Documentarist'in düzenlediği "Hangi İnsan Hakları?" Film Festivali gönüllüleri olarak 15-20 Aralık tarihleri arasında Van'daydık.
Bu sene Uğur Kaymaz, Ceylan Önkol ve Şaban Dayanan anısına gerçekleştirdiğimiz festival, çocuk haklarına vurgu yapıyordu. Bu nedenle Van'a öncelikle çocuklar için gittik.
Van Belediyesi'nin desteğiyle Halkevleri'nin açtığı Çocuk Evi'nde film gösterimleri, yaratıcı sanat çalışmaları ve çocuklarla film atölyeleri gerçekleştirdik. İzlenimlerimizi yazalım mı yazmayalım mı derken İçişleri Bakanının "arka bahçe" benzetmesi geldi, tereddüdümüz geçti. Sayın Bakan, bizleri arka bahçelerde aramayın! Bu ülkede insan hakları, eşitlik ve özgürlük için mücadele eden sanatçılar, devletin arka bahçesine attığınız, derin çukurlara gömdüğünüz gerçekleri göstermek için çabalamaya devam ediyorlar.
Lafı uzatmadan, Van'daki arkadaşlarımızın ricasını yerine getirip üzerimize aldığımız asıl borcu ödemeli ve altını çizmeliyiz:
Resmi kaynakların söylediğinin aksine, Van'da hayat normale dönmedi! Kimse rahatlamasın! Valiliğin çadır kentleri sınırlı sayıda insan barındırıyor. Koca bir şehir kendi imkânlarıyla evlerinin önüne kurdukları derme çatma çadırlarda kışı geçirmeye çalışıyor. Belediye var gücüyle yemek, giysi ve battaniye dağıtıyor. Fakat tüm şehir nüfusu sokaktayken, elbette yetmiyor.
Kadınlar ve en çok da çocuklar için yaşam koşulları gittikçe ağırlaşıyor. Bir ömür boyu izlerini ciğerlerinde taşıyacakları hastalıklar yerleşiyor çocukların bedenine. Okullarsa henüz açılmadı. Yakında açılacağı sözüne de inanan yok. Çünkü ortada eğitim ihtiyacını karşılayacak bir çadır ya da konteynır çalışması görülmüyor. Kimse çocuklardan hasarlı okul binalarına girmelerini beklemesin.
Tek bir soru ortada asılı durmakta: Bu çocukların ekonomik nedenlerle eğitimleri zaten eşit koşullarda sağlanmazken, bir de koca bir seneyi kaybediyor olmalarının hesabını kim, nasıl verecek?
Vanlılar devletten bir şey beklemekten vazgeçeli uzun zaman olmuş. Kendi başının çaresine bakma refleksleri çok hızlı. Ve her fırsatta çağrıyı yineliyorlar: Çocuklarla çalışmalar yapacak gönüllü okul öncesi, anasınıfı ve sınıf öğretmenlerine, eğitmenlere ve yaratıcı çalışmalar yaptırabilecek sanatçılara çok ihtiyaç var!
Belediyenin oluşturduğu gönüllü koordinasyonu, 5 bölgeye ayırdıkları şehirde, her bölgeye mutlaka bir çocuk çadırı yerleştirdi. Bunlardan ilki Diyarbakır Belediyesi tarafından kurulan aşevi, çocuk çadırı ve çamaşırhaneyi içeriyor. 2. Bölgedeki çocuk çadırında el sanatları çalışmaları için gerekli malzemenin yanında, sinevizyon dahi var.
3. Bölgede ise yakında kadınlar için bir çadır açılıyor. Bu çadırda dikiş dikebilecek, acil bazı ihtiyaçlarını kendileri sağlayabilecek ve belki satış bile yapabilecek bir noktaya gelebilecekler. Çocukları da harıl harıl yeniyıl kartları yapıyorlar.
Üretmek yaşama tutunmayı sağlayan önemli bir faktör şüphesiz. Artık iki aydan sonra bölgede bunun desteklenmesi gerek. Sadece çocuk çadırlarında değil, yardımların dağıtıldığı depoda dahi gönüllü sayısı azalmakta. Gidebilecek, imkânı olan herkesin Van'a el vermesi gerekiyor.
Bizim ekibimizle gittiğimiz Halkevleri'nin Çocuk Evi, Seyrantepe mahallesinde kurulu. Burası Van'ın deprem öncesinde de hayli yoksul bırakılmış bir bölgesi. Yaşam koşullarını deprem öncesi ve sonrası diye keskince ayıramıyoruz yani. Hemen yakında Valiliğin kurduğu Mevlana Evleri olduğu halde, bu mahalledeki insanlar evlerinin önünde kendi imkânlarıyla kurdukları çadırlarda kışı geçiriyor.
Haberlerde çadırlardaki soba yangınlarını en sık duyduğunuz mahalle burası. Biz oradayken 2 aylık bir bebek de yine böyle bir yangın nedeniyle yaşamını yitirdi. "Öldürüldü" demeli.
"Gel ne olursan ol, gel" demiyor "Mevlana" Van'da. Yoksulu varsıldan itinayla ayırmış. Jandarma koruyor, askeri araçlar geziyor sitenin çevresinde. Herkes sokulmuyor. "Siz yabancısınız, sizi alırlar" dedi bir mahalleli. İnsanın gücüne gidiyor, üzülüyor bu ihtimalin doğruluğuna...
Van donuyor. En çok da sevgisizlikten ve yalnız bırakılmışlıktan, hasta. Çocuklar sağlıklı beslenemiyor. Belediyenin aşevlerinde dağıtılan kuru fasulye ve nohut dışında aileler yoksulluk ve işsizlikten ek gıdayla destekleyemiyorlar.
Yemek dağıtımının yapıldığı aşevlerinde saat 11:00 gibi başlıyor uzun kuyruklar. Çoğu çocuk, insanlar soğukta, bazen kar altında bekliyor. Belli bir yaşın üzerindeki çocuklarla çalışma yapmak bu nedenle kesintilerle mümkün oldu. Daha 10'lu yaşlarındalar, ama ailelerinin yükü var omuzlarında.
Bu durum deprem öncesinde de böyleydi şüphesiz. Bu yaşlardaki kız çocukları çocuk çadırlarına pek çocuk gibi gelmiyor. Ellerinden tuttukları kardeşlerine göz kulak oluyorlar. Depremle birlikte 10-11 nüfuslu aileler bir çadırda yaşamak zorunda kalınca önce anneleri, sonra kız çocukları hızla yaşlanıyor...
Filmlerle Van
Van'a götürdüğümüz filmler, hem eğlenceli hem de çocukların yaşadıkları dünyayı anlamalarını sağlayacak ve kendi yaşamlarına dönerek üzerine düşünebilecekleri filmlerdi. Gösterimler boyunca çocukların sayısı arttı. Yaratıcı çalışmalara heyecanla katıldılar. Kalem kağıdı özlediklerini her fırsatta gösterdiler.
Eğitimlerinden çalınan her gün, telafisi olmayan bir kayıp yaratıyor. Gösterim bittiği halde çadırdan çıkmak istemeyen çocuklar oldu. Bir köşeye çekilip saatlerce kitap okumak isteyen de. Bütün çocuk çadırlarında bir de kütüphane olması gereğini o zaman daha iyi gördük.
Çocuklar çektikleri filmlere bütün bu sıkıntılarını çok güzel bir dille aktardılar. Baştan sona her şeyi kendileri kurdular, çektiler, oynadılar... Çevrelerinde gördükleri her şeyi bir filme dönüştürmek arzusuyla her gün bir sürü hikâyeyle geldiler çadıra. Hemen orada çektik, kurguladık ve film gösterimleri öncesinde birlikte izledik.
Bu filmlerden birine dikkat çekmek isterim. Biz Van'a gittiğimiz gün bir polis memuru sorular sormuş, ertesi gün de Milli Eğitim Bakanlığı'ndan iki müfettiş gelmişti. Önce film gösterdiğimizi öğrenince hangi filmler olduğunu sordular, sonra da iznimiz olup olmadığını. Bakanlığın alanına giren bir iş yapmadığımızı, bakanlığın alanına giren en öncelikli işin okulları açmak olduğunu söyleyince de tutanaklarını tutup gittiler. Bu konuşmaya tanık olan çocuklar bunu hemen filme aktardılar. Biz de bu müfettişler sayesinde çocukların yaşadıkları olayları eleştirmek ve yorumlamak için sinemayı nasıl kullanabileceklerinin uygulamalı bir çalışmasını yapmış olduk. Sağ olsunlar!
Sayın İç İşleri Bakanı, bakın bahçemizde ne yetenekli sanatçılar yeşermekte! Milli Eğitim Bakanı'na hatırlattıkları gibi size de sorumluluklarınızı hatırlatacak çocuklar... Bugün Uludere'de güvenlik güçlerince öldürülenleri unutturmayacaklar. Vazifenizin öncelikle çocukların yaşam hakkını savunmak olduğunu unutturmayacaklar.
"Ustalık döneminizin" eserlerindeki sevgi vurgusu insanın tüylerini diken diken ediyor. En son Sevgi Evleri projesiyle, çocukların Çocuk Hakları Bildirgesi'yle güvence altına alınan haklarını tehdit ediyorsunuz. Bunlardan günün anlam ve önemine göre birkaç tanesini sıralayayım:
* Tüm dünya çocukları bu bildirgedeki haklardan din, dil, ırk, renk, cinsiyet, milliyet, mülkiyet, siyasi, sosyal sınıf ayırımı yapılmaksızın yararlanmalıdır.
-* Çocuğun kişiliğini geliştirmesi için anlayış ve sevgiye gereksinimi vardır. Anne ve babasının bakımı ve sorumluluğu altında her durumda bir sevgi ve güvenlik ortamında yetişmelidir. Küçük yaşlarda çocuğu annesinden ayırmamak için bütün olanaklar kullanılmalıdır.
* Çocuklar özel olarak korunmalı, yasa ve gerekli kurumların yardımı ile fiziksel, zihinsel, ahlaki, ruhsal ve toplumsal olarak sağlıklı normal koşullar altında özgür ve onurunun zedelenmeyecek şekilde yetişmesi sağlanmalıdır.
* Genel kültür ve yeteneklerini, bireysel karar verme gücü, ahlaki ve toplumsal sorumluluğu geliştirecek ve topluma yararlı bir üye olmasını sağlayacak eğitim hakkı verilmelidir. Bu eğitimde sorumluluk önce ailenin olmalıdır. Eğitimin ilk aşamaları parasız ve zorunlu olmalıdır.
* Çocuk her koşulda koruma ve kurtarma olanaklarından ilk yararlananlar arasında olmalıdır. (EE/AS)
* Bu yazı, Van'da hayatın normale dönmediğini anlatmak ve öncelikle çocuklar ve kadınlarla çalışacak gönüllü ihtiyacını vurgulamak için yazıldı. Bu ülkede savaş bitmediği sürece, değil Van'da, ülkenin hiçbir yerinde yaşam normale dönmeyecek.