Brezilya 3 Ekim'de, bölgede birkaç yıllık zaman diliminde kadın başkan seçen üçüncü ülke olabilir. Hükümetteki İşçi Partisi'nin (PT) adayı Dilma Rouseff, anketlere göre en yakın rakibi sosyal demokrat José Serra'nın 20 puan önünde.
Şimdi tek soru, kendisinin oyların yarısından fazlasını alarak seçimin ilk aşamasında mı kazanacağı, yoksa ikinci basamağın da mı gerekli olacağı.
İlgili politikacılar ve uzmanlar, hükümetin başında bir kadın bulunmasının, eşit siyasi katılım, cinsel sağlık ve üreme sağlığı, eşit olanaklar ya da ailede iş dağılımı gibi cinsiyet sorunlarının daha fazla ağırlık kazanacağı manasına gelmeyebileceğini belirtiyor.
"Bir kadın vücuduna sahip olmak, kadın sorunlarıyla ilgilenmenin garantisi değil" diyen Latin Amerika Adalet ve Cinsiyet Grubu'ndan Natalia Gherardi, ekliyor: "Garanti ettiği, daha kaliteli bir demokrasi."
Buna ek olarak, kadınların başkan olduğunu görmek, "kadınların siyasi liderliklerinin erkeklerinkiyle aynı olabileceği düşüncesini güçlendiriyor; bu da iyi bir şey. Bu düşünce doğal, siyasi manzaranın bir parçası olarak görülmeye başlanıyor."
Brezilya Sosyalist Partisi milletvekili ve eski São Paulo Belediye Başkanı Luiza Erundina de Sousa, "Bir kadın başkana sahip olmak, ne kadar yetkin olursa olsun cinsiyet dengesini kurmaya yarayacak değişiklikler için yeterli değil. Erkekler ve sivil toplum örgütlerinden destek gerekir" diyor.
Ancak Rousseff'in muhtemel zaferi, "Brezilya'nın erkek egemen politikasının değişiminin bir göstergesi".
Değişim Şili'de başladı
Eğilim, Şili'nin ilk kadın cumhurbaşkanı olan (2006-2010) ve Latin Amerika'da cinsiyet eşitliği güden bir kabineyi ilk defa kuran lider Michelle Bachelet ile başladı. Bachelet'in yönetimi ile kadınlara karşı ayrımcılığa karşı birçok adım atıldı. Bachelet 19 Eylül'de, Birleşmiş Milletler'in (BM) cinsiyet eşitsizliğine karşı savaşacak olan yeni ajansı BM Kadın'ın resmi olarak başına geçecek.
Bachelet'in seçiminden bir sonraki yıl da halen Arjantin'de cumhurbaşkanlığı görevini sürdüren ve cumhurbaşkanlığından önce de ünlü bir hukukçu olan Cristina Fernández'in seçimi geldi. Seçimlerde zafere giden yol, kendisinden önce aynı görevi sürdüren eşi Néstor Kirchner'in (2003-2007) yönetimiyle kolaylaştı.
Kotadan daha fazlası var
Bu zaferler kadınların siyasete katılımını artırmak için son 20 yılda birçok Latin Amerika ülkesinde basit kota yasalarının uygulanmasından çok daha geniş bir katılım sürecinin sonucu.
Arjantin, kota yasalarını benimsemede dünya çapında öncü olmuştu ve Latin Amerika ülkelerinde meclisteki kadın oranı en yüksek ülke olan Kosta Rika'nın ardından ikinci sırada geliyor: Alt mecliste yüzde 38.5 ve senatoda yüzde 35.
Ancak Şili'de Bachelet'in yükselişi pozitif ayrımcılıkla açıklanamıyor. Şili'de hiç kota yasası yok ve mecliste kadın oranı düşük: Alt mecliste yüzde 14 ve senatoda yüzde 13.
Kotaların başarısızlığa uğradığı bir ülke de alt mecliste yüzde 8.8 ve senatoda yüzde 12.3'lük kadın oranıyla Brezilya. Valiler ve belediye başkanları düzeyinde durum daha da vahim.
Meclise yeniden seçilmek üzere aday olan Sousa, ülkesindeki kotaların yalnızca formalite icabı olduğunu, çünkü Arjantin'den farklı olarak uygulamanın gönüllü olduğunu söyledi.
Ancak Ekim ayındaki seçimlerden itibaren, partiler adaylarının yüzde 30'u kadın olmazsa cezalandırılacaklar; fakat aday listeleri kapatılmayacak (bu adayların hangi sırayla seçileceklerinin belli olmadığı manasına geliyor) ve seçilmeleri daha zor olacak.
Sousa'ya göre, her halükarda, "partiler kadınlara inanmak, önlerindeki bariyerleri kaldırmak ve onları siyasi olarak eğitmek zorundalar", çünkü "ancak bu şekilde kotalar etkin olacaktır".
Brezilya'daki Çalışma ve Danışma Hizmetleri için Feminist Merkez'den (CFEMEA) Patricia Rangel, "iktidarda daha çok kadının, kadınlar için daha çok kolektif hak" manasına gelmediğini belirtiyor ve "yalnızca daha çok kadın seçmek yeterli olmuyor, asıl olarak toplumsal cinsiyet bilinci olan kadınlara ihtiyaç var" diye ekliyor.
Arjantin muhalefetindeki Coalición Cívica'dan milletvekili Marcela Rodríguez, Rangel'in görüşlerine katıldığını ancak siyasete katılan kadınların sayısı arttıkça kadınların önemsediği konuların da daha fazla dikkate alınacağını söylüyor.
Rodríguez, ortak gündemlerinin, cinsel tacize, kadına karşı şiddete ve tüp bağlama konularına karşı farklı partilerden kadın vekilleri birçok kez bir araya getirdiğini de hatırlatıyor.
Kadın hakları söz konusu olunca koordinasyonun kolay olduğunu, buna karşın cinsiyet perspektifi söz konusuyken bile bütçe konuları işin içine girdiğinde birçok kadın vekilin parti disipliniyle hareket ettiklerini de ekliyor.
Sosyal sorunlar kadınlara havale
Sousa ise madalyonun diğer yüzüne dikkat çekiyor: Kadınlar hükümet ya da meclise ulaştıklarında, ekonomi politikaları gibi daha stratejik alanlarda yetenekleri yokmuşçasına sosyal sorunlara havale ediliyorlar.
"Bu demokrasideki ve toplumdaki eksiklikleri yansıtıyor" ve "kadınların ekonomiyle sosyali bir araya getirebilen özel yeteneklerini katmalarını" sınırlıyor.
Diğer Güney Amerika ülkelerinden görünümler çeşitli, fakat hepsi adayların katılımı ve eşitliği konusunda gelişme gösteriyorlar.
Bolivya ocak ayında kabinede cinsiyet eşitliğinin olduğu ikinci ülke oldu ve ülkenin en yüksek ikinci kurumsal mevkisi olan meclis başkanı, Ana María Romero, bir kadın.
200'den fazla kadın örgütünü bir araya getiren Coordinadora de la Mujer çatı örgütünün yetkilisi Mónica Novillo, kadınların meclisin yüzde 28'ini oluşturduğunu ve çoğunluğunun kadın sorunlarıyla ilgili gündemleri takip etmeyi örgüte resmi şekilde taahhüt etmiş durumda olduğunu belirtiyor.
Uruguay'da, 2014'te bir kota yasası yürürlüğe girecek. Halen alt meclisin yüzde 15.2'si ve senatonun yüzde 12.9'u kadınlardan oluşuyor. Ancak kadın vekiller cinsiyet konularını gündeme almak için başka bir yol bulmuş: 2002'de İki Kamaralı Kadınlar Komitesi (Bicameral Women's Caucus) kurmak.
Paraguay yasaları ise 1996'dan beri adaylardan yüzde 20'sini kadınların oluşturmasını sağlıyor, ancak alt meclisteki sandalyelerin yalnız yüzde 12.5'i ve senatodakilerin yüzde 15.6'sı kadınlara ait.
Kadından Sorumlu Bakan Gloria Rubin'e göre, Paraguay'da halen bir kadının aday listesinde olup olmayacağına bile erkekler karar veriyor.
Ancak Rubin, kadınların son yıllarda siyasi katılım ve önderlikte başarılar elde ettiğini vurguluyor ve 2008 başkanlık seçimlerinde hükümetteki Colorado Partisinin adayının da bir kadın, Blanca Ovelar, olduğunu hatırlatıyor. (EC/BB)
* Marcela Valente'nin Mario Osava'nın katkılarıyla hazırladığı makalesi, 16 Eylül 2010'da IPS'de yayımlandı. Yazıyı, İngilizce ve İspanyolca'dan Emir Çelik Türkçe'ye çevirdi.
Kaynak: