.
Burada yapılan konuşmalardan bazı satır başları:
* Okur, artık aktif kullanıcıya dönüştü. Kullanıcı, yarının gazetecisinin partneri haline gelmiştir.
* İnternet'in en büyük değişim etkisi okur üzerinde görülmektedir. Okur artık bloglarda ve sosyal medya platformlarında bir yayıncıya dönüşmüştür.
Bağlantılar ve adres önerilerinden beslenen yeni kültür
* Okurla birlikte "aramaya dayalı internet" anlayışı da geride kalmaktadır. Bağlantılar ve adres önerileriyle iletişim kuran kullanıcı, "gönderi kültürü" adını verebileceğimiz yeni bir anlayışın gelişmesini sağlamıştır.
* Yeni kuşak internet kullanıcılarını temsilen söylenen ve ABD'li bir ünivesite öğrencisine atfedilen söz, "aramaya dayalı internet" anlayışının artık bittiğini ortaya koyuyor: "Haber önemliyse, gelip beni bulur zaten!"
* Bu işten ekmek yiyen, "profesyonel" bir gazeteci ile aktif bir internet kullanıcısı (okumakla kalmayan, yazan, eleştiren, yorum gönderen) arasında ne fark var? "Bilgi toplayıp, değerlendiren ve yayan kişi gazetecidir" tanımını göz önünde tuttuğumuzda aslında hiçbir fark yoktur.
* Gazeteci, aslında bir "süper internet kullanıcısı"dır. Dijital zamanların bilgiyi seçip küratörlüğünü yapan bir içerik DJ'idir.
3) ABD: Sürekli beta modundaki gazete
Janet Robinson, ABD'nin en etkili isimleri arasında anılıyor. 1950 doğumlu. 1983'te Times Grubu'nda işe başlamadan önce çalışma hayatına öğretmen olarak atıldı. Günümüzde The New York Times, The Boston Globe, the International Herald Tribune gazetelerini de kapsayan Times Grubu'nun başkanı.
Janet Robinson, zaman zaman demeçler veriyor. Bunlar, kuruluşları 19'uncu yüzyıla kadar giden eski medya kuruluşlarının zamana uyum sağlamak için neler yaptığını sergilemesi bakımından hayli ilgi çekici... Robinson'ın bazı demeçlerinden notlar:
* Ciromuzun yüzde 26'sını internet ve mobil cihazlar için geliştirdiğimiz ürünlerden elde ediyoruz. Bu orana her yıl 2 ya da 3 puan daha ekleniyor. iPad gibi cihazlara artan ilgi, bu alandaki fırsatları artıracak. Reklamverenler yeni mecrayı benimsedi.
* Mobil cihazlar için kurum bünyesinde ürün geliştiriyoruz. Bunu dışarıdan bir firmaya devretme gibi bir düşüncemiz yok.
Sosyal medyayla kucaklaşma
* New York Times markasıyla her mecrada boy göstermek istiyoruz. Sosyal medya ile "kucaklaşma" da yeni kimliğimizin bir parçasını oluşturuyor. Bu platformlarda her dört saniyede bir, New York Times'ın bir yazısına bağlantı veriliyor.
* New York Times artık bir gazetecilik değil, bir haber ve enformasyon şirketidir.
* New York Times'a -başarısızlığa uğrama kaygısı taşımaksızın- sürekli yenilikçilik ve yenilikleri kararlılıkla uygulama iradesi yön vermektedir. Sürekli beta modundayız. Her şeyi farklı yollarla yollardan denemeye açık olmalısınız.
Robinson'ın Times Grubu'nun hal-i pür melâlini "beta modu/sürümü" gibi yazılım dünyasına ait bir kavramla açıklaması, aslında fazla söze de gerek bırakmıyor.
***Bu haftanın yazısını Meral Akkent'in gönderdiği bir e-postayı paylaşarak kapatıyoruz:
"Belki biliyorsunuz ama ben gene de size beni cok heyecanlandiran bir tarih projesini bildirmek istedim: Projenin adi "der digitale peters". Web sayfasi asagida ve ikinci adreste de youtube´da projenin nasil calistigina dair beş örnek var.
http://www.derdigitalepeters.de
http://www.derdigitalepeters.de/?site_id=116&id=69&sel_id=3 (NH/BB)