Galip usta, Nazım Hikmet'in Memleketimden İnsan Manzaraları adlı eserinin tuhaf şeylerle düşünmekle meşhur ilk manzarasıdır. Galip ustanın düşündüğü tuhaflıklar, gerçekte pek çok kişinin kaderidir. Bu nedenle düşündükleri de pek tuhaf değildir aslında. Beş yaşında kağıt helva yemeyi düşünen, 10 yaşında mektebe gitmek isteyen, 11 yaşında babasının dükkanında çalışıp erken çıkmanın hayalini kuran, 16 yaşında, babasının dükkanın kapanması nedeniyle çalışmaya başladığı fabrikada babasının dükkanında çalıştığı günleri özleyecek kadar bunalan, 20 yaşında gündeliğim artar mı diye düşünen, sonra da işsizliğin girdabında boğulan Galip ustanın kaderini paylaşan milyonlar var hala.
Aradan geçen yaklaşık 70 yıla karşın manzara çok da fazla değişmemiş anlaşılan. Galip usta gibi 11 yaşında çalışma hayatının ağır koşullarıyla karşılaşanların, hayatın gerçekleri ile henüz oyun çağında tanışanların, okumak istediği halde okula gidemeyenlerin sayısı hiç de az değil günümüzde.
Çocuk işçiliği ile eğitim sistemi arasındaki ilişki de o yüzden son derece kritik. Meslek eğitimi de bunun bir başka boyutu. 4+4+4 diye kamuoyuna yansıyan ve okula başlama ve mesleki eğitime yönlenme yaşını aşağıya çeken 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu'nda değişiklik yapan düzenlemeler, bu anlamda son derece önemli.
4+4+4 ile aday çıraklar
Geleceğin Galip ustaları 9-10 yaşında, babasının dükkânında değil ama meslek ve teknik eğitim kurumlarında çırak, aday çırak, öğrencilik adları altında çalıştırılacaklar.
Yasa değişikliği ile birlikte 2 yıl daha erken mesleki eğitime başlamış olacaklar. Mesleki ve Teknik Eğitim yönetmeliği 4+4+4 ile yapılan değişikliğin çocuk işçiliği açısından ne gibi sonuçlar yaratacağını göstermektedir. Mesleki ve Teknik Eğitim Merkezleri ile ilgili olarak söz konusu yönetmeliğin 19. Maddesinde;
"Bu anlamda Meslekî ve teknik eğitim alanında orta öğretim diploması, sertifika ve belge veren programları uygulayan; eğitim maliyetini azaltmak, kaynak savurganlığını önlemek ve eğitimin niteliğini artırmak amacıyla çok program, tek yönetim ilkesine uygun olarak merkezler kurulur. Yerleşim birimi ve çevresinin gelişmişlik düzeyi, iş gücü ve istihdam durumu, eğitim gereksinimi, öğrenci potansiyeli gibi ölçütlere göre aynı yerleşim biriminde birden çok merkez kurulabilir."
Yani ortaöğretim diploması verecek bu tip kurumlar kurulurken yegâne amaç eğitim değildir. Bir an önce işgücüne katılacak yetmiş elemanların işgücü piyasasına sürülmesidir. Yine 4+4+4 düzenlemesi ile zorunlu ilköğretim yaşı 6-13 yaş aralığına çekilmiş durumda. Bu durumda ortaokulun bitiş yaşı çocuk işçilik yaşını fiilen 13'e düşürecektir. Okumayan çocuğun çalışma yaşamına itildiği bir gerçektir. Bu nedenle bu düzenlemenin çocuk işçiliği açısından olumsuz sonuçları yakın dönemde istatistiklere de yansıyacaktır.
Dünyada her beş çocuktan biri çalışıyor
Çocuk işçiliği, insani gelişim açısından ciddi bir sorun olarak görülüyor. İstatistikler çalışan çocukların önemli oranda eğitim hakkının da gasp edildiğini ortaya koyuyor. Dünya'da her beş çocuktan biri çalışmak zorunda bırakılırken, bu çocuklar sağlıklı bir çevreden ve temel özgürlüklerden de mahrum kalıyor, fiziksel, sosyal, kültürel, duygusal ve eğitsel gelişime zarar veren koşullarda çalıştırılıyor.
Çocuk işçiler ücretsiz işçi ya da ucuz işgücü olarak en çok sömürülen kesimi oluşturmaya devam ediyor. Buna karşı emek alanında çocuk istismarının ortadan kaldırılması için dünyanın pek çok yerinde projeler üretiliyor. Asgari Yaş Sözleşmesi ve Çocuk İşçiliğin en kötü biçimlerinin bitirilmesine yönelik ILO sözleşmeleri bu alanda atılan adımlardan bazıları.
Çocuk İşçiliğinin Önlenmesine Yönelik Uluslararası Program (IPEC) bu amaca hizmet eden bir program. Bu programlar sorunun çözümünde çok etkili araçlar değil. Kuralsızlığın ve esnekliğin çalışma yaşamını giderek daha fazla baskı altına aldığı bu süreçte, kalıcı adımların atılması için emekten yana programlara ihtiyaç duyuluyor.
Dünya genelinde 2008 yılı itibari ile 5-17 yaş arasındaki çocuk sayısı 1 milyar 586 milyon iken çalışan çocuk sayısı (5-17 yaş) 306 milyon düzeyinde. Söz konusu sayı 2004 yılına göre sadece 17 milyon daha az. Ancak bu azalma tüm gruplar için geçerli değil. Örneğin 5-14 yaş grubu için çocuk istihdamı 2004-2008 yılları arasında 196 milyondan 176 milyona gerilerken, aynı zaman diliminde 15-17 yaş çocuklar için istihdam 2 milyon artarak 127 milyondan, 129 milyona çıktı. Erkek çocuklarda bu oran kız çocuklarına göre 4,5 puan fazla olarak gerçekleşti. Buna göre 15-17 yaşındaki her 100 erkek çocuktan 16'sı istihdamda sayıldı. Toplamda ise 5-17 yaş arasındaki her 5 çocuktan biri ise istihdamda görünüyor.
Çocuk emeğinin en kötü biçimleri için ise istihdam 2008 yılı için 115 milyon olarak gerçekleşti. Erkek çocuklarının 74 milyonu, kız çocuklarının ise 41 milyonu bu tip çalışma biçimlerine muhatap kaldı. Bu tip çalışma biçimlerinde de 15-17 yaş için artış gerçekleşti. Söz konusu yaş grubu için en kötü çalışma koşullarında çalışan çocuk sayısı 4 yılda 52 milyondan 62 milyona çıktı.
Alt Sahra Afrika'da sorun sürüyor
Dünya geneli için çocukların istihdama katılımında bir azalma söz konusu iken Alt Sahra Afrika'da çocuk işçiliğinde artış gözlemleniyor.
Türkiye de çocuk işçiliğinin önlenmesi konusunda uluslararası programların bir parçası durumunda.
TÜİK'in açıkladığı rakamlara göre Türkiye'de istihdamdaki çocuk işçiliğinin azaltılması yolunda kaydedilen aşama aynı dönem için dünya genelindeki eğilimler benzerlik taşıyor. 1999-2006 yılları arasında istihdam edilen çocuk sayısı 2 milyon 270 binden, 958 bin düzeyine düştü. Diğer yandan Türkiye istihdamdaki çocuk işçiliği ile mücadelede ivmesini kaybediyor. 1994-1999 yılları arasında istihdamdan çekilen çocuk işçi sayısı yıllık ortalamada 128 bin iken, 1999-2006 yılları arasında yıllık ortalama 74 bin olarak gerçekleşti.
Türkiye açısından bir başka çarpıcı veri ise ev işlerinde çalışan çocukların sayısındaki olağanüstü artış. İstihdam içinde değerlendirilmeyen ev işlerinde çalışan çocukların sayısı 1999 yılında 4 milyon 447 bin iken, 2006 yılında bu sayı 7 milyona ulaştı. Böylelikle 5-17 yaş arası toplam çalışan çocukların (istihdama katılan ve ev içinde çalışan) oranı yüzde 49 oldu.
Geleceğin Galip ustaları esnek ve güvencesiz çalışmanın girdabında. Ulusal İstihdam Strateji Belgesi'nde yer alan ve güvencesiz, kuralsız çalışma biçimleri ile mücadeleyi değil onlara yasal statü sağlama gayretinin ifadesi olan evden ve uzaktan çalışmayı yasalaştırma çabası kadınlarla birlikte ev içinde çalışan 7 milyon çocuğu ilgilendiriyor.
Çocuk işçiler tarımdan sanayiye geçiyor
Çocuk emeği ev içine kayarken, çalışma yaşamındaki çocuk istihdamı tarımdaki çözülmeye bağlı olarak sanayi ve ticaret alanlarına yöneliyor. Çocuk istihdamında sanayiinin payı 1994'de yüzde 16 iken bu oran 2006 yılında yüzde 28'e yükseldi. 6-14 yaş grubu için bu oran yüzde 16. Ticaretin payı ise yüzde 8'den yüzde 22'ye çıktı. Tarımdaki istihdam oranı ise yüzde 67'den yüzde 41'e geriledi. İstihdamın sanayi gibi ağır ve ticaret gibi informel ilişkilerin yaygın olduğu iki alana kayması en kötü biçimlerdeki çocuk işçiliğinin artığına dair bir işaret olarak görülebilir.
Çocuk işçiliğinin önlenmesine yönelik ortaya konulan çabalara rağmen yeterli bir sonuç alınamamasının arkasında, emek piyasasının esnekleşmesi ve kuralsızlaşmanın yaygınlaşması gelmektedir.
Son olarak gündeme gelen 4+4+4 düzenlemesi de buna hizmet etme arayışındadır. Biliyoruz ki kimi sayısal verilerden hareket ederek Türkiye gerçekliğinin sadece olumlu yanları kamuoyunun bilgisine sunulmaktadır. Halbuki verilerin yüzeyini kazıdığınızda gerçeklik tüm çıplaklığı ile ortaya çıkmaktadır.
Çocuk işçiliği ile mücadele dünya çapında benimsenen bir konu haline gelmiş durumda. Ancak yapılan çalışmalar ısrarla bardağı dolu yanından gösterme çabasında. Gerçeklikte çalışan çocuklarımızın sayısı (ev içi çalışma dahil edildiğinde) artmaktadır. Ev içinde ve informal sektörde en kötü biçimlerde çalışan çocukların sayısı artmaktadır. Yeni düzenleme bu süreci hızlandıracaktır.
* Dr. F. Serkan Öngel DİSK-AR Müdürü